Mersin Müdafaa-i Hukuk Başkanı
ÖMER LÜTFİ KUTAY (HACI BEY) (1870 – 1973)
Ömer Lütfi Bey, 1870 yılında Bekirde köyünde doğmuştur. Babası Bekirde köyünde Keloğullarından Hacı Yakup Ağa, Mersin’de de geniş araziye sahip, hayırsever bir zengindir. Yoğurt Pazarı ve çevresindeki çok sayıda bina ve arsaya sahip olan Hacı Yakup Ağa, 1900 yılında yapımına başlanan, parasızlık nedeniyle 1908 yılında yarıda kalan Yeni Camii’nin tamamlanması için para yardımında bulunmuştur. İşgal döneminde ilerlemiş yaşı nedeniyle Kuvayı Milliye’ye katılamayan Hacı Yakup Ağa’nın, Fransızların İçme Savaşından önceki hazırlıklarını Müfreze kumandanlarına duyurmak, para ve yiyecek yardımında bulunmak gibi yararlı hizmetleri olmuştur.
Ömer Lütfi Bey, Mersin’de iyi bir öğrenim görmüş, Müftü Camisi yanındaki Hamidiye medresesinde Müftü Emin Efendi’nin öğrencisi olmuştur. 1891 yılında, Hacı Yusuf Ağa’nın torunu Habibe Hanım ile evlenen ve Mersin’e yerleşen Ömer Lütfi Bey’in üç çocuğu olmuştur. Mediha (Y. Ziya Eraydın ile evlendi, 1970’de öldü), Enver (öğrenime gittiği Paris’te 1928’de öldü), Fevzi (Ziraat Mühendisi, öğrenim gördüğü Almanya’da evlendi, 1953’de öldü. Eşi Fevziye H.) kendisinden önce vefat etmişlerdir. Yoğurt Pazarı yanındaki evinde (şimdi Yeni Karamürsel mağazası yeri) oturan Hacı Bey, üç evlilik daha yapmıştır. (Son eşi Nebahat Hanımla 1964’te evlenmişti).
1908 yılında Mersin Belediye Başkanı Ömer Lütfi Beydir.(1) İkinci Meşrutiyetin hareketli yıllarında, hızla gelişmekte olan Mersin’in belediye hizmetlerini, banka ve tüccarlardan sağladığı kredilerle sürdürmüştür.
Yapımı sürmekte olan Hicaz demiryolu için yüz altın lira yardım eden Ömer Lütfi Bey’e Padişah Abdülhamit tarafından “Bey” ünvanı verilmiştir. Bundan sonra Hacı Bey olarak tanınmıştır.(2) Adana Vilayeti Genel Meclisinde Mersin azalığı, Belediye Başkanı, Mutasarrıf, Kaymakam gibi görevlerde bulunmuş. Milli Mücadelede hizmet etmiş Müdafaa-i Hukuk Başkanlığı yapmıştır: Zengin, hayırsever bir kişi olan Hacı Bey, babasından kalan araziden bir çoğunu hayır işlerine bağışlamıştır. Yoğurt Pazarı’nı Pazar yeri olarak kullanılması için Belediye’ye vermesi; 1907 yılında yapımına başlanan Mersin Memleket Hastanesi’nin (Devlet Hastanesi) 5 dönüm arsasını bağışlaması demir bahçe kapısını yaptırması bunlardan bir kaçıdır.(3) Mersin’in işgal döneminde Hacı Bey’in yaptıklarından bazılarını belirtmek gereklidir. İşgal ilk günlerinde Guvernör Anfre’nin isteği üzerine (halkı bölmek, birbirine düşman etmek, vaatlerle oyalayıp kendilerine bağlamak için) cemaat yardımlaşma dernekleri kurulmuştur. Türklerin Müftü Abdullah Sıddık Efendi başkanlığında kurduğu İslam Hayır Cemiyetinin üyeleri arasında Hacı Bey de vardır ve Guvernör ile ilişkiler konusunda görevlendirilmiştir. Tece Baskını sonrasında Yeniköy faciası kurbanlarının 25 Şubat 1919 günü Mersin’deki cenaze töreninde, işgal altındaki halkımızın, iş yerlerini kapatarak, köylerden koşup gelerek acı ve üzüntü içinde fakat kin, nefret ve öç alma duygularıyla, kurtuluş mücadelesi heyecanını güçlendirmekte cemiyetin önemli katkısı olmuştur.( 4) Bu cinayeti yapan eşkiyanın takibine ve Başnalardaki çatışmaya katılmıştır. Guvernör Anfre, Hükümet binasına Fransız bayrağı çektirmek istiyordu. Önce Türklerin tepkisini anlamak için söylentisi yayılınca daire amirleri, durumu Türk İslam Cemiyeti yöneticilerine duyurmuşlardır. Mutasarrıf vekilinin Guvernörl e itirazı sırasında cemiyet temsilcisi Hacı Bey, “Fransızların Mersin’de misafir olduklarını, hükümet konağına Türk bayrağının çekilmemesine ses çıkarmıyorlarsa bunun asayişi bozmamak için olduğunu, yoksa Türklerin bayrakları uğruna kanlarını son damlasına kadar akıtmaktan kaçınmayacaklarını” sert bir şekilde söylemiştir. İngiliz İşgal Kuvvetleri Kumandanlığının da müdahalesiyle Guvernör isteğinden vazgeçmişti.(5) (Guvernör, giriş kapısı üstündeki makam odası Meclis salonunun penceresinden büyük boyda Fransız bayrağı sarkıtmış, Türk memurlar arka kapıdan girip çıkmaya başlamışlardır).
Köylerde soygun yapan bir çetenin bir bölümü yakalanmıştı. Çete başı Sait, ifadesinde “Mersin’in ileri gelenlerinden Hacı Bey tarafından Ermenilere saldırmak için teşvik edilerek silahlandırıldıklarını söylemişti. Hacı Bey’i çok iyi tanıdığını belirtmesine karşın, karşısına getirilen Hacı Bey’i tanıyamaması üzerine bu iftirayı düzenleyen Vanlı Şemseddin yakalanmıştı.(6)
Çukurova’nın geleceğini saptamak için işgal kuvvetleri tarafından yapılacak halk oylaması için cemaatlerin yardım cemiyetleri temsilcilerini makamında toplayan Guvernör Anfre, kendilerine oy verilmesi dileğini öteki cemiyet temsilcilerinin onayladıkları sırada söz alan Hacı Bey, “Mersin’de çoğunluğun Türklerde olduğunu, köylerde ise Türkten başka bir kişi bulunmadığını sert bir dille ve ayaklarını yere vurarak söyleyince Guvernör onu salondan çıkarmıştır.(7)
Fedai Müfrezeler Kumandanı Emin Resa-Arslan’ın çağrısı üzerine 1 Mayıs 1920 günü Çevlik Köyünde yapılan toplantıda, Çavuşlu köyünden Hıdır oğlu Ali Efendi başkanlığında Mersin Müdafaa-i Hukuk Heyeti kuruldu. Hacı Bey’in katılması üzerine yeniden seçim yapılması için (20 günlük ateşkes sırasında) 1 Haziran 1920 günü, köy temsilcilerinin Emirler-Başnalar arasında Kabaağaç mevkiindeki toplantısında Hacı Bey başkanlığında yeni heyet seçildi. Heyet 20 Haziran’da Erçel’e taşındı.(8)
Fedai Müfrezeler Kumandanı Emin Resa-Arslan, 1920 yılı ortalarında Müdafaai Hukuk Mersin Heyeti (ilk başkanı) Hıdır oğlu Ali Efendi’yi ve o sıradaki başkan Hacı Bey’i düşman kuvvetlerine iaşe vermekle suçlamış ve onların öldürülmesini emretmişti. Durum Gözne’ de bulunan Adana Sağ Cenah Mıntıka Kumandanı Kaymakam Şemsettin (Salur) Bey’e duyurulmuş ve Emin Arslan 14 Temmuz 1920 günü Belen Teşkilatına nakledilmiştir. Yolda köylerden zorla binek, mekkare beygiri, kab, yiyecek, içecek, dokuma aldığı Müdafaa-i Hukuk Heyeti Başkanı Hacı Bey tarafından 41. Tümen kumandanlığına bildirilince Emin Arslan, Karaman’da tutuklanmış; Pozantı’da 41. Fırka Harb Divanında yargılanmış ve beraat etmiştir.(9)
5 Ağustos 1920′ de toplanan Pozantı Kongresinde alınan karara göre Mersin Sancağı (kaymakamlık) merkezi Erçel, Kaymakam Vekili olarak (Mersin Belediyesi eski başkanlarından) Ömer Lütfi Bey atanmıştır. İki görevi de sürdüren Ömer Lütfi Bey, cephelere giderek mücahitlerin ihtiyaçlarını karşılamış, Mersin’den göç edenleri uygun yerlere yerleştirmiştir.( 10) 22 Ekim 1920 günü Karadirlik savaşında müfrezelerin derlenip toparlanması sırasında bozularak geri çekilen Mut bölüğünün tekrar cepheye gönderilmesinde Ömer Lütfi Bey’in gayreti çok önemlidir. 1 Aralık 1920 günü Emirler Savaşına, yanındaki jandarmalarla birlikte katılmıştır.(11)
Daha sonra Mersin Sancağı Gözne’ye taşınmış ve 1 Kasım 1921 ‘de Mersin Kaymakamlığına Pozantı’dan naklen Mutasarrıf Fahrettin Bey atanmıştır. 1 Aralık 1921 günü, Fransızların yönetimindeki hükümet dairelerinin Milli Hükümet memurlarına teslim edileceği bildirilince 30 Kasım 1921 sabahı Mutasarrıf Fahrettin Bey, daire amirleri, Ömer Lütfi Bey başkanlığındaki Müdafaa-i Hukuk Heyeti ve Müftü Abdullah Efendi Gözne’den atlara binerek ayrıldılar. Geceyi Çavuşlu’da geçiren heyet, yolları, meydanları dolduran halkın arasından geçerek Hükümet önüne geldi. Müftünün duasından sonra iki jandarma eşliğinde binaya giren Ömer Lütfi Bey, Guvernör tarafından karşılanmış ve balkondaki bayrak direğine Türk bayrağını çekmiştir.( 12) Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluştan sonra Mersin ziyaretinde (17 Mart 1923) Müdafaa-i Hukuk Başkanı Hacı Bey, Yenice İstasyonunda karşılamadan itibaren Gazi’nin yanında yer almıştır.(13)
Hacı Bey, kurtuluştan sonra Tırmıl’da kurduğu çiftlikte tarımla uğraştı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında eşiyle onbir gün konuk olduğu Mersin ziyaretinde Mersin Ziraat Odasının portakal bahçesinde şerefine verdiği öğle yemeğinde (25 Ocak Pazar), Oda Başkanı Hacı Bey, Gazi’nin satın almak istediği çiftlik konusunda öneride bulunmuştur. (14) Kızı Mediha, 1. dönem Mersin milletvekili Çopurlu köyünden Yusuf Ziya (Eraydın) Bey’le evlenince Hacı Bey, damadı ile ticarete başlamıştır. 1926 yılında Hazineden satın aldığı, Mahmudiye Mahallesindeki pamuk, buz fabrikasını (eski Kokonaki fabrikası, kuruluşu 1903) ve çırçır, prese, un fabrikasını (eski Mıgırdıç-Zelviyan fabrikası, kuruluşu 1911) damadı ile birlikte çalıştırmışlardır. (İkinci Fabrikayı 1944 yılında Mustafa Güleç satın aldı).(1 5)
Ömer Lütfi Kutay 25 Ekim 1973’te Mersin’de ölmüştür.
1 Develi, Şinasi : Dünden Bugüne Mersin. S. 114
2 Mutlu, Fikri : ‘Ömer Lütfi Kutay’ı Kaybettik” Kuvayı Milliye sayı: 159
3 Develi, Ş. : age. s.121
4 Kurtuluş Savaşında İçel. S.46
5 Age. S.68
6 Age. S.71
7 Age. S.88
8 Age. S.
9 ‘İstiklal Savaşında Mersin’i Kurtarma Çabası’ KuvayınMilliye sayı: 55-135 (76 yazı)
10 Mutlu. F.: agy.s.12
11 Develi. Ş: age.s.19.106
12 Kuvayı Milliye: agy
13 “öğle yemeğinden sonra Gazi ve yanındakiler Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini ziyaret ettiler. Pazarlar
Caddesindeki (şimdi Mücahitler Caddesi) iki katlı binanın (sonra Vali Konağı oldu) kapısında Cemiyet Başkanı tarafından karşılanan Gazi ve yanındakiler üst kattaki Başkanlık odasına çıktılar. Cemiyet ileri gelenleriyle hasbihal eden Gazi, bır ara Hacı Bey’e Bu bina kime aittir? diye sordu. Hacı Bey, bir Ruma ait olduğunu söyleyince Paşa, sinırlice;
— Arkadaşlar, istasyondan hükümete gelinceye kadar yolun iki tarafındaki binaların kimlere alt olduğunu sordum, Ermeni, Musevi ve Rumlara ait olduğunu söylediniz. Bu adamlar bu binaları yaparken sizler ne yapıyordunuz?
Odadakiler suskun önlerine bakarken karşılarında ayakta duran Mezitlili Hafız Emin Hoca yüksek sesle;
— Paşam bizler Yemen’de, Balkanlarda askerlik yapıyor ve nöbet bekliyorduk, dedi.
Gazi’nin yüz hatları değişti ve konuyu değiştirdiler. (Mutlu, Fikri: ‘Atatürk Mersin’de’ Kuvayı Milliye sa: 128) Atatürk tüm Anadolu insanının ortak kaderini dile getiren bu cevabı, arkadaşlarına aktarırken “hayatta karşılığını bulamadığım sözlerden biri de bu olmuştu” demiştir.
14 Artan, Gündüz: Atatürk Mersin’de. S.31
15 Develi. Ş: age. s.177,179
İçel Sanat Kulübü Bülteni Ocak 2002’den alınmıştır.