Alıştığı yaşam biçimlerinden biriydi. O sabah güneşin doğuşundan az sonra çıkmıştı evinden. Mut yöresinde dolaşıyordu. Güzele güzelliğe vurgundu. Bu dağların üstü tam da onun aradığı yöre idi. Kimi zaman sazının telleriyle, yanık sesi birbirine karışır, içindeki özlem dış dünyaya taşar, dağa taşa yayılırdı :
Gönül ne gezersin sarp kayalarda?
İniver aşağı, yola gidelim.
Bir güzel sevmeyle gönül eğlenmez,
Gel güzeli bolca ile gidelim.
İşte aradığı güzeli bol yöreler buralardı. Yazı bir ayrı güzel, güzü bir ayrı, kışı bir ayrı. Mevsimler güzellikte bir birileriyle yarışırlardı sanki.
Çevreye baygın kokular saçan sümbüller, nergizler, menekşeler; bin bir çeşit ses tonlarıyla öten kuşlar, yeşilin her tonunda boy gösteren ağaçlar hep bu dağlar üstündeydi.
Yörük kızları, Yörük gelinleri de Toros Dağları’nın göz ardı edilemeyecek güzelliklerindendi. Anadolu gelinleri hep güzeldir. “Neden?” derseniz yeni bir çevreye gelmişlerdir. En güzel giysilerini giyerler. Süslenirler. Davranışlarına dikkat ederler. Bu nedenle hep dikkat çekerler Anadolu gelinleri.
O sabah da gelişi güzel dolaşırken bir kuyuya çıkıverdi yolu. Aman Tanrım! İki güzel ,oğlaklarını suluyorlardı. Onları tanıyordu. Gelin görümceydiler. Görümce genç kızdı. İkisi güzellikte birbirleriyle yarışıyorlardı.
Onlar da Karacaoğlan’ı tanıyorlardı. Konuştular, söyleştiler. “Bir Türkü söyler mi?” diye beklediler. Bekledikleri olmadı.
Evlerine yollandıktan az sonra yanık bir türkü yayıldı çevreye. Sesi Tanıdılar. Aman Tanrım! Kendilerinden söz ediyordu türkü. Oldukları yere çivilenip kaldılar. Doya doya dinlediler.
SABAHTAN UĞRADIM KIZA
Sabahtan uğradım kıza
Boyu selvi dala benzer
Yanında bir gelin vardı
Al yanağı bala benzer
Gelin hörülerden hörü
Kızsa meleklerden biri
Gelin al çimenli koru
Kız tomurcuk güle benzer
Kız görmemiş daha gerdek
Gelin yeşil başlı ördek
Geziyor elinde bardak
Kız turnada tele benzer
Gelin güler için için
Kız geline bulur suçun
Gelin örselenmiş saçın
Kızın saçı tele benzer
Gelinin lebleri beste
Kız eyledi beni hasta
Gelin şeker şerbet tasta
Kız petekte bala benzer
Gelin dedim aktır yüzün
Hiç menendi yoktur kızın
Karac’oğlan ikinizin
Kapınızda kula benzer
Türkü bittiğinde gözleri dolukmuştu ikisinin de. Aralarında şöyle söyleştiler:
–Hangimizi daha çok beğendi, hangimizi daha güzel buldu acaba?
–İkimizi de. Ne dedi bak sana sonunda: “Karacaoğlan ikinizin kapısında kula benzer.”
–Onun derdi ne sen, ne de ben! O güzele, güzelliğe sevdalı. Yakınlarda Hörügilin çadırı var. Ora gidince bir türkü de ona söyler.
Son sözleri söyleyen gelindi. Ne de olsa deneyimde bir adım önde idi kızdan.