,

THEKLA SÖYLENCESÄ° (1) – ArÅŸt. Åžahin ÖZKAN

ayatekla.jpg

Tarsus doÄŸumlu Aziz Paulus, yeni dini yaymak için çıktığı ilk gezisinde Thekla ile karşılaÅŸtı.Havarilerden Paulus’un Hıristiyanlığı yaymaya çalışmalarını (Actes) anlatan ve bugüne kadar gelebilen yazılardan ilki ve en deÄŸerlisi Aya Thekla Efsanesi’dir.
ÇeÅŸitli dönemlerde, çeÅŸitli dillerde, çeÅŸitli versiyonlarda yazılan efsane, Hristiyan dünyasında, resmi kitaba alınan yazıların dışında kalmakla birlikte, bunların ardından gelen en deÄŸerli eser olarak kabul ediliyor. Tarihi kaynaklarla çeliÅŸkili olan bölümlere de sahip olan Thekla efsanesi, Paulus portresiyle gerçeklere oturuyor. Ayrıca Yalvaçlı Aleksandros, Ä°ncil’de adı geçen Onesiphoros, Demas, Hermogene, Roma imparatoru Claudius’un kuzini Tryphaina gibi çeÅŸitli kaynaklarla, o dönemde yaÅŸadıkları saptanmış kiÅŸilikler de dikkat çekiyor.Efsane, tarihi çerçevesi belirlenmiÅŸ en eski Hıristiyan yazılarından biri olmakla birlikte, Anadolu’nun Ä°lkçaÄŸ’ın sonlarından, Türk boylarının istilasına dek geçen süreye de bir bakıma ışık tutuyor. Konya, Sille, Yalvaç, Hatunsaray, Derbe, ve Silifke tarihinin karanlık noktalarına, küçük de olsa yanıtlar oluÅŸturuyor.

Efsanenin esas kiÅŸisi Thekla’nın adı, Tanrı’nın zaferi anlamına gelen Theokleia adının kısaltılmış hali olarak biliniyor. Ä°konium’un (Konya) karakteristik dar sokaklarındaki bir evde yaÅŸayan, seçkin, zengin ve dul bir kadın olan Theokleia’nın kızı, Theoclis’in kardeÅŸiydi 17 yaşındaki Thekla. Kentin varlıklılarından olduÄŸu anlaşılan Thamyris’le niÅŸanlıydı. Kendi içinde sakince süren yaÅŸamları, Yalvaç’tan kovulan Paulus’un Konya’ya gelmesiyle dalgalanacaktı.

Kentin ileri gelenlerinden Onesiphoros, dostu Titus’tan, Paulus’un Konya’ya doÄŸru geldiÄŸini haber aldı. Karısı Lextra ve oÄŸulları …amia ve Zeno ile birlikte onu karşılamak için Lystra yoluna çıkıp beklemeye koyuldu. Paulus’u tanımıyordu. BeklediÄŸi kiÅŸinin, kısa boylu, başı tıraÅŸlı, çarpık bacaklı, burnu kemerli, çukur gözlü olduÄŸunu biliyor, melek gibi bir insanla karşılaÅŸacağını  hissediyordu.. Sonunda tanıma  neredeyse tıpa tıp uyan Paulus çıkageldi. Yanında Demas ve Hermogenes adında iki kiÅŸi daha ardı. Büyük bir heyecanla onları, Konya Hıristiyanlarının toplanma yeri olan evine götürdü. Orta halli bir yemeÄŸin ortasında, Paulus vaazına baÅŸladı. Evin penceresinden dar sokaÄŸa taÅŸan söylevin çekiciliÄŸini Onesiphoros’un karşı komÅŸusu bakire Thekla, Theoclis ve Thekla’nın niÅŸanlısı Thamyris’i de etkilemiÅŸti.         Ancak, Paulus’un sözleri en çok Thekla’ya tesir etti. Pencerenin önünden üç gün üç gece ayrılmadı, yemeden içmeden kesildi. Yüzünü görmediÄŸi, yalnızca sesini iÅŸittiÄŸi havarinin etkisinden kopamadı. Bu durum annesini endiÅŸelendirince konuyu Thamyris’e iletti. Pencerenin önünde hiç kımıldamadan oturan Thekla’yı ikna etmek olanaksızdı. Thamyris’in sonunda sabrı tükendi. Kente Paulus ile birlikte gelen Demas ve Hermogenes’in inanç zayıflığından yararlanarak, çeÅŸitli vaatlerle havari hakkında ayrıntılı bilgi topladı. Thamyris: Ancak bekaretin korunması koÅŸuluyla ölümden sonra hayat bulabilecek, Tanrı korkusu ve sevgisine layık olmak isteyenler evlilikten bile uzak duracaklardı.         Thamyris, “Sen, Konya ÅŸehrini ve niÅŸanlımı iÄŸfal ettin!” diyerek Paulus’u ihbar ederek yakalattı. Paulus, vali proconsul Cestilius’un huzurunda savunmasını yaptı. Ne var ki, daha sonra ikinci kez ifadesi alınmak üzere zindana atıldı. Thekla, bileziklerini verdiÄŸi hizmetkara evin kapısını açtırıp, zindana gitti.Zindancıyı da bir gümüş ayna ile ikna eden Thekla, Paulus’un yanına girdi. Ayaklarının dibine oturdu, baÄŸlandığı zincirleri öptü. Bir yandan da onun sözlerine gönül kapılarını açtı.

Thekla’nın Paulus’un yanına gittiÄŸi kısa sürede ortaya çıktı. Durum valiye bildirildi. Proconsul Cestilius, havariyi yanına çağırttı. Thekla, kendini bir anda korkunç acılar içinde hissetti. Yerden yere vurdu bedenini. Bunun üzerine o da valinin huzuruna  çıkarıldı. Kendisine sorulan soruları yanıtsız bıraktı, gözleri Paulus’tan baÅŸkasını görmüyor, kulaklarında ilahi sözler çınlıyordu. Annesi öfkelendi: “Bu ahlaksızı yakın! Bu adam tarafından iÄŸfal edilen bütün kadınların dehÅŸet duyması için bu kızı sirkin ortasında yakın!”

Thekla, sirkin ortasına getirilince, deÄŸnekle dövülüp bırakılan Paulus’u gördü. Hz. Ä°sa’nın görüntüsüne bürünmüştü. Bu, Thekla’nın metanetini arttırdı. Kentin genç kız ve erkekleri tarafından getirilen çalılar istif edilirken, aslında yumuÅŸak bir insan olan vali, Thekla’nın güçlülüğü karşısında gözyaÅŸlarını tutamadı.         Thekla, çırılçıplak soyulup, çalı yığınının üzerine çıkarıldı. Åžaşırtıcı bir güzelliÄŸi vardı. Yığın ateÅŸe verildiÄŸi sırada, Tanrı’nın mucizesi gerçekleÅŸti: Gün ortasında hava karardı, korkunç ÅŸimÅŸek ve gök gürültüleriyle yer sarsıldı. Aniden baÅŸlayan saÄŸanak ve dolu, ateÅŸi söndürdü. Sel suları sirki bastı, boÄŸulanlar oldu. Thekla kurtulmuÅŸtu.

Paulus, Onesiphoros’un karısı ve çocuklarıyla kentin dışında, Konya ile Daphne Yolu üzerinde bir mezar binasına sığınmıştı. Altı gün sonra açlık baÅŸ gösterince, Paulus çocuklardan birine pelerinin vererek ekmek alması için kente gönderdi. Havarinin izini kaybettiÄŸini düşünen Thekla sokaklarda gezinirken çocuÄŸa rastladı. Çocuk, genç kızın Paulus’u aradığını öğrenince , “Gel, seni onun yanına götüreyim, o da senin için aÄŸlıyor, altı gündür dua edip oruç tutuyor”. dedi. Thekla, Paulus’u kendisi için dua ederken buldu. Mezarın içinde büyük bir sevinç yaÅŸandı. Genç kız, artık havarinin yanından hiç ayrılmayacağını bildirdi. Saçlarını kestirecek, onun peÅŸinde dolaÅŸacaktı. Paulus buna karşı çıktı. Thekla’ya, çok güzel bir genç kız olduÄŸunu, böylesine kötü bir zamanda ilkinden çok daha kötü sınamaların başına gelmesinden korktuÄŸunu söyledi. Bunun üzerine o, Paulus’tan kendisini vaftiz etmesini istedi. Paulus, buna da karşı çıktı: “Zamanı gelecek” dedi.Onesiphoros ve ailesini yeniden Konya’ya gönderdi, Paulus. Ve Thekla’yı da yanına alıp Yalvaç’a gitti.  Dönemin önemli kentlerinden Yalvaç’ın giriÅŸinde, ileri gelenlerden, bir Suriyeli adı taşıyan Alexandros Thekla’yı görür görmez âşık oldu. ÇeÅŸitli hediyeler ve para vermek suretiyle onu Paulus’tan istedi. Havari, “o bana ait deÄŸildir” deÄŸince, Alexandros, sahipsiz bir fahiÅŸe sandığı genç kıza sarıldı ve öptü. Thekla buna ÅŸiddetle tepki gösterdi: “Bir kadına zor kullanma, Tanrı’nın hizmetkarına karşı ÅŸiddetle davranma. Ben de Konya’nın ileri gelenlerindendim. Fakat evlenmek istemediÄŸim için  kentten kovuldum”. Bu sözleri söylerken, gözyaÅŸları yanaklarını ıslatıyor, adamın kollarından kurtulmaya çalışıyordu. Bu sırada, onun pelerinini kopardı, tacını yere düşürdü. Alexandros, yolun ortasında herkese karşı gülünç duruma düştü..         Thekla’nın cezası bu kez, vahÅŸi hayvanlara atılarak öldürülmekti. Yalvaçlı kadınlar, bu ağır ceza karşısında valiliÄŸin önünde toplanıp, kararı protesto ettilerse de bir sonuç alamadılar. Genç kızın tek talebi vardı: Ä°nfaza dek temiz kalmasının saÄŸlanmasını istiyordu. Vali, Thekla’nın isteÄŸini uygun gördü ve onu, soylu ve zengin bir kadın olan Tryphaiana’ya emanet etti. Yakın bir zamanda kızını kaybetmiÅŸ olan  bu kadın, Thekla’yı kızı gibi sahiplendi. ne var ki, Tryphaiana, Roma Ä°mparatoru’nun sülalesinden olmasına karşın cezasının affedilmesini saÄŸlayamadı. Ä°nfaz günü Thekla, baÄŸlanarak amfi tiyatronun sahnesine bırakıldı. Aslan genç kıza saldırmak şöyle dursun, tersine ayakucuna uzanıp onun ayaklarını yaladı. Halk galeyana gelmiÅŸti. Thekla’nın bırakılmasını istiyorlardı. Tepkiler karşısında vali infazı erteleyerek genç kızı yeniden Tryphaina’nın himayesine bıraktı.         Ancak çok zaman geçmeden Alexandros, soylu kadının kapısına dayandı. Halkın genç kadının vahÅŸi hayvanlara atılmasını istediÄŸini söyleyerek onu almak istedi. Soylu kadın acı ve öfkeyle Alexandros’u engellemeye çalıştı: “Yavrumun matemi ikinci defa mı kaplayacak evimi? Bana yardım edecek kimse yok mu? Yavrum Thekla’nın inandığı  Tanrı, kurtar onu!” Bu kez askerler eve geldi. KurtuluÅŸ yolunun kalmadığını anlayan Tryphaina, Thekla’nın elinden tutarak onunla beraber amfi tiyatroya gitti. Halk ikiye ayrılmıştı: Bir kısmı genç kızın cezalandırılmasını, diÄŸer kısmı ise cezayı haksız bulduklarını söylüyordu.         Nihayet Thekla, Roma kanunlarının belirttiÄŸi gibi çırılçıplak soyuldu, beline bir kuÅŸak baÄŸlandı: meydanın ortasına, vahÅŸi hayvanların arasına bırakıldı. Bu kez genç kızın yardımına bir diÅŸi aslan koÅŸtu. DiÄŸer aslanları ve vahÅŸi ayıları hayatı pahasına Thekla’dan uzak tuttu, tümünü öldürdü. Bu sırada Thekla, kendini canavarlarla dolu bir su birikintisine bıraktı. Halkın ÅŸaÅŸkın bakışları arasında kendi kendisini vaftiz etti.         Alexandros, telaÅŸlanmıştı. Valiye son bir teklifte bulundu. Kızı, iki azgın boÄŸanın arasına baÄŸlayıp, ateÅŸle havanları ürkütecekler, Thekla da arada parçalanacaktı. Vali, “Ne istersen yap!” diyerek, sıkıntıyla kestirip attı. Ayak bileklerinden  iki boÄŸa arasına baÄŸlanan genç kız ölümü metanetle beklerken, ateÅŸ birdenbire ipleri sardı. Thekla yine kurtulmuÅŸtu.

Akıl almaz iÅŸkence sahnelerine dayanamayıp bayılan Tryphaina’nın öldüğü söylentisi halk arasında yayılınca, oyunlar durdu. Alexandros telaÅŸ ve korku ile valinin ayaklarına kapandı: “Bana ve ÅŸehre acı, mahkûmu affet! Caesar, akrabası Tryphaina’nın ölümüne neden olduÄŸumuzu duyarsa, bizi ve ÅŸehri yok eder” dedi. Bunun üzerine Thekla, valinin emri ile meydandan alınıp giydirildi ve serbest bırakıldı.         Genç kızın gücü ve mucizelerinden çok etkilenen Tryphaina, Hıristiyanlığı kabul etti. Thekla’yı yanında sekiz gün dinlendirdi. Genç kız, kendini toparladıktan sonra birçok genç kız ve genç erkekle yeniden yola koyulup, Paulus’u aramaya baÅŸladı. Onun Derbe’de olduÄŸunu öğrendi.

Derbe’de büyük ilgi gören Paulus’la buluÅŸan Thekla, başından geçenleri tek tek anlattı. vedalaşıp ayrıldılar. Bu görüşme, Thekla ve Paulus’un son karşılaÅŸmasıydı. Genç kız, Konya’ya geri döndü. NiÅŸanlısı Thamyris ölmüştü. Onesiphoros’un evinde dua etti. Burada fazla kalmadı. Silifke’ye doÄŸru yola çıktı. Halk arasında Meryemlik olarak bilinen yöredeki bir maÄŸaraya yerleÅŸti. Uzun yıllar yöre insanına ÅŸifa dağıttı, paganist Silifkelilerin çoÄŸunu yeni dinin üyesi haline getirdi.         Thekla’nın mucizeleri, bir yandan Yahudileri, bir yandan da Silifke çevresindeki hekimleri rahatsız ediyordu.         Paulus’un düşüncelerine sadık kalarak sürdürdüğü doksan yıllık dünya yaÅŸamı, kimlikleri konusunda çeÅŸitli düşünceler üretilen iki saldırganın maÄŸaraya gelmeleri ile son buldu. Thekla, maÄŸaranın derinliklerindeki kayaların yarılmasıyla saldırganların elinden kurtuldu. Fakat onu bir daha kimse göremedi. Geriye, Silifke’de uzun zaman kıymetli bir hatıra olarak saklanan ÅŸalı kalmıştı.         Tanrı, belki de bu sevgili kulunu yanına almıştı.            Çok tanrılı dinlerin Hıristiyanlığa yansıyan inanç izlerinden baÅŸlıcasını teÅŸkil eder. Thekla. Silifke yöresinde, bakire tanrıçalar Artemis ve Athena’ya adanmış tapınaklar üzerinde yükselen bakire Thekla’nın efsanesi bu tezi destekler niteliktedir.         On sekiz yaşında Silifke’den Meryemlik mevkiine uzanan 1,5 km.lik antik yolu geçip geldiÄŸi, yerleÅŸtiÄŸi ve yetmiÅŸ yıl yaÅŸadığı maÄŸara, onun kayaların arasında kaybolmasından sonra küçük bir kilise olarak kullanılmaya baÅŸlandı. Duvarlar mermerlerle kaplandı, yerler ve kimi bölümler cam mozaik fresklerle bezendi.         Nihayet Hıristiyanlık yasak olmaktan çıkarılıp, M.S. 312’de Ä°mparator Constantin döneminde serbest bırakılınca, maÄŸaranın hemen üzerine Thekla adına bir bazilika inÅŸa edildi. V. yüzyılın ortalarına gelindiÄŸinde bu küçük bazilikanın yerine  ihtiÅŸamlı bir kilise yapıldı. Etrafı bir duvarla çevrili kutsal sahanın ortasında yer alan Aya Thekla kilisesi, uzun yıllar boyunca Hıristiyan aleminin bir hac yeri olarak kullanıldı. Oldukça uzak noktalardan kemerlerle civardaki çok sayıdaki sarnıca aktarılan su, burayı cennete çevirmiÅŸti. Silifke kentinden ve bütün Kilikya’dan Meryemlik’e insanlar, saÄŸlıklarına yeniden kavuÅŸma ümidi ile ya da bayram günlerinde dinlenmeye gelirlerdi. Eskiden var olan aÄŸaçların gölgesinde yemekli geziler yapar, ÅŸifalı olduÄŸuna inanılan kaynaklardan susuzluklarını giderirlerdi. Thekla kilisesi ve sarnıçların dışında, Ä°mparator Zenon tarafından M.S. 475-477 yıllarında yaptırılmış, Ayasofya’da mükemmele eriÅŸen tarzın ilk örneklerinden sayılan Kubbeli Kilise ve Anadolu-Suriye mimarisinin izlerini taşıyan bir hamamda Meryemlik’te inÅŸa edilmiÅŸti.         Günümüzde, 23-24 Eylül tarihlerinde dünyanın dört bir yanından gelen Hıristiyanlar, hem Katolik hem de Ortodoks Kilisesi tarafından resmen azize olarak tanınmış Thekla’nın yaÅŸadığı maÄŸarayı ve kilise kalıntılarını ziyaret ederek, hacı oluyorlar.         MaÄŸara, yöre halkı için de kutsal bir yer olma özelliÄŸini sürdürüyor. Zamanla kapanmış sütun  duvar arası boÅŸlukların, gebe kadınlarca günahlarını ölçmekle kullanıldığı bugün Silifkelilerce anlatılıyor. Ä°nanca göre günahkâr olanlar sıkışıp kalıyorlardı.         Thekla efsanesinin ne denli önemli bir yere sahip olduÄŸunu gösteren iÅŸaretlerden biri, ölmek üzere olan insanlara okunan bir eski duadır. Tevrat’ta adı geçen önemli kiÅŸilikler sıralandıktan sonra Thekla adının da anılması ilgi çekicidir: “Nuh’u tufandan, Ä°brahim’i Ur ÅŸehrinden, Eyub’u dertlerinden, Ä°shak’ı Ä°brahim elinde kurban edilmekten, Musa’yı Firavundan, Danyel’i Aslanlar çukurundan, Babilli üç genci kızgın fırından, Suzanna’yı iftiralardan, Davud’u Saul ve Goliat’tan, Petrus ve Paulus’u zindandan ve ÅŸehit azize bakire Thekla’yı korkunç iÅŸkencelerden kurtardığın gibi yüce Tanrım, bu hizmetkârının da ruhunu kabul et ve yanında semavi lütuflardan  faydalanmasına inayet et”.

Konyalı Thekla’nın efsanesi 1698 de ilk kez yayınlandıktan sonra bir hayli ilgi görmüştü. Özelikle Alman romantizmi Thekla’ya büyük bir yakınlık göstermiÅŸ, Schiller’in “Thekla, Ruhların Sesi” adlı ÅŸiiriyle onun ölümsüzlüğünü pekiÅŸtirmiÅŸti. Ayrıca Paul Heyse de, Thekla’nın hayatını manzum olarak kağıda dökmüştü.         Efsane, Anadolu’da Montanus adında biri tarafından oluÅŸturulmuÅŸ: kadına o devre kadar olduÄŸundan çok daha fazla önem veren Montanist mezhebine duyulan tepki yüzünden Yeni ÇaÄŸ’a dek resmi yazıların dışında tutulmuÅŸtu. Erken Hıristiyanlığa feminist bir tepki (Thekla: “Bir kadına ÅŸiddet kullanma!”) havasını da yansıtan efsanedeki Thekla kiÅŸiliÄŸinin sonradan büyük destek ve ilgi görmesi, onun çeÅŸitli kabartmalarda, fresklerde vücut bulmasını da saÄŸladı. Libya Çölü’ndeki, Aziz Minas adına yapılmış ziyaret kilisesinde bulunan hacılara mahsus kutsal yaÄŸ kaplarının dış yüzeyini süsleyen kabartmalarda, Thekla aslanlar arasında tasvir edilmiÅŸti. Öte yandan Ä°talya’daki, dünyanın en büyük kiliselerinden Milano BaÅŸkilisesi’nin çeÅŸitli yerlerinde Thekla’nın hayatını anlatan tasvirler bulunuyor. Yine Ä°talya’da bulunan küçük bir lahit parçasında görülen, dümeninde Paulus’un olduÄŸu geminin adı Thekla’dır. Mısır’da IV. yüzyıla ait olduÄŸu sanılan bir Hıristiyan türbesinde, yanında adı da yazılı Thekla tasviri görülür. Thekla, kollarını iki yana açmış durumda Tanrı’dan ÅŸefaat diler bir haldedir ve ateÅŸi ya da maÄŸarayı sembolize ettiÄŸi sanılan siyah bir lekenin ortasında durmaktadır. Hemen yanında, saldırganları temsil ettiÄŸi sanılan iki erkek kabartması vardır. Resmin ikinci aÅŸamasında Thekla gökte uçar durumdadır. Bir diÄŸerinde ise Thekla çıplaktır ve belinde Roma kanunlarının gerektirdiÄŸi kuÅŸak bulunmaktadır.

Ä°zler, Akdeniz’in karşı kıyısından Anadolu’ya, Ä°stanbul’a dek ulaşır. Bizans Ä°mparatorluÄŸu’nun baÅŸkenti Ä°stanbul’da, Aya Thekla adına yapılmış üç kilisenin bulunduÄŸu biliniyor. Bu üç kiliseden günümüze ipuçlarını ulaÅŸtırabileni, Ayvansaray’dadır. Surların kıyısında, yüzyılın baÅŸlarından beri harap durumda olan Toklu Ä°brahim Dede mescidi, ad benzerliÄŸi nedeniyle dikkati çeker. Thekla ve Toklu sözcüklerindeki yakınlığın dışında, eski kayıtlarda yer alan bazı bilgiler bu iddiayı güçlendiriyor: Mescidin her geçen gün yok olan duvarlarında Thekla tasviri görülememekle birlikte, içinde beÅŸ balığın bulunduÄŸu bir havuz resmi göze çarpıyordu. Bu da, Thekla’nın Pisidia Antiokheia’da vahÅŸi hayvanlardan kurtulduktan sonra içi canavarlarla dolu havuza atlayıp, kendini vaftiz etmesini çaÄŸrıştırıyordu.
Aya Thekla Efsanesi, Anadolu topraklarının katmanlarında üst üste yığıldığı uygarlık ve kültürlerden günümüze ulaşan ilgi çekici bir hikaye olduğu kadar, geçmişin karanlıkta kalan noktalarına da ışık tutuyor.
Araştırmacı Şahin ÖZKAN

Öğretmen. Mitoloji konusunda bir çok makalesi var, Belgesel araştırmacısı. Amatör olarak gezi rehberliği yapıyor.

scroll to top