,

Öyküleriyle Karacaoğlan / HEY EFENDİ İZİN VER DE GİDEYİM – Ali UYSAL

Mersin-çiçeği.jpg

Yolu yine gurbete düşmüştü. Varlıklı bir kişiye konuk olmuştu.Evin beyi ondan öylesine hoşlanmıştı ki onu görmeden,türkülerini dinlemeden yaşayamaz olmuştu. Bu nedenle sılasına gitmeye kalkıştığı zaman önüne dikilip diller döküyor. Gitmemesi için ,olanca gücünü kullanıyordu.Ne var ki o da sılasını çok özlemişti. Önü al önlüklü Yörük kızları, onların “Diiiş,diiiş!” diyerek oğlakları çağırış sesleri, horaz ötmeleri,eşek anırmaları burnunda tüter olmuştu.

Bir gün ev sahibini razı etmek için olanca gücünü kullanmıştı. Bin bir dereden su getirmişti. Senaryolar uydurmuştu. Artık iki dosttular.Ev sahibi dostunun gayri buralarda duramayacağını anlamıştı. Bir gün şöyle dedi ona:

İsteğini bu biçimde,dümdüz anlatmakla sana izin veremem. Bu isteğini bana hoş bir türküyle anlat.Öyle bir türkü olsun ki sen aklımdan hiç çıkmayasın; hep seni hatırlayayım.

Karacaoğlan için bundan kolay ne vardı! Kaptığı gibi sazı içindeki duyguları döküverdi yerlere, göklere,dağlara,taşlara:

Hey efendi, izin ver de gideyim,
Arkam sıra ah çekip de ağlar var.
Bir muradım nazlı yâre kavuşmak,
Ara yerde yıkılası dağlar var.

Kuru gazel gibi göğe savrulma,
Acı poyraz gibi esip yorulma.
Nerde güzel görsen gönül çevirme,
Bizim ilde cana kıyan beyler var.

Yeni geldi Arap atın sökünü,
Seyir eyle sağa, sola bükeni.
Helâl edin tuz ekmeğin hakkını,
Varamıyom, beni burda eğler var.

Karac’oğlan der ki: Kendim öğmeyim,
Taşlar alıp dertli sinem döğmeyim.
Güzel sevme derler, nasıl sevmeyim?
Çatık kaşın arasında benler var.

Köy Enstitüsü mezunu, edebiyat öğretmeni. Özellikle halk kültürü, Karacaoğlan, N. Hikmet konularında konuşmacı, yazar.

scroll to top