Elinde saz, dilinde söz köşe bucak dolanıp duruyordu. Denilebilir ki en sevdiği yaşam biçimiydi bu. Her canlının, her varlığın yeri vardı uçsuz bucaksız gönlünde. Ne var ki deli gönlünün baş köşesi hep kızlarındı.
Gözleri bayırları, tepeleri, dağları tarıyordu. Birilerini arar gibiydi Kulakları kirişteydi: Duymak istediği sesler vardı. Köpek havlaması, eşek anırması, horoz ötmesi gibi. “Neden?” derseniz o sesler yörük çadırlarını imlerdi hep.
Böylesine yoğun bir arayış içindeyken uzaklardan bir ses çaldı kulaklarını. Aradığı seslerden hiçbiri değildi. Olsundu. Sesin her biçimi ilgisini çekerdi. Yönünü o yana çevirdi. Yürüyüşünü hızlandırdı. Yaklaştıkça sesin niteliği belirleniyordu. Sözlü, besteli ağıttı sesler. Orda bir ölen var demekti.
Sese iyice yaklaştığında çağıllı bir koyakta dört çadır gördü. Üçü üç direkli biri sarı keçili çadırıydı. Koyak mahşer yeri gibiydi. İçine bir karanlık çöktü. Koyağa inmek istemedi. Tepede kimsenin göremeyeceği bir yer bulup çöktü. Bir kadın en çok çığlık atıyordu. Peşi sıra ağıtlar sıralıyordu. Ölen oğlanın anası olmalıydı. Ağıtları bellemek istedi başaramadı. Ağıtlara hayran kaldı.
Töreni ne kadar süre izledi kendi bile bilemedi. İç dünyası alt üst olmuştu. Neden sonra doğruldu yerinden. Hedef gözetmeden yürümeye başladı. Aradığı bir ardıç ağacıydı. Altına oturup içindeki duyguları dökecekti çevreye.
Çok geçmede buldu aradığını. Artık söz can yoldaşı sazınındı:
Yürü bre yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün
Ağalar içmesi hoştur
O da züğürtlere güçtür
Can kafeste duran kuştur
Elbet uçar gider bir gün
Aşıklar der ki n’olacak
Bu dünya mamur olacak
Haleb’i Osmanlı alacak
Dağı taşa katar bir gün
Yerimi serin bucağa
Suyumu koyun ocağa
Kafamı alin kucağa
Garip anam ağlar bir gün
Yer yüzünde yeşil yaprak
Yer altında kefen yırtmak
Yastığımız kara toprak
O da bizi atar bir gün
Bindirirler cansız ata
İndirirler tuta tuta
Var dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın bir gün
Karac’oğlan der nasıma
Çok işler gelir başıma
Mezarımın baş taşına
Baykuş konar öter bir gün