Türklerin kam (Şaman) kültlerinin en önemlilerinden birisi de , OCAK kültüdür, Önem sıralaması yaparsak; Gök tengri, güneş, ay, yer – su, ata kültlerinden sonra, Ocak kültü yer alır.
Kült: Dinsel, inanç duyulan objelere denir. Eski Türk tarihinde ateş kutsaldır. Yalnız bunu, eski İran dini olan ateşe tapma ile karıştırmamak gerekir. Çünkü eski İran, da ateş, fanatik bir görüşle, her şeyi yaratan güç sayılırken; Türk inancında ateş, saygı gerektiren, önem verilen bir öğe olarak inançta yerini almaktaydı.
Bugün hala Altay’larda yaşayan bir inanca, göre, çakmak taşı ile yakılan ateş kutsaldır. Ateşin, kutsanmasının nedeni, güneş ışığını çağrıştırdığı içindir. Ateş, kötü ruhları kovar. Ateşle oynanmaz. Su ile söndürülmez. Ateşe tükürülmez. Ateşe saygısızlık gösterende, deri (uçuk) hastalığı oluşur.
Yukarıda anlatılan ateş kültünün yanında bir de OCAK kültü vardır. Kam inancında, aile ocağı kültü, ateş kültünden ayrılmaz. Fakat farklılıkları da içerir.
“Geçtiğimiz yüzyılda, Kırgız – Kazak kabile örgütünü unutmayan boylarında, 7. ve 9. atanın torunlarının hepsi, ÜLKEN – ÜY (ulu ev – ocak ) idi ve saygı görürlerdi”.- A. İNAN ŞAMANİZM.68
Tarihsel süreç içindeki ocak kültünü böylece aştıktan sonra, yaklaşık bin yılı geçen bir İslam otoritesine rağmen, bugün MERSİN köylerinde ocak kültünü görmek, insana ilginç gelmektedir. (1*) Mersinin Yüksekoluk ve Çağlarca köylerinde gözlemlediğim bazı ocak kültlerini açıklayacağım.
Buradaki OCAK – ŞAMANİST inanca göre, bir kam’ın (din adamının) yaşadığı, bazı hastalıklara baktığı, hekimlik görevini (otacı) yaptığı ulu ev(ülken -üy)ler olmaktadır. Fakat kültün ilginç yanı, her ocağın tek bir hastalık tedavi yeri olduğudur. Örneğin, sarılık hastalığı ocağına yalnız sarılık hastaları gelir. Bir başka hastalığın ocağı ise başka bir evdir.
Ocaklar ve tedavi şekilleri: (2*)
YÜĞRÜK OCAĞI: Yüğrük, aşırı çalışmak ve zorlanmak sonucu, vücutta oluşan ağrılı bezelere denir. Tedavisi: Yüğrüğün üzeri jiletle çizilip, kirli kan akıtılır, Üzerine ocak evinden birisi tükürür. Sonra, ocağın kül veya toprağından bir miktar alınır, İçine biraz pekmez, nane, dövülmüş çam kabuğu (mazı) karıştırılıp, bu karışımda tükürülerek yakı şeklinde hazırlanır ve yara üzerine sarılır.
CIZMA OCAĞI: Zayıf, iştahsız, hastalıklı, bezgin… hastaların gittiği ocaklardır, Tedavisi: önce ocak evinden hastaya, ekmek veya yemek (genelde küçük bir parça kuru ekmek) yedirilir. Ocak evinden kül ve tuz yalatılır. Hasta o anda tınsınrsa, kesin olarak iyi olacak demektir. Çünkü dertte tınsırıkla birlikte dışarı çıkar. Sonra, hastanın başı, bıngıldak yanında iki ayrı yerden jiletle çizilir. Bir baş’ soğan, dövülerek bez içine konur. Bu, soğan yakısına tuz ve ocak insanının tükürüğü eklenerek, çizilen yere bağ1anır. O yakı, yaklaşık bir gün sonra çıkarılır. Cızma: Çizme demektir, Halk arasında cızma dendiği için ve çizme denilince akla ayakkabı gelebileceğinden böyle söylenmektedir.
SARILIK OCAĞI: Sarılık hastalığı tedavisi için: sarı boncuk ve iplik bulunur. Kolye şeklinde hastanın boynuna takılır. Ayrıca ocak evinden ekmek yedirilip, kül-tuz yalatılır. Bazı sarılık ocaklarında ise, korkutma, tokat vurma gibi şekillerle (şok) tedavi yapılır.
YILANCIK OCAĞI: Kol ve bacak ağrılarına yılancık denir. Tedavisi ise, ağrıyan yerlerin oklava veya el ile ovulması şeklindedir. Bazı yılancık ocaklarında ise ağrıyan yerin çizilerek kirli kanın akıtılması şeklinde tedavisi yapılır.
KENGİ OCAĞI: Siyatik türü ağrılara kengi denilir. Tedavisi: Kalça çukuruna, elin baş parmağı ya da ayak topuğu ile bastırılarak, ovularak yapılır.
KIRK OCAĞI: Çocuğun doğumundan itibaren 40 gün içinde, gene kendisi gibi yeni doğmuş bir çocuk, çocuklu eve getirilirse “kırk basması” olur. Bu çocuklar, güçsüz, sağlıksız, hastalıklı olurlar. Tedavisi: Ocak evinden ekmek yedirilir. Ocak evinden kül ve tuz alınır. 7 tane yaprağını dökmeyen ağacın dalcığı kırılıp buket yapılır. Köyün patika yollarından bir dörtyol ağzına gelinir. Tam yol ortasında, çocuğun giysileri çıkarılıp, altına serilir. Ocak evinden alınan kül ve tuz suya karıştırılır. Karışım içine, yedi bitkiden oluşan buket batırılıp çocuğun üstüne karışım suyu serpilir veya bu su ile yıkanır. Çocuğa yeni çamaşır giydirilir. Eski çamaşırları ile dal buketi o noktada bırakılır. Çünkü onlar, hastalık ile kirlenmiş sayılır.
TERMEĞE OCAĞI: Deride görülen, kuru veya sulu, egzama türü yaralara termeğe denilir. Tedavisi: Ocak evinden bir kişinin, yara üzerine tükürmesi şeklinde yapılır. Yanlız, hastanın ocak insanı ile kan akrabalığı olmamalıdır. Zira yara iyileşmez. Sabun kullanılmaz. Bu tedavi Çarşamba günleri yapılır. Genellikle üç Çarşamba gelinip tükürtülür. Bazı termeğe ocaklarında ise şu tedavi şekli uygulanır: Çam püsesi (Katran), yedi kez yıkanır. Siyahtan san renge dönen bu püse üzerinde yedi kez, ihlâs suresi okunup, yara üzerine sürülür. Bu tedavi de Cuma günleri yapılır. (3*) Yukarıda, anlatılan (ocak) tedavilerinde, gözlemlenen en büyük özellik ocak insanlarının, hiç birisinde tedavi edebilecek bilgi ve hünerin olmayışıdır. Salt kült gereği, İnanç gereği gidilir buralara. Bu tür tedavilerin oldukça azalmasına karşın, ocak kültürü ve tedavilerinin devam ettiği, günümüzde hala gözlenmektedir.
MERSİN HALK EĞİTİM MERKEZİ VE AKŞAM SANAT OKULU MÜDÜRLÜĞÜ YAYIN ORGANI “İÇEL KÜLTÜRÜ”NDEN ALINMIŞTIR.
(1*) Sitenin yayıncısı notu: Benim Annem de (1924 Silifke Doğumluydu) Termeğe Ocağıydı. Böyle bir tedaviye inanmadığı için hiç kimseye söylemedi. Yine de bilenleri ve özellikle bu işe inanan rahmetli halamın getirdiği kişileri kıramazdı. hizmetler.site Onların verdiği bir sakız veya ekmek alınamayacak kadar küçük, arılık denen paraları da rastgele bir çocuğa verirdi. Sanıyorum son 15 yılda hiç hastası olmadı.
(2*) Site yayıncısı notu : Umarız bunları denemeye kalkışan olmaz.
(3*) Yine Site yayıncısı : Ebemin (Anneannem) bizde olduğu zamanlarda annemden ziyade ebeme rağbet edilirdi. O da bu işe inanmazdı. Hastayı geri göndermeyi başaramazlarsa gerçekten tükürmeye utanır, tuu tuu derlerdi.