Kuşların gökyüzünde kaynaştığı mevsimdi. Her yan, her yön cıvıl cıvıl. Keklikler ötüşüyor, leylekler uçuşuyor, çiçekler kokuşuyor, türküler atışıyor, oğlaklar, keçiler koşuşuyor, dereler akışıyor… Cennetten bir köşe Toros dağlarının üstü. Böylesi durumlarda Karacaoğlan’ın içindeki sevgiler de yıkışır. Gönül kuşu güzellerden hangisine konacağını bilemez; ondan ona koşar durur,
Böylesi düşlerle dağ yollarında yürüyordu. Dağ yolları çakıllıdır. Her varlığı yakınıdır. Tüm şiirlerinin, tüm türkülerinin ana kaynağıdır.
En çok yakınlık duyduğu da kuşlar. Her kuş sevdiklerinden birinin simgesidir; ama ille de yeşil başlı ördek. Onu her görüşünde yüreği kıpır kıpır eder. Onu her görüşünde gönül dünyasında bir çiçek açar, yanık bir türkü doğar. Sazın eşliğinde türkü yanık bir ses, duygu dolu bir ezgi yayılır dağlara, taşlara! Böylesi düşünceler düşler içinde yürürken üstünden yeşil başlı bir ördek uçup gitmez mi! Bu ördek nerelerden geçmişti? Sevgiliyi görmüş müydü? Havasını solumuş muydu? Karacaoğlan olsun da bu sanıları türkülere nasıl dökmesin!
Uçup uçup dağ salından gelirsin,
Gelişin nereden yalınız ördek?
Ben bilirim, bizim ilden gelirsin,
Söylesin bir kelâm diliniz ördek.
Ağlamışsın, gözyaşını sileyim,
Söyle, derdin neyse ben de bileyim.
Eğer yalınızsan yoldaş olayım,
Daha çok ırak mı iliniz ördek?
Ağlamışsın, gözlerinin yaşı ne?
Uğramışsın zemherinin kışına.
Alıcı kuş ile senin işin ne?
Ondan yaman olur hâliniz ördek.
Karac’oÄŸlan der ki: Bir telin eÄŸri,
Sağ yanın, sol yanın püskürme benli.
Boynunu çevirmiş bir yana doğru,
Kaynar pınar olsun yolunuz ördek.