,

YUMUKTEPE 2006 KAZILARI SONUÇ RAPORU – Prof. İsabella CANEVA

Resim20.jpg

Mersin il merkezi, Demirtaş mahallesi sınırları içerisinde yer alan Yumuktepe Höyüğü’ndeki kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle 12 Ağustos – 07 Ekim 2006 tarihleri arasında Prof. Isabella Caneva’nın bilimsel başkanlığında yapılmıştır. Kazı çalışmalarına Bakanlık Temsilcisi olarak Konya Müzesi’nden Azizem Karabağlı katılmıştır. Kazı çalışmalarında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi’nin öğrencileri yardımcı olmuşlardır.  Bu çalışmalar kapsamında höyüğün kuzeybatıdaki Tarih öncesi Dönem açmaları, höyüğün zirvesindeki Ortaçağ açmaları, höyüğün doğusundaki Demir Çağını incelemek üzere açılan M20 ve güney yamaçta açılan basamaklı açmada Geç Tunç Çağı çalışılmıştır.

ORTAÇAĞ AÇMALARI      Doç. Dr. Gülgün Köroğlu

Ortaçağ açmaları genel olarak höyüğün zirvesindeki 30 x 26 m ölçülerindeki bir alanı kapsamaktadır. 2006 yılı çalışmaları, Ortaçağ ve Demirçağ tabakalarının araştırıldığı açmalarda, 2002 – 2005 yılları arasında gün ışığına çıkarılan mimari kalıntılar üzerinde biriken bitki ve çöplerin temizlenmesiyle başlamıştır. 2006 yılı kazılarında L11, L12, L13, L14, L15, L18 – M11, M12, M13 ve 2002 yılı sonrasına ait karolaj sistemine dahil edilmek üzere üçgen biçiminde bir alanı kapsayacak şekilde açılan P12, P13, P14, P15 ve P18 açmalarında çalışılmıştır. Höyük zirvesinin güneydoğu köşesinde olan P18 plan karesinde  (5.10 x 3.60 m ölçülerinde) yapılan kazılarda açmanın olduğu alanın doğu ve güney kesiminin yaklaşık 2 m derinliğinde “L” biçiminde kesilerek tahrip edilmiş olduğu, oluşan hafriyat çukuruna da moloz doldurulduğu görülmüştür. Hafriyat çukurlarının ortasında kalan alanda ise bir ocağa ait kalıntılar belirlenmiş olmakla birlikte herhangi bir mimariye ait rastlanmamıştır. Bu kesimde ele geçen buluntular çatı kiremiti parçaları, kazıma ve renkli sır akıtma tekniğinde Port Saint Symeon tarzı seramik parçalarıdır.L18 plan karesinde, kilise apsisinin solunda, gün ışığına çıkarılan buluntular yardımıyla 12.yüzyıl ortalarına tarihlenen depo ve mutfak olarak kullanılmış bir mekan 2005 yılında belirlenmişti. Toprak tabanlı mekanın sadece tek sıra taştan oluşan doğu duvarına ait taşlar ve ocağa ait kalıntılar belirlenmişti. Ortadaki ocağa ait yanmış toprak kalıntıları ve yoğun bir küme oluşturan kireç harçlı birikinti ve çevresindeki hafriyat çukurlarından başka herhangi bir kalıntı saptanmamıştır. L11, L12, L13 ve bitişiğindeki  M11, M12, M13 plan kareleri ilk kez bu yıl açılmıştır. Dörtgen bir alanı kapsayan tüm alanın güney ve doğu kesitleri incelendiğinde Demirçağı tabakalarının bu alanda yüzeye çok yakın seviyede olduğu saptanmıştır. Plan kareler arasında yürüyüş yolu bırakmaksızın açılan yukarıda numaralarını verdiğimiz geniş alanın üzerinde, I. Dünya Savaşı sırasında Fransız işgal güçlerinin kamp yerinin kurulması ve 1980’lerdeki çay bahçesi inşaatı sebebiyle çok ağır tahribat geçirdiği anlaşılmaktadır. L11 ve L12 açmalarında yüzey toprağının hemen altında yaklaşık 1.5 m arayla duran iki duvar kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Her iki duvar yaklaşık 5 m uzunluğundadır. Duvarların taşları arasında moloz ve kesme dikdörtgen taşların yanı sıra sütun, sütunce ve sütun kaidesi gibi mimari elemanların kırık parçalarının devşirme olarak ikinci kez kullanıldığı görülmektedir. L13 plan karesi içinde yan yana yerleştirilmiş iki dikdörtgen taş ve üstündeki yatay taştan oluşturulan ocak olarak kullanılmış olduğu çevresi ve üstündeki kömür ve kül kalıntılarından anlaşılan bölüm bulunmuştur. Çömlek kalıntıları ve rastgele kazıma çizgilere sahip monorom sırlı seramik parçası bu alanda in situ olarak ele geçmiştir. Bütün bu geniş alanda yapılan ayrıntılı çalışmalara rağmen düzenli bir taban kalıntısı saptanamamıştır. Küçük alanlarda kireç harçlı ve sıkıştırılmış toprak taban kalıntıları veya küçük çakıl taban kalıntıları parçalar halinde bulunmuştur. Altıgen biçimli, bir yüzleri parlatılmış çoğunluğu krem rengi kalkerden, bir tanesi siyah taştan opus sectile döşemeye ait döşeme taşları dağınık biçimde tüm açmada ele geçmiştir. Benzer taşlar 1997-98 yıllarında açmaların doğusundaki kilisenin narteks bölümünde de belirlenmişti. P14 ve P15 plan karelerinde, 2005 yılında bir bölümü ortaya çıkarılan depo alanında toprak ve kireç harçlı tabana açılmış depo  küplerinin çukurları ortaya çıkarılmıştı. Belirtilen alanda 2006 yılında yapılan çalışmalarda taban altından akik boncuklar (bikonik ve yassı yuvarlak), üzeri kazıma bezemeli kemik ağırşak, 11-12.yüzyıllara ait Bronz sikkeler ele geçmiştir. Zirvedeki açmalarının güneydeki kesitini düzenlemek için açılan, doğudan batıya doğru genişleyerek uzanan üçgen biçimli bir alanı  kapsayan (batıdan doğuya) P12, P13, P14 ve P15 açmalarında bir önemli bir çalışma gerçekleşmiştir. P12 plan karesinde yüzeyin hemen altında bir ocak bulunmuştur. Kabaca şekillendirilmiş basit, moloz taşların yan yana yarım daire biçiminde dizilmesiyle oluşturulmuş ocağın içinde ve çevresinde yoğun kül ve yanık toprak ve yanmış kerpiç kalıntıları bulunmuştur. Ağız kısmı kuzeye bakan ocağın içinde ikisi tümlenebilecek durumda üç adet çömlek kalıntısı vardır.Ocağın bitişiğinde doğuya doğru uzanan bir duvar kalıntısı bulunmuştur. 5.5 m uzunluğundaki bu duvar kuzeydoğuya doğru devam etmekte ve yıkıntıya dönüşmektedir. Bu alanın doğusunda yeralan 21.80 m kodundaki kireç harçlı deretaşlı sert taban, 3 m genişliğindedir ve kuzeydoğu-güneybatı yönlüdür. Yaklaşık 7.5 m uzunluğundaki bir bölümü korunabilmiştir. Bu sert zeminin ortasında yine üçgen biçimli kahverengi topraklı bir alan bulunmuş, burada derinleşilmiştir. Yaklaşık 50 cm derine inildiğinde P14-P15 açmasında olduğu gibi doğu-batı yönlü mimarinin devamı niteliğinde duvarların geldiği görülmüştür.  Kazı çalışmalarında ele geçen buluntular arasında Ortaçağa ait sırlı  seramik parçaları, pişmiş topraktan sırlı ve sırsız kandiller, 11, 12 ve 13.yüzyıla ait bronz Bizans, Kilikya Ermeni Prensliği ve Haçlı dönemi sikkeleri,  bronz haç biçimli röliker parçaları, akik boncuklar, üzeri kazıma kuş tasvirleri ve ince kıvrık dallarla bezemeli fildişinden bir obje ve kemik ağırşaklar bulunmaktadır.

DEMİRÇAĞ AÇMALARI    Tülay Özaydın

2004 ve 2005 kazı dönemlerinde  Demir Çağına ilişkin yapı katlarını incelemek üzere, höyüğün doğu yamacında M20, M21 ve M22 plan karelerinde çalışmalar yapılmış ve Demir ve Tunç çağlarına ilişkin yuvarlak dere taşları ile oluşturulmuş mimarilere rastlanmıştı. Höyüğün zirvesindeki 22.86 m yüksekliğinden başlayan ve aşağıya doğru basamaklar yaparak alçalan,  4×5 m boyutlarında açılan M20  plan karesinde  bu yıl da çalışmalar sürdürülmüştür. 21.28 m yükseklikte başlayan çalışmalarda, toplam 30 cm aşağıya inilmiştir. Demir Çağ toprağı içinde tabana ulaşılamadı ama bu döneme ilişkin karışık malzeme grubuyla karşılaşıldı. Günlük hayata ait özellikle mutfak kapları gün ışığına çıkarıldı. Dışa doğru bant şeklinde kalınlaştırılmış, dış kısmı yatay yivli kaplar bunlar arasındadır. Seramiklerin büyük bir kısmı Geç Demir Çağı ve Klasik Döneme ait kırmızı figürlü kap parçalarından oluşmaktadır. Konsantrik daireli Kıbrıs malları, ilk defa siyah perdahlı, madeni kap taklit eden, ağız kısmı dışa doğru çekik, omurgalı bir grup kaba ait parçalar ele geçti. 5.yüzyıl ortaları ve 6.yüzyıla tarihlenen boya bant bezemeli ve siyah firnisli kap parçaları bulundu.

TARİH ÖNCESİ DÖNEM AÇMALARI       Prof. Isabella Caneva
Bu yılın başlıca amacı, şimdiye kadar Yumuktepe’de en az incelenmis üç evrenin ortaya çıkarılmasıdır. Bu aynı zamanda burada yapmakta olduğumuz Açıkhava Müzesi projesine önemli bir katkı yapacaktır. Bu doğrultuda 2006 yılındaki prehistorik çalışmaların amaçları şu şekilde belirlenmiştir:
1)    Erken Neolitik tabakalara inmek, evlerin planı ve yapım teknolojisini bulmak.
2)   Geç Neolitik oval evler ve taş döşemeli depo tabakalarını genişletmek ve topografisini incelemek.
3)   Güneydoğu yamaç açmasında yeni bulunan Tunç Çağı stratigrafisini erken tabakalara doğru kazmaya devam etmek.

1) Erken Neolitik tabakalara inmek için EBA adlı açmada Orta Neolitik taş temelli mekanın kuzey-doğusunda 9×5 m genişliğinde bir açma (E3-F3 kareleri) açıldı. Bu alan, höyüğün yamacında olduğu için, nehrin erozyonu, geç dönem teraslama çalışmaları ve açılan çukurlar yüzünden tahrip edilmiştir. Erken Neolitik tabakalarda, büyük bir yangın geçirmiş mimari kalıntılarda taş temel ve kerpiç kullanıldığına dair bir iz yoktur. Tam plan belirlenmemekle birlikte, ele geçen çamur ve sıva parçaları buradaki yapıların huğ evi gibi bir teknikle inşa edildiğini göstermektedir. Bu yapıda, yangın geçirdiği için pişerek sertleşmiş saman katkılı çamurdan yapılmış bir sandığa ait parçalar bulundu. Bu tabakada ince, kahverengi, (hemisferik) çanak çömlek bulunmaktadır.
2) İkinci amaç doğrultusunda, Geç Neolitik oval evler ve taş döşemeli depo tabakalarını daha geniş alanda inceledik: 5×5 m boyutlarındaki yeni bir açma EBA’nın kuzeydoğu tarafında açıldı (F6).  Bu alan, geçen senelerde bulduğumuz Son Neolitik taş döşemeli yolun güneyindedir.  Bu alanda, çok ince, eğimli, değişik renkte tabakalar bulunmaktadır.  Aradaki kalın kül tabakalarının iki ocakla bağlantılı olduğu anlaşılmıştır. Bu tabaklarda çok sayıda hayvan kemikleri, boynuz, çanak çömlek ile taştan kap ve takı parçaları ele geçmiştir. Aynı alandaki obsidyen aletler üzerinde yaptığımız mikroskop iş iz analizi, bu aletlerin en çok kemik ve tas işlemede kullanıldığını gösterdi. Bu alan, yolun kullanıldığı dönemde, atölye işlevi görmekteydi. Bu tabakanın altında, Garstang’in “silo base” olarak adlandırdığı tabaka bulunmaktadır.  Bu yıl yaptığımız kazılarla, geçen senelerde ortaya çıkardığımız oval evin yanındaki deponun planı tamamlanmıştır. Bunun dışında, iki yeni, aynı tipte depo yan yana ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca bu tabakada iki de mezar belirlendi.  Birisinde, küçük bir çocuğa ait iskelet kalıntısı açığa çıkarıldı.  İçinde hediye olarak, yüz kadar değişik renkli taş boncuktan yapılmış kolye ve bilezik koyulmuştu. Başlangıçta mezar olarak düşündüğümüz diğer çukurun içinden ise bir kedi iskeleti ortaya çıkmıştır. Kıbrıs’tan çok iyi tanınan örnekle beraber bizim bulduğumuz kedi en erken evcil kedilerden biri olabilir.
3)   Bu yıl için belirlediğimiz üçüncü amaç doğrultusunda Güney Yamaç Açması 8X8 m kadar genişletildi. Bu açma önceki yıllarda kazılmış ve Hitit İmparatorluğu ile Orta Tunç Çağ sonu arasındaki tabakaları incelenmişti. Burada 2006 yılında Geç Tunç Çağı’na ait iki odalı bir mekan kazıldı.  Bu iki oda arasında bir kapı ve eşik bulunmaktadır. Kerpiç duvarlar taş temeller üzerine yükselmektedir. Mekanların içinde hızlı dönen çarkta yapılmış, Hitit tabakalarından tanınan birbirinin benzeri çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Ayrıca bronzdan bir bilezik, bir bıçak, bir mızrak ucu, bir ok ucu bir de keski ucu ortaya çıkarılmıştır. Bu iki odanın yıkılmasından hemen sonra, aynı alana, aynı yönde yeni taş temelli bir ev yapıldığı belirlenmiştir. Bu mekan kompleksinin güneyinde, bulunan taştan inşa edilmiş teras duvarı üzerinden, çakıl döşemeli bir yol geçtiği anlaşılmıştır.

(1) 1999 yılına kadar uygulanan karolaj sistemi değiştirildiğinden yeni sisteme göre açmalar düzenlenmiştir.

Biyografik Bilgi

scroll to top