,

SOLOİ / POMPEİOPOLİS – VİRANŞEHİR / MEZİTLİ : 6. BÖLÜM

Korsan.jpg

KİLİKYA’DA KORSANLIK
Roma’ya Meydan Okuyan Kıyılar
Julius Caesar’ı bile iki defa esir etmişlerdi
Doğu Akdeniz. MÖ II. ve I. yüzyıllarda riskli bir bölgeydi. Adalar ve doğal limanlar Roma ve Mısır ticaret gemilerine saldıran korsan gemileriyle doluydu. Korsanların en önemli merkezi Lykia. Pamphylia ve Kilikia kıyılarıydı. Buralarda krallıklar dahi kurdular. Alanya (Coracesium). Kemer-Çıralı (Olympos) ve Mersin-Mezitli (Soloi) en önemli korsan yerleşimleri oldu. Taşeli Yarımadası antik adıyla İsauria; özellikle Gülnar, Mut, Ermenek çevresi korsanların dağ yerleşimlerine dönüştü. Burası, suya dayanıklı kerestenin sağlandığı sedir ağaçlarının da anavatanıydı, yani gemi üretimi/yapımı için çok uygundu.

MÖ 68’de Gnaeus Pompeius olağanüstü yetkilerle korsan sorununun nihai çözümü ile görevlendirildi. Pompeius Akdeniz’i 13 bölgeye ayırarak buralara 13 Legatus, yani başkomutan vekili atadı. Önce batıya yöneldi, 40 günde bütün Batı Akdeniz korsanlardan temizlendi. Ardından bir kuşatma sonunda, ‘Karga Yuvası’ olarak bilinen, korsan yatağı Alanya’yı ele geçirdi. Kilikia’daki yerleşimleri yeniden Roma kentine dönüştüren Pompeius, Armenia ve Suriye seferlerinin ardından Judea’yı da (bugünkü İsrail) korsanlardan temizleyip Roma’ya döndü. Pompeius’un Kilikia’da bıraktığı en önemli iz bu günkü Mezitli’deydi. Hellen dilinde adı “Soloi” olan kentin yerlileri Armenia Kralı Dikran tarafından köleleştirilip Tigranokerta’ya (Silvan civarında, yeri tespit edilememiş antik yerleşim) götürülmüştü. Pompeius Dikran’ı yendikten sonra Soloi’nin yerli halkını yeniden yurtlarına taşıdı. Soloi’nin adı “Pompeiopolis” olarak değiştirildi. Günümüzde çiğ beton yığınları arasında kalmış 40 kadar sütunun çevrelediği tören yolu, Kilikya’nın korsan yatağı olduğu yılların az sayıdaki tanığından biridir. (ntv1)

KİLİKYALI = KORSAN
MÖ 2.yüzyılın ortalarında Anadolu’nun güney sahillerini koruyan Rodos Deniz Birliğinin dağılması sonucu ilk korsanlık hareketleri bu bölgeden yani Coracesium’dan (Alanya), Seleukeia (Silifke) ‘ya kadar uzanan sahil kesiminde başlamış ve kısa bir süre sonra komşu bölgelere yayılmıştır. Bu nedenle korsan tabiri yerine “Kilikyalı” adı kullanılmıştır.

Türkçemize Arapça’dan geçen “Korsan” sözcüğünün aslı İtalyanca’dır. “Corsale” aslından, ‘kursal’ veya “kursan” olarak Arapçaya geçen sözcük, bizde de ‘korsan’ olarak söylenegelmiştir. (Korsanlık terimi ilk olarak bu tarihlerde ortaya çıkmamış olabilir. Ancak Korsanlığın aynı zamanda itibar görülen bir meslek olması ve antik dünyada popüler olması, günümüzden 2200 yıl öncesine dayanıyor.)

Mersin kıyılarında 3500 yıl, belki daha da öncesinden beri korsanlık yapılıyordu. MÖ 100 yıllarında ise durum iyice başa çıkılmaz hale gelmişti. Elbette bunu yaratanlar aslında Kilikyalılar değildi ama sonuçta zarar görenler yine kendileri oldu. Çeşitli nedenler yaratılarak Kilikya toprakları Roma tarafından ele geçirildi… Tarih MÖ 63. Kilikya artık bir Roma Eyaletidir.

KİLİKYA’DA KRALLIK VE KORSANLIK
MÖ 190 yılı sonlarında Seleukoslar kralı III. Antiokhos Roma ile karşılaştığında, büyük bir yenilgiye uğradı. Bunun sonucunda yapılan Apameia (Dinar) Barış Antlaşması’na göre (MÖ 188) kral III. Antiokhos, Torosların doğusunda kalan Anadolu topraklarını boşaltacaktı. Bu antlaşmaya göre Seleukoslar Devleti’nin sınırı, Toros dağları oldu. Batı Kilikya, Seleukoslar hâkimiyetinden çıktı. III. Antiokhos’un gemileri, Sarpedon Körfezi (İncekum Burnu’ndan yani Göksu deltası) batıya sahil boyunca daha fazla gidemeyecekti. Apameia Barışı hükümleri gereğince Seleukoslar, sayıca az bir deniz gücü dışında bütün donanmalarını Romalılara bırakarak Ovalık Kilikya’ya (Mezitli/ Soloi/Mersin) kadar Akdeniz’den çekilmek zorunda kaldılar. Bu durum, Dağlık Kilikya’nın sahillerinde korsanlık faaliyetlerinin ortaya çıkmasına neden oldu.

Seleukos gemilerinin Sarpedon (İncekum) Burnu batısına geçişine engel olmasıyla, Roma kendi eliyle korsanlık tohumlarını da ekmiş oldu. Bu durum, Ptolemaioslar ve Seleukoslar da yönetim gücünün zayıflaması sonucunu doğurmuştur. Bölgedeki otorite boşluğu sebebiyle korsanlık faaliyetlerinin hız kazanması gayet doğaldır.

Coğrafî konumu nedeniyle, stratejik ve sosyo-ekonomik açıdan büyük önem taşıyan Kilikya Bölgesi, Roma Cumhuriyeti’nin doğu politikalarında da belirleyici bir rol oynamıştır. Romalılar bölgeyi genellikle merkezden atanan Romalı valiler yerine, yerli prensler ve rahip krallar vasıtasıyla yönetmeyi tercih etmişlerdir.

Batıda, Bergama Devleti, bir Roma eyaleti haline gelince (MÖ 133), denizcilik gerilemiş veya sadece Anadolu sahil şehirlerine devredilmiştir. Bu durum da korsanlığın canlanmasına yol açmıştır Özellikle Dağlık Kilikya sahil şehirleri, korsanlığa pek uygun yerler durumuna gelmişlerdi. Rodos’un da Roma eliyle zayıflatılması, Lykia ve Pamphylia ile birlikte Dağlık Kilikya’da da güçlü bir şekilde korsanlık faaliyetlerine sebep oldu. Artık Kilikyalı adı, “korsanlık”la eş anlamlı kullanılmaya başlandı.

MÖ 2. yüzyılın sonlarına doğru maddi bakımdan zayıflamış olan Ptolemaioslar ve Seleukosların, İsaurialıları kendi savaşçıları olarak kullanmak gibi bir başka ekonomik gerekçeleri daha vardı. Zira kıyının hemen gerisindeki kayalık alanda yer alan Dağlık Kilikya arazisi, tarımsal ürünler açısından yetersiz olup, nüfusun ayakta durması için başka faaliyetler gerektiriyordu. Bu nedenle Kilikyalılar, ya korsanlığa yönelmek ya da Roma ordusunda askerlik hizmetinde çalışmak amacıyla bölgelerini terk etmişlerdir.

Pompey (Gnaeus Pompeius Magnus)

DÜNYANIN EN BÜYÜK KORSAN AVI
Roma’nın Kilikya’ya ilk müdahalesi korsanlık nedeniyle oldu. Roma’nın yaşadığı iç karışıklıklar sebebiyle Asya Eyaleti ile ilgilenememesi sonucunda korsanlar, buradaki halk içerisinde sosyal durumları bozuk olan ve Sulla’dan kaçanların sığınmalarıyla sayılarını hızla artırıyorlardı.

Öyle ki bazı yerlerde küçük çapta korsan prenslikleri bile kuruldu. Pontos kralı VI. Mithridates (MÖ 132-63) ve Ermeni kralı Tigranes (Dikran) (MÖ 95-55) yönetiminde kurulan devletler onların prestijlerini yükseltti. Korsanlar, o kadar güçlenmişlerdi ki Asya Eyaleti’ni yağmalama cesaretini gösterebiliyorlardı.

MÖ 67 yılında Akdeniz’de korsanlık son haddine ulaşmıştı. Korsanlar, nerdeyse bütün Akdeniz’e hâkim olmuşlardı. Korsanların en önemli sığınakları Dağlık Kilikia (Trakheia) idi. Cebel-i Tarık Boğazı’na kadar yayılan korsanlık, ticareti durdurmuş, Roma’yı tehdit eder boyuta ulaşmıştı. Bunun üzerine harekete geçme kararı alındı ve MÖ 67 yılı başlarında hazırlanan “Lex Gabinia (=Gabinius Yasası)” Roma senatosu tarafından onaylandı. Pompeius, (Pompeius Magnus Gnaeus, M.Ö. 106–48) Roma tarafından Lex Gabinia’nın verdiği geniş yetkilerle Kilikya’daki korsanları cezalandırmakla görevlendirildi. Mithridates ve Tigranes’e karşı yapılmakta olan savaşın idaresi ve Kilikya, Bithynia ve Asia eyaletleri valilikleri de onun yetki alanı içinde bulunuyordu.
Pompeius, Akdeniz’i on üç bölgeye ayırdıktan sonra, her bir komutanını görev yerlerine gönderdi. Daha sonra kendisi donanmasıyla hepsinin çevresinde dolaşmaya başladı. Roma hâkimiyetindeki batı bölgeleri büyük ölçüde korsanlardan temizlendi. Daha sonra kırk gün içinde doğu bölgelerindeki korsan faaliyetlerine de son verildi. Bunun üzerine Pompeius, iyi gemilerden oluşan bir donanmayla Kilikya’ya yürüdü. Dağlık Kilikya’da korsanlar birbiri ardına (Pompeius Magnus Gnaeus) teslim oldular. Bir grup korsan ise birleşerek (M.Ö. 106-48) Korakesion (Coracesium -Alanya) açıklarında Pompeius’un donanmasıyla çarpıştılar. Fakat yenilerek geri çekilmek durumunda kaldılar. Kaçanların bir kısmı Korakesion’un tahkimli kalesine ve diğer bir kısmı ise kentin önlerindeki adanın kalın ve yüksek sur duvarlarının arkasına sığındılar. Daha sonra da Pompeius’a elçilerini göndermek suretiyle teslim olmak istediklerini bildirdiler. Üç ay içerisinde korsanlardan bin üç yüz gemi ele geçirmiş ve otuz bin mürettebatı öldürülmüştü.

Korsanlara karşı verilen mücadeleler sırasında şehirlerin çoğu büyük ölçüde tahribata uğramıştı. Mallos, Adana, Epiphaneia, Soloi gibi şehirlere korsan tutsaklar arasında daha saygın olanları yerleştirerek onurlandırmıştır. Antik yazarlar, Pompeius’un korsanlardan büyük bir kısmını Soloi (Viranşehir)’ye yerleştirip, şehre kendi adını vererek Pompeiopolis’e çevirdiğinden söz etmektedirler.

Korsanların sahil kentlerine yerleştirilmesi, Roma’nın Kilikya politikası ve yönetim tarzında önemli bir değişikliği de beraberinde getirmiş, Romalılaştırma politikası uygulamaya koyulmuştur. Roma’da yaşanan iç savaşlar, Anadolu’daki devletlerle olan ilişkiler ve korsanlığın şiddetine göre, Kilikya Eyaleti’nde sık sık düzenlemelere gidildiği görülmektedir. Marcus Antonius, Kilikya’da kişisel dostluk kurma temeline dayalı vasal krallık sistemini oluştururken, Olba Tapınak Krallığı’nı da övgüye değer bir yetkiyle donatmıştır.

Korsanların sahil kentlerine yerleştirilmesi, Roma için bölge tarihinde yeni bir dönemin de başlangıcı olmuştur. Otorite boşluğundan kaynaklanan bu olayların yeniden yaşanmaması için önlem olarak, Kilikya’nın doğu bölümünün kontrolü Tarkondimotos adında yerel bir lidere bırakılmıştır. MÖ 64 yılı kışından itibaren Ovalık Kilikya’nın doğu kesimlerinin denetiminin elinde olduğu ve buradaki bazı yerel halk topluluklarının başındaki aşiret liderleri üzerinde kontrolü sağlayarak buranın hâkimi olduğu anlaşılmaktadır. (k7)

Korsanlık İçinde Sanat Eserleri Kaçakçılığı
Şehirlerin ve toprakların istila edilmesinden sonra, taşınabilir sanat eserleri en yüksek rütbeli kumandanlara düşerdi. Kumandanlar da bunların bir kısmını asker ve memurlarına ödül olarak dağıtırdı. Ancak bu eserlerin sadece dağıtılmadığına, aynı zamanda satıldığına dair (antik dönemin yazarı) Pilinius’da bilgiler bulunmaktadır. Bu da konunun ticari boyutunun da bulunduğunu belgelemektedir. Bu eserler gemilerle istilacıların zengin merkezlerine taşınırdı.

…yeni Roma zenginleri sadece daha önce Yunan zevkine göre yapılmış Yunan sanat eserlerini değil, yeni zenginler için üretilecek olan eserleri de villalarına koymak için sabırsızlanmaktaydılar. Nitekim Yunan eserlerinin Romalılar tarafından edinilmesi, Romalılar için toplumsal statü sahibi olmak ile eşdeğer anlam taşımaktaydı. …Kilikya’da da kamusal alanlarda sergilenmiş olan heykellerin kaçırılması, Kilikya korsanlarının yapmış olduğu ünden haberdar olup, bölgenin yasa tanımazlığından faydalanmak suretiyle limanlarından rahatça sanat eserlerinin götürülebilmiş olması ile bağlantılı düşünülmelidir.

…Bu eserler hem (götürüldükleri) şehirlerin süslenmesinde sanatsal çeşitliliği, hem ganimetlerin çokluğunu, hem de hükmedenlerin gücünü yansıtmaktaydı.
İstila edilen topraklara ait sanat eserlerinin sadece ganimet olarak sergilenerek güç gösterisine hizmet etmediğini, bir ticari ve ekonomik boyutunun da olduğunu görmek gerekmektedir. (s1)

MÖ 67 yılında Pompeius, korsanları bastırıp deniz yolunu bir kez daha açınca, Phrygia’nın Kilikya Eyaleti’ne bağlı olma durumu bir süre daha devam ettirildi. Kilikya, bundan sonra Doğu eyaletlerinin en büyüğü ve en önemlisi durumuna geldi. MÖ 63 yılında eyaletler yeniden düzenlendi. Kilikya Eyaleti de payını aldı.

Çünkü eyaletin valisi, Roma’nın tüm dış politikasını bu kuzeydoğu sınırından yönetiyordu. Gerçekten de Pompeius Kilikya’sı denilen M.Ö. 56 Kilikya’sı, diğerlerinden çok daha önemli bir konumda idi. O nedenle bundan böyle İkonion (Konya) aracılığıyla Efes’e ve Kilikya kapılarından Tarsus’a, oradan da Suriye’ye uzanan stratejik öneme sahip bir güzergâha koruyuculuk yapmıştır. (f1)

Kilikya, özellikle MÖ 56–50 yılları arasında Batı Anadolu’dan Suriye’ye ana yol olmuştur. Kilikya, sahip olduğu bu sınırlarla birinci derecede askerî öneme sahip bir bölge idi. MÖ 1. yüzyılın ilk yarısı içerisinde Kilikya Eyaleti’nin Roma İmparatorluğu için önemli olduğu anlaşılmaktadır.

KİLİKYA’DA ZAMAN
Bizler kendi tarihimizi hep başka ülkelerin yazarlarından öğreniyoruz. Dağlık Kilikya Anadol’nun İçel’i yani Mersin’dir. Tarihi yeniden yazmak değil, ama satır aralarını iyi okuyarak değerlendirmek gerekir.

Anadolu tarihine, arkeolojisine Anadolu’dan bakmak istersek eğer;

MÖ 51 yılında Kilikya Eyaleti’ne vali olarak ünlü hatip Marcus Tullius Cicero atanmıştır. Bu eyalet o dönemde Asia Eyaleti kadar zengin değildi. Ayrıca eyalet için büyük bir tehlike vardı. MÖ 59 yılında Caesar, Pompeius ve Crassus arasında I. Triumvirlik kurulmuştu. MÖ 51 yılında Partlar (Karrhaiai’de Crassus öldürüldü ve Roma ordusundan 35 000 kişi kaybedildi.) Suriye’yi işgal ettiler. Antiokheia’yı kuşatmaya başladılar. İşte bu sırada Galatia kralı Deiataros, Cicero’ya yardım için Kilikya’ya gelmiş, eyalete girmiş olan Parthların bir ordusunu da yenmişti.

Cicero, eyaletin yönetiminde (yardımcısı) Lucullus’un görüşlerini izleyerek halkın yanında olmuş, adaletiyle de örnek olmuştur. Fakat kendisinden sonra Kilikya’ya vali olan Appius Claudius Pulcher, Kilikya eyaletini korsanlardan daha kötü yağmalamıştır. (o1)

Dublin Üniversitesi’nden Dr. Philip de Souza Kilikya Korsanları ve Roma adlı makalesinde tarihe ilginç bir yorum ekliyor:

“Romalılar, Kilikya’nın ün salmış korsan mevkilerine odaklanmış ve halk için korsanlığı bastırmaya karar vermiştir. Aslında bu Roma emperyalizmi için tam bir manifestoydu. Müttefiklerine kendi düşmanlarını korsan olarak inandırmış ve imparatorluklarını genişletme çabalarını ‘korsan karşıtı’ bir mücadele olarak sunmayı başarmıştır”.

Roma’nın asıl hedefi, Kilikya’da zengin maden yataklarının bulunması ve Roma donanmasının gemileri için gerekli olan Sedir (Katran) ve Pos ormanlarıdır. Roma bu zenginliklere göz koymuş, elde etmek için yaptırımlar uygulamayı planlamıştır. Bunu gerçekleştirmek için Roma halkından onay alınır!

MÖ 100 yılında Roma halkı Kilikya’da her yıl sefer düzenlemek amacıyla yeni bir yöneticiye gereksinim duyulan bir kanuna onay verdi. Bu, Anadolu’nun güney kıyılarında Romalılar için yeni bir dönemin başlangıcı idi. Bu “korsanlık kanunu” olarak tanımlandı. (a3)

Bu tarihten sonra Roma’dan yola çıkan birçok serüvenci komutan sözde korsanlığı bastırmak için Kilikya üzerine peşpeşe seferler yaptı.

MÖ 78-74 yıllarında konsül olarak Kilikya yönetiminde görevlendirilen Publius Servilius Vatia Kilikya’yı Roma Eyaleti yapmıştı. Servilius Vatia MÖ 78 yılının baharında yanına aldığı (sonradan ünlü olacak) Jül Sezar ile birlikte donanmasıyla Kilikya’ya yelken açar. Ayrıca beş lejyonluk bir kara ordusu onları takibeder. Ayrıntılar kesin olmasa da kısa süre sonra bölge temizlenmiş, işbirlikçi kentler cezalandırılmıştır. Bu Roma için başarı sayılır! Servilius Roma’dan “Triumph” ödülü alır. Korsanlara karşı başarılı olduğunu belirtmek için, aldığı esirleri zincirleyip, üstlerine “korsan” yazılı yaftalar asar. Oysa büyük olasılıkla bu kişiler Karadenizin “Laz uşakları”dır.
O sırada Pontus kralı Mithridates Akdeniz ticaretinden pay kapmak için paralı askerleri örgütlüyordu. Yani denizcilerinden oluşan büyük bir deniz gücü bizim kıyılarımızdaydı. Servilius işte bunlardan bir kısmını yakalayarak ödülü kazanmıştır.

Kilikyalının işi zor! Pontus kralı Mithridates’in komutanı Eumakhus da Kilikya’ya saldırır ve işgal ettiğini bildirir. İşin tuhaf yanı, o sırada Kilikya’nın ovalık kısmı Ermeni kralı Mithridates’in damadı olan prens Dikran’ın (Tigranes) kontrolündedir. Dağlık Kilikya ise belki de muhafız kılığında devrim yapıp yönetimi ele geçiren Olbalı Ksenophanes (Zenofanes) yönetimindedir. (Kızı “Kraliçe” Aba MÖ. 43 yılında Teukros ile evlenerek (evlilik yoluyla) hanedana girecektir.)

Servilus’un ardından MÖ 74 yılında Kilikya seferi yapan Lucius Octavius, Kilikya’da bulunduğu sırada, Toros Dağlarındaki çatışmalarda Kilikyalı yerel güçler (mücahitler) tarafından öldürülür.

Bu sıralarda gemilerden birinde bulunan ve kariyerine henüz başlamamış olan Julius Caesar (Jül Sezar) korsanlar tarafından esir alınır.

Jül Sezar ve Korsanlar
Apollonius Molon’un yanına, Rodos’a gimekte olan Sezar Ege Denizi’ni geçerken Kilikyalı korsanlar tarafından kaçırıldı ve Oniki Ada’lardan biri olan küçük Farmakos adasında tutsak edildi.

Esareti boyunca gururlu bir tavır sergiledi. Korsanlar fidye olarak yirmi talent altın istemeye karar verince, Sezar elli talent altın istemeleri konusunda ısrar etti. Fidyenin ödenmesinden sonra serbest bırakılan Sezar bir donanma topladı ve korsanları kovalayarak yakaladıktan sonra Bergama’ya hapsetti.

Asya eyaleti valisi korsanları idam etmeyi reddederek onları köle olarak satmayı tercih etti ancak Sezar kıyıya geri döndü ve tutsak olduğu zaman söz verdiği gibi korsanları çarmıha gerdirdi.

Bu yıllarda bir başka Kilikyalının adı popüler olmuştu: Zeniketes…
Romalı yazarlar tarafından Korsan olarak tanımlanan bu ünlü kişi, aslında Kilikyalı bir demirci ustasıydı. …Kökeni tam açıklanamasa bile demir bakımından zengin olan Kilikya’da bir demir işçisi olarak çalışırken, Zeniketes’in Phaselis’e göç ettiği ve daha sonra da korsanlığa başladığı anlaşılıyor.

Antik dönemin ünlü yazarı Amasyalı Strabon aşağıdaki satırları kaleme aldığında, olayların üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiştir.

“…Kilikialıların birçok özelliklerini paylaşan Pamphylialılar; ne korsanlık yapmaktan çekinirler, ne de kendileri Taurosların güney yamaçlarında yerleşmiş oldukları halde, sınırdaki insanların barış halinde yaşamasına izin verirler.” (st1)

Strabon’un tanımlamasına göre aşağıdaki isimler birer ünlü “korsan”dır.

“Toros Dağlarının yakınında korsan Zeniketes’in kalesi bulunur. …ele geçirildiğinde Zeniketes kendisini bütün evi ile beraber ateşe verdi…( taşınır – taşınmaz tüm mülkü) İsauricus tarafından ele geçirildi”.

Böylece Zeniketes MÖ 76 ortadan kaldırılmış olur… Roma artık her yerleşimi cezalandırmış, tüm Kilikya topraklarını kendi mülkü ilan etmiştir. (MÖ 67)

Bu tarihsel süreçten sonra şimdi kendimize sormamız gereken soru şudur: Kilikyalı/ Olymposlu Zeniketes gerçekten korsan mıydı, kendi topraklarında var olma mücadelesi veren Anadolulu bir kahraman mı? (t2)

Modern tarihçiler, antik kaynakların yazılı değerlerini her zaman kabul ederler, fakat dikkatli bir inceleme sonucunda Pompey’in korsanlara yönelik savaşının çok çabuk sona erdiğini ortaya çıkarır. Çünkü bu zaten gerçek bir savaş değildir. MÖ 66’da Pompey’in Mithridates ile uzun süren savaşta kazanabilen tek komutan olduğunu belirten konuşmasında, Çiçero, Pompey’in ünü nedeniyle, birçok korsanın ‘savaşmadan’ teslim olduğunu iddia eder. (d2)

Bu fotoğrafta Soloi Pompeiopolis koruma alanı içine tecavüzler açıkça görünmektedir. Sol alt köşedeki yüksek katlı binaların önünden kıyıda belirgin durumdaki antik limana doğru ince çizgi halindeki trafiğe kapalı asfalt yol, fotoğrafta ayırt edilemeyen Sutunlu Cadde’nin solundadır. .

Kayıtlardaki 10 000 korsanın öldürüldüğü de unutulmamalıdır… Kilikya’nın tarihi de Anadolu’nun her köşesinde olduğu gibi kan ve gözyaşıyla yazılmıştır…

ANTİK LİMAN KENTİ
Prof. Dr. Remzi Yağcı
Mersin’in batısında, Mezitli’de yer alan Soloi/Pompeiopolis Antik Kenti, Ovalık Kilikia Bölgesi’nin batı sınırında yer alan önemli bir liman kenti. MÖ 1. binyıl başlarında Doğu Akdeniz ticaretinde önemli bir yere sahip olan bu antik kentteki kazı çalışmaları, 1999 yılından beri aralıksız sürdürülüyor.

Soloi/Pompeiopolis 2009 yılı kazı çalışmalarında Sütunlu Cadde’de özgün Roma mimarisi ve onun yeniden kullanımı ile ilişkili olarak Bizans Dönemi mimarisini anlayabilmek amacı ile doğu portikonun günümüzdeki sınırlarını belirleyen beton koruma duvarının içinde ve dışında sondaj çalışmaları yapıldı. Her iki alanda da geç dönem tahribinin yoğun olduğu gözlemlendi.

Bu çalışmaların sonucunda elde edilen bulgulardan biri; üzerinde Grekçe yazıt bulunan bir kaide ya da konsol parçası oldu. Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar tarafından okunan bu yazıtta adı geçen Galerius Valerius olasılıkla Sütunlu Cadde’nin imarına katkıda bulunan önemli bir isim olmalıdır.

Bir diğer alanda ise 19. – 20. yüzyıl tahribatını belgeleyen bir taşçı baltası bulundu ve devrilmiş dolgu taşlarının temizliği yapılırken karşılaşılan Pompeiopolis’in adı anılan bir diğer kireç taşı yazıt parçası, buradaki yapıların Bizans Dönemi’nden daha geç bir dönemde ikinci kez kullanıldığını gösteren önemli bir buluntuydu. Bu yapılardan birinin güneyinde duvara yaslanan bir ocak platformu da saptandı. Bütün bu mimari kalıntılar, bu mekanların Sütunlu Cadde’yi taş ocağı olarak kullanan taşçı ustalarına ait olabileceğine de bir işaretti.
Prof. Dr. Remzi YAĞCI Soloi-Pompeiopolis Kazı Başkanı Dokuz Eylül Üni, Arkeoloji Bölümü

EK :

Yoğurt Pazarından Önceki Komşu Pazaryeri
MEZİTLİ
Semihi Vural
Eski Mezitli uzun yıllar yöre halkının yetiştirdiği ürünü getirip sattığı önemli bir pazaryeri ve merkezi olmuştur. Eski Mezitli’de halen bir bölümü ayakta duran Roma Dönemine ait Tol (Mabet) adeta yerli ve yabancı tüccarlar ile çevrede yaşayanların uğrak yeriydi. İskana geçmemiş aşiretler ve hayvancılıkla uğraşan yerli halk, elde ettiği hayvansal ürünleri buraya getirip satarlardı. Konya Ovası’ndan kervanlar ile zahire, Ankara üzerinden tuz vb. maddeler günlerce yolculuktan sonra buraya getirilir ve Cuma günü gelecek olan alıcılar beklenirdi. Cuma günü çevre köylerden insanlar gelip burada alışveriş yaparlardı.

Buranın en önemli alışverişçileri ise özellikle Mısır ve Kıbrıs’ tan gemiler ile mal almaya gelen yabancı tüccarlardı. Bu tüccarların Mersin’de birer yerli temsilcileri vardı. Bu aracılar halktan keçiboynuzu (harnup), odun, defne, palamut, kömür, maden, zeytin, zeytinyağı, yapağı vb. ürünleri önceden alıp depolardı. Tüccarlar gemiler ile geldiği zaman topladıkları malları kiraladıkları develerle Mezitli Tol’dan Karaduvar Limanı’na çektirip, gemiye teslim ederlerdi.

1880’lerin ilk yıllarında Süveyş Kanalı inşaatına gerekli olan kereste ihtiyacı nedeni ile ticaret büyük oranda gelişmişti. Bu kerestelerin büyük bir bölümü bu yöreden karşılanmıştır. Yine aynı yıllarda Amerika ve Almanya’nın susam ve pamuk talebi üzerine, yörede çeltik ve susam tarımına ağırlık verilmiştir. Uzun süre iyi kâr getirdiği için Aşiretlerin birçoğu iskâna geçerek kimisi toprağa bağlanmış kimisi de sırf kereste ve yük çekmek için deve alarak kervanlarla nakliyecilik yapmaya başlamıştır.
Özellikle Amerika ve Almanya’nın pamuk talebini ve yörede konuşlanmış askerinin gıda ihtiyacını karşılamak için Mısırlı İbrahim Paşa Suriye’den 2000 (Fellah) tarım işçisini getirerek Mersin’ den Hatay’a kadar sahil kesimine yerleştirmiştir. Sıcak ülkeden getirilen bu işçi ailelerinin fertleri, özellikle Çukurova’nın aşırı sıcağından çok fazla etkilenmiyor, kısa sürede istenilen performansı göstererek atıl vaziyette duran arazileri verimli hale getiriyorlardı. Daha sonraki yıllarda Mersin şenlenip Yoğurt Pazarı devreye girinceye kadar eski Mezitli önemini korumuş, bu tarihten sonra ise alış veriş merkezi Mersin’e kaymıştır.
Semihi Vural – Pamuğun Çocuğu Mersin ve Mersin İskeleleri. MDTO Yayını / Mersin 2015

KAYNAKÇA
Adana Vilayet Salnamesi 1870 – Çeviri: İbrahim Bozkurt. Mersin 2015.
Aksoy, Ömer Asım – Derleme Sözlüğü – TDK Yayınları (12 Cilt / Takım) Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ankara 1993.
Akurgal, Ekrem Prof. Dr. – Anadolu Uygarlıkları. Net Yayıncılık. İstanbul 2007.
Akurgal, Ekrem Prof. Dr. – Anadolu Kültür Tarihi Tübitak Popüler Bilim Kitapları Ankara 1999
Artan, Gündüz – Mezitlili Hafız Emin Hoca Efendi /Araştırma Ayrıbasım kitapçığı. Mersin Şubat 1998.
Artan, Gündüz – İçel Gezginleri. Mersin 1994, Mersin Deniz Ticaret Odası Yayını
Artan, Gündüz – Atatürk Anıtı ve İnönü Heykeli – İSK Bülteni. Şubat/ Mart 2003.
Aykın, Ertan – Çizgilerle Mezitli, Mezitli Belediyesi Kültür Yayını – Gözde Ofset Mersin 2002
Baran, Özgür – Tarihi ve Kültürel Yönleriyle Mezitli. Erciyes Üniversitesi Fen / Edebiyat Fakültesi. Tarih Bölümü Lisans Tezi. Kayseri 2001.
Beaufort, Sir Francis – Karamania Çeviri: Ali Neyzi, Doğan Türker. Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü. Antalya 2002.
Bilir, Saadet – Gündüz Artan Penceresinden Mersin. E Yayınları İstanbul 2013
Bozkurt, İbrahim – Tanzimattan Cumhuriyete Mersin Tarihi. Mersin Büyükşehir Belediyesi Yayını. Gradi Ajans / Mersin 2012.
Cahen, Claude – Anadoluda Türkler. Çeviri: Yıldız Moran. E Yayınları. İstanbul 1984.
Çıplak, M. Necati – İçel Tarihi. Güzel Sanatlar Matbaası. Ankara 1968.
Cuinet, Vital – “La Turquie d’Asie” (Géographie Administrative Statisque Descriptive e Ráisonnée de Chaque Province de L’Asie Mineure – “Asya Türkiyesi” Küçük Asya’daki Her Eyaletin Karşılaştırmalı ve İstatistik Açıklamalı Yönetim Coğrafyası) 4 cilt. Paris 1890.
de Souza, Philip Dr. – Kilikya Korsanları ve Roma. Aktüel Arkeoloji Dergisi. Kasım/Aralık 2011.
Durugönül, Serra Yrd. Doç. Dr. – Pompeiopolis (Soloi) Sütünlu Yolu – MEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji / Sanat Tarihi Bölümü. İçel Sanat Kulübü Bülteni Haziran 1994 / s.16.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi – Haz.:Ahmet Zuhuri Danışman. Zuhuri Danışman Yayınevi İstanbul 1969-1971.
Evliya Çelebi – Tam Metin Seyahatname. Üçdal Neşriyat İstanbul 1985
Fink, Gerhard – Antik Mitolojide Kim Kimdir. İlya Yayınevi. İzmir 2005.
Fokke Ferwerda, Frank – Mersin’i Ziyaret Edenler. Çev: Güzin Berkmen. İSK Bülteni. Kasım 1995 / s. 24-25.
Freely, John – Türkiye Uygarlıklar Rehberi – Akdeniz Kıyıları – Çeviri : Aslı Biçen, Gürol Koca, Tuncay Birkan Yapı Kredi Yaypnları İstanbul 2002
Halep Vilayeti Salnamesi – Hicri: 1286 tarihli (M 1870)
Herodot Tarihi – Çeviri: Müntekim Ökten. Remzi Kitabevi. İstanbul 1991
Kerem, Filiz – Mersin Ören Yerleri, Kaleleri, Müzeleri. Mersin Valiliği Yayını. Seçil Ofset. İstanbul 2007. (II. Baskı 2009)
Konyalı, İbrahim Hakkı – Abideleri ve Kitabeleri ile Karaman Tarihi. Karaman Belediyesi Yayını. Baha Matbaası, İstanbul 1967. (II. Baskı 1969)
Köse, Ensar /Atlay, Doğan – MUT Claudiapolis. Mut Belediyesi Kültür Yayınları. İstanbul 2005.
Kurt, Mehmet – Roma Egemenliğinde Kilikya ve Roma İç Savaşlarının Bölgedeki Yansımaları. Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt/Volume XXV Sayı/Number 2 – Aralık/December 2010: 483-501.
Langlois, C. Victor – Kilikia’da Bir Gezi. Çeviri: Rahmi Balaban. Mersin 1947.
Levante, Edoardo – The Coinage of Zephyrion in Cilicia, The Royal Numismatic Society, Numismatic Chronicle Vol. 148 / s. 134-41, London 1988.
Lloyd, Seton – Türkiye’nin Tarihi. (Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları).Tübitak Yayınları. Çev. Ender Varinlioğlu. Ankara 1989 – 2008.
Nurşen Tekin – Her Yönüyle Mut. Mut Blediyesi Kültür Yayınları-2. Ankara 2008.
ODA Mimarlık Dergisi – TMMOB Mimarlar Odası Mersin Şb. | Aralık 2013 | Sayı 5
Onbinlerin Dönüşü – Anabasis. ÇevİRİ: Tanju Gökçöl. Hürriyet Yayınlar.ı İstanbul 1984,
Özdem, Filiz – Sırtı Dağ, Yüzü Deniz: Mersin YKY 2004
Özsait Mehmet Prof. Dr. – Anadolu’da Helenistik Dönem. Anadolu Uygarlıkları Görsel Tarih Ansiklopedisi.
Piri Reis – Kitab-ı Bahriye. Tıpkı basım, Yayına haz.: Y.Senemoğlu. TTK Yayını 1988-1989
Strabon – Geopraphica. (Coğrafya –Anadolu). Çeviri: A.Pekman. İstanbul 1969.
Texier, Charles – Asie Mineure.Description Geographique, Historique et Archeologique (Küçük Asya. Coğrafi, Tarihi ve Arkeolojik Tanıtımı). Paris 1862.
Uçkan, Yelda Olcay Prof. Dr. / Mergen, Yalçın Dr. – Bir Korsan Kral. Aktüel Arkeoloji, Kasım / Aralık 2011.
Umar, Bilge – Türkiye’deki Tarihsel Adlar. İnkilap Kitabevi İstanbul 1993.
Umar, Bilge – Kilikia; Bir Tarihsel Coğrafya Araştırması ve Gezi Rehberi. İnkilap Kitabevi. İstanbul 2000.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı – Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri.TTK Yayınları VIII Seri – No.2 Ankara /1937
Ünver, Fikret – Mersin Tarihi Üzerine. Mersin Gazeteciler Cemiyeti Kültür Yayınları. Çağlar Ofset Mersin. 2002.
Vural, Semihi – Pamuğun Çocuğu Mersin ve Mersin İskeleleri MDTO Yayını Mersin 2015.
Yılmazer, İlyas – Tarihi ve Kültürel Yönleriyle Mezitli Kasabası. Can Ofset. Mersin 1999.
Yurt Ansiklopedisi – Anadolu Yayımcılık A.Ş. Istanbul 1981
Yücel, Talip Prof. Dr.- Türkiye’nin Kır Yerleşmeleri ve Tipleri Üzerine Yeni Görüşler. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Prof. Dr. Oktay Aslanapa’ya Armağan. Ankara 1993. Yücel, Talip Ayrıbasım 1995 – s. 451-452. PDF – Internetlinki:http://www.dicle.edu.tr/a/skaradogan/DOKUMAN/Talip%20Yucel%20Kir%20Yerlesmeleri%20Uzerine%20Yeni%20Gorusler.pdf

HARİTALAR
W. Martin Leake 1824 tarihli haritası
Sir Francis Beaufort, Karamania, 10 Nolu haritası
https://en.wikipedia.org/wiki/Armenian_Kingdom_of_Cilicia
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=d290092
Aristobulos-Kassandreia’lı (İ.Ö. IV.yy.) Yunanlı tarihçi. İskender’in seferine katıldı ve bu seferin tarihini yazdı.

ALINTILAR CETVELİ
((a1) İskender’in Seferi (Aleksandrou Anabasis) Flavius Arrianos (2, 5,7)Çevirmen:Furkan Akderin ALFA YAYINLARI İstanbul 2005
((a2) İskender’in Seferi (Aleksandrou Anabasis) Flavius Arrianos Çevirmen:Furkan Akderin ALFA YAYINLARI İstanbul 2005
((a3) Aktüel Arkeoloji Dergisi – Kasım/Aralık 2011.)
((b1) Bozkurt, İbrahim – 2012: s. 40. Elvanlı Nahiyesi Bölümü)).
((b2) (Beaufort, Francis – Karamanya – Çevirenler: Ali Neyzi, Doğan Türker. 2003 / s. 255- 262)
((b3) Bilge Umar -2000.:s.102)
((c1) Claude Cahen, Anadoluda Türkler Çeviren: Yıldız Moran – e yayınları İstanbul 1984))
((c2) Coğrafya – Kitap XIV-V/ s. 202, Par. 9)
((c3) Çıplak, M. Necati – İçel Tarihi 1968: s. 230)
((d1) Derleme Sözlüğü, 1993: 3951-3952
((d2) de Souza, Philip Dr. – Kilikya Korsanları ve Roma. Aktüel Arkeoloji Dergisi, Kasım/Aralık 2011.)
((e1) Prof. Dr. Ekrem Akurgal – Anadolu Kültür Tarihi. 1998)
((e2) Prof. Dr. Ekrem Akurgal – Anadolu Kültür Tarihi. 1998: s. 405)
((e3) Prof. Dr. Ekrem Akurgal – Anadolu Kültür Tarihi. 1998: s 405)
((e4) “Prof. Dr. Ekrem Akurgal – Anadolu Kültür Tarihi.1998: s. 405)
((h1) Halep Vilayeti Salnamesi – 1870 / s. 262 – Yaprak 121 orta kısım.)
((h2) Halep Vilayeti Salnamesi – 1870 / s. 278 – Yaprak 129 üst kısım)
((isk1) İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni Mart-Nisan-Mayıs 2014 Sayı: 202 S. 41-42 )
((k1) Konyalı, İbrahim Hakkı- 1967: s. 293)
((k2)Kerem, Filiz – Mersin Kaleleri, Ören Yerleri, Müzeleri-İstanbul 2007: s.49)).
((k3) Köse, Ensar / Altay, Doğan – 2005: s. 67)
((k4) Köse, Ensar / Altay, Doğan – 2005: s. 353 / Tablo 7 e)
((k5) BOA.AMKT.MVL nr.19/56 . Köse, Ensar / Altay, Doğan – 2005: s. 453)
((k6) Köse, Ensar / Altay, Doğan – 2005: s. 121 / Tablo 9)
((k7) Kurt, Mehmet – Tarih İncelemeleri Dergisi XXV- Aralık 2010: 483-501)
((L1) Lanckoronski, Kont Graf – Pamphylia ve Pisidia Kentleri, I. Cilt, Pamphylia, Çeviren: S. Bulgurlu Gün, AKMED, 2004)
((L2) Lloyd, Seton – Türkiye’nin Tarihi. Çeviren: Ender Varinlioğlu, 1989: s. 212-213)
((ntv1) Kaynak: NTV Tarih Dergisi – Temmuz 2011 / 30. Sayı )
((o1) Özsait Mehmet Prof. Dr.- Anadolu’da Helenistik Dönem. Anadolu Uygarlıkları Görsel Tarih Ansiklopedisi – s. 366)
((p1) Pseudo Skylaks: Periplus – Hellence aslından çeviren: Murat Aslan – s. 251).
((s1) Prof. Dr. Serra Durugönül, Roma Cumhuriyet Döneminde Deniz Yoluyla Yapılan Sanat Eserleri Ticareti. Mersin Deniz Ticareti Dergisi. Ekim 2011 Sayı 233, s. 38)
((s2) Soloi Pompeiopolis – R.Yağcı internet sitesinden alınmıştır.)
((s3) (Soloi Pompeiopolis R.Yağcı internet sitesi)
((s4) Strabon Kitap XII – VII-2)
((s5) Şinasi Develi – Dünden bugüne Mersin Köyü – bucağı, vilayeti 9.Bölüm S.118 satır: 16-18)
((t1) The Phenomena And Diosemeia Of Aratus (1848))
((t2) Uçkan, Yelda Olcay Prof. Dr. / Mergen, Yalçın Dr. – Bir Korsan Kral. Aktüel Arkeoloji Dergisi, Kasım / Aralık 2011.)
((u1) Uzunçarşılı, İbrahim Hakkı – Anadolu Beylikleri 1937: s. 1)
((u2)Uzunçarşılı, İbrahim Hakkı – Anadolu Beylikleri 1937: s. 3)
((u3) Uzunçarşılı, İbrahim Hakkı – Anadolu Beylikleri 1937: s. 7)
((u4) Uzunçarşılı, İbrahim Hakkı – Anadolu Beylikleri 1937: s. 8)
((u5) Uzunçarşılı, İbrahim Hakkı – Anadolu Beylikleri 1937: s. 38)
((u6) Uzunçarşılı, İ.Hakkı – Anadolu Beylikleri 1937: s. 57)
((u7) Uzunçarşılı, İbrahim Hakkı – Anadolu Beylikleri 1969: s. 25)
((u9) Ünver, Fikret – Mersin Tarihi üzerinde…2002 / s. 275)
((ü2) Ünver, Fikret – Mersin Tarihi üzerine…2002: s. 148-149)
((v1) Victor Langlois Kilikyada bir gezi s.29)
((y1)Yurt Ansiklopedisi: 3639)
((y2)Yücel, Talip Prof. / Ayrıbasım 1995, s: 447-469).

SEMİHİ VURAL

1942 İstanbul doğumlu.
1967 Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu, Yüksek İç Mimarlık mezunu.
1963-1976 TRT İstanbul, Trabzon, Çukurova Radyolarında çalıştı.
1976 Mersin’e yerleşti. İç Mimarlık Bürosu, Mobilya Dekorasyon Atelyesi.
1988 Eski Mersin Yapıları Projesi, Sokak Sergisi.
1989 İçel Sanat Kulübü Kurucu Üyesi ve Kurucu Başkanı.
1990 Mersin Kültür Merkezi Derneği Kurucu Üyesi.
1992 İçel Sanat Kulübü Bülten/Dergi başlatıcısı -Yayın Yönetmeni.
1992-2012 ÇEKÜL VAKFI Mersin Temsilcisi.
1994-2002 Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi.
1997-2001 İçel Vali Danışmanı. Cumhuriyetin 75. Yıl; Kitap ve Nevit Kodallı Güzel Sanatlar Lisesi Proje Yönetmeni.
2002 Mersin Üniversitesi’nden emekli.
2002 Mersin, Uluslararası Müzik Festivali Kurucu Üyesi.
2003 Mersin Urartu Günleri Proje Sorumlusu.
2004 Yapı Kredi Yayınları (YKY) “Sırtı Dağ Yüzü Deniz Mersin” kitabı bölüm yazarı.
2005 Aydın Doğan Vakfı Kentsel Dönüşüm Projesi Yarışması, Mersin Sanat Sokağı Projesi
2007 “Mersin Halkevi – Mersin Kültür Merkezi” kitabı yayınlandı.
2008 “Masalını Boyayan Ressam – Doğan Akça” kitabı (Meriç Alkan’la birlikte) yayınlandı.
2009 “Asırlık Sağlık Çınarı – Mersin Devlet Hastanesi” kitabı yayınlandı. .
2010 “İçel Sanat Kulübü 20 Yaşında / 177. Özel Sayı” Yayın Danışmanı
2011 “Huğdan Gökdelene Mersin” kitabı yayınlandı.
2012 “Tarihin ve Doğanın Gizemli Dünyası – Kanlıdivane” kitabı yayınlandı.
2013 “Kayıp Zamanların Beşiği / Prehistorik Mersin – Yumuktepe” kitabı yayınlandı.
2015 “Pamuğun Çocuğu Mersin ve Mersin İskeleleri” kitabı yayınlandı.
2016 “Atatürk Mersin’de” kitabı yayınlandı.
2016 “Anadolu’nun Kapısı Tarsus – Gülek Boğazı” kitabı yayınlandı.

Dr. Ayşe Vural ile evli. Bir erkek çocuk (Sinan 1971), bir kız torun (Mavi 2005) sahibi.

Semihi Vural – İç Mimar

E-posta: semihivural@gmail.com

Biyografik Bilgi

scroll to top