2002 YILI YUMUKTEPE KAZISI
KAZI BAŞKANI PROF. DR. İSABELLA CANEVA İLE SÖYLEŞİ
Değerli okurlar. Sankulüp Yayın Kurulu, bir süredir ara verilen “Yumuktepe Kazısı’nın” Prof. Dr. Isabella Caneva tarafından yeniden başlatılması nedeniyle kazı evini ziyaret etti ve kazı ekibiyle görüştü.
Erkan Özaydın – Sayın Caneva, Mersin’de sürdürülen “Yumuktepe Arkeolojik Kazı” sının bundan böyle sizin başkanlığınızda yürütüleceğini öğrendik. Bize kazı ile ilgili bilgi verir misiniz?
Isabella Caneva – DeğerIi Mersin halkına, Mersin’in çok değerli yöneticilerine ve İçel Sanat Kulübü’ne, kazımızın ilk başladığı yıllardan beri verdiği destekten dolayı teşekkür ederim. Bilindiği gibi kazı, Prof. Dr. Veli Sevin başkanlığında bir ekip tarafından yürütülmekteydi. Ben de ekipte görev yapmaktaydım. Sayın Sevin’in Van 100. Yıl Üniversitesi’ndeki görevi ve diğer kazılardaki yoğun çalışmaları nedeniyle bu kazıdaki görevi bana verildi.
Bu yıl kazı çalışmaları 15 Eylül-29 Ekim 2002 tarihlerinde gerçekleştiriliyor. Geçmiş yıllarda yaptıklarımızı gözden geçirirken Mersin Müzesi’nde fotoğraflarla bir “Yumuktepe Kazısı Tanıtım Panosu” hazırlıyoruz.
Bilindiği gibi Yumuktepe 16. Tabakası ile bilim dünyasında tanınmakta. Onaltıncı tabakanın içinde tespit ettiğimiz, daha önce üzerinde durulmayan, tabakalar var. Bunlara ‘sub’ tabakalar diyebiliriz. En ünlüsü Mersin Kalesi. Karbon 14 ile tarih aldık, MÖ. 5000. Artık bunu değiştiremeyiz. Bu kitaplara girmiştir. Mersin hep 16. tabaka ile ünlüdür ve bunu herkes böyle bildiğinden değiştirmeyeceğiz. Belli ki bizim stratigrafimiz değişik olacak ama buradan başlatacağız ve 16. tabaka içinde araya alt (sub) tabakalar koyacağız. Örneğin ; 16a, 16b, 16c gibi. Her şey için bunu uygulayacağız.
Tülay Özaydın – 16 tabaka Kalkolitik sur, değil mi?
I.C. – Bizim için devir’dir. Garstang için tabakadır. Garstang tabaka olarak rakamlar verdi benim için aynı rakamlar devirdir. Öyle kullanacağım.
E.Ö. – Garstang 16. tabaka diyor, siz kalkolitik devir diyorsunuz ama siz onun alt tabakalarını tespit edeceksiniz.
I.C. – Evet gurup olarak bu şemsiyenin içinde kalacak.
E.Ö. – Galiba bize fotoğraflar hazırlıyorsunuz.
I.C. – Evet; ne yaptık, nasıl çalışıyor, ne çıkıyor kazıda nasıl eserler çıkıyor? Mesela vitrindeki küp. Önündeki yazıda ; mezar buluntusu yazıyor, mezar nasıldı, Ne şekilde bulduk Orda kalacak. Biz de iş çakmak taşı ve Obsidien (ilkel cam) bulduk. Deney yaparak bunu nasıl kullandıklarına bakıyoruz. Mesela koyun kesmeğe çalıştık, ağaç kesiyoruz, kemik kesiyoruz, koyunun saçlarını kesiyoruz. Ondan sonra mikroskop ile bakıyoruz ve karşılaştırıyoruz. Ne olduğunu anlıyoruz. Ne yaptılar? Sadece göstermek için nasıl çalışıyoruz? Küçük aletlerle; diş hekimliği aletleriyle çalışıyoruz ve hemen çizim yapıyoruz, ölçüm yapıyoruz. Sadece kazıdan birkaç görüntü, mesela bu bir teraslı ev, neolitik tabakalar buradaydı. Tabaka kesilmiş, ve destek duvar yapılmış ve ondan sonra düz bir yer yapılmış ve orda bir ev, daha geç çok daha geç bir ev yapılmış; kalkolitik, eski tabakalar, 2000 yıl önce…
E.Ö. – KesiImiş?
I.C. – Hayır, yani bunun tarihi 6000 mesela. Ha; bu ev onun altında kalıyor ama onun tarihi 5000.
E.Ö. – Hangisi eski?
I.C. – Hayır, bak, (Yumuktepe Höyüğünün topografik planına bakıyoruz) normal olarak stratigrafide; bu höyük, bu da neolitik, ondan sonra geç neolitik, ondan sonra kalkolitik. normal olarak böyle olması gerekir. Garstang için böyle oldu. Çünkü Garstang iyi bir iş yaptı.
T.Ö. – Küçük bir yer, bir de havuç dilimi gibi bir yerde çalıştı.
I.C. – Bir de anlamadı. Yani düşünmedi. Yani normal ki eğer köy burada ise e tabi ki yol lazım, tatlı gibi kat kat değil yani. Yol gitmesi lazım. Bir de yolun yanında ev normal ki birkaç ev yapılmış, bu evler höyüğün eteğinde.
T.Ö. – O zaman geç neolitikle aynı oluyor.
I.C. – Nasıl yaptılar? Teraslanmış demek. Yol yapabilmek için kestiler. Bu kalkolitik köy mesela buradaydı ama burada düz. Tamam ama burada ise tabi ki biraz kesmek lazım. Geç neolitikte veya erken neolitik tabakalarda bir kesit yapıldı ve aynı seviyede erken neolitik ve kalkolitik beraber çıktı. Bunu Garstang anlamadı. Ondan sonra başka bir şeye değinmek istiyordum; bu Gastang’ın açtığı kuyu şimdi öyle değil. Şimdi daha büyük bir problem oldu. Çünkü hepsi terastanmış ve mahvolmuş. Terastanmış. Fakat buna Garstang izin verdi. O’na sormuşlar “Yapın” demiş.
E.Ö. – Acaba iyi mi olmuş? Teraslamayıp ağaç dikmeselerdi üzerine ev yaparlardı. Şimdi nasıl?
I.C. – Şimdi Garstang çalıştığı küçük yerde kalkolitik suru buluyor. Bir sandık sur bulmuş, içi boş, askerler için odalar var, surun içi askerler için olabilir. Garstang ev olarak oda bu iki odalık evler. Burada bir kapı var, bir oda var, ondan sonra kapı, ikinci oda, burası dışarısı. Sonra çok kalın bir duvar olan surun içinde ok ve yay (silah) için mazgal vardı. Yani Garstang, bir parça, ikinci parça burada da bir de kapı bulmuş. Şimdi biz ne düşündük? Tabi sur her tarafındaydı. Fakat ben burada değişik şey buldum. Burada bu surun yeni bir parçasını buldum. O zaman burada uzun bir perimetre çıktı ve çok enteresan, onun merkezi burada. Yani bu değil. Demek ki surun ve kalkolitik şehrin merkezi Garstang’ın iddia ettiği yer değil. Höyüğün merkezinde değil. Bu çok enteresan, çok enteresan! Çünkü eğri aynı böyle değil, içine doğru dönüyor. Çok acayip bir şey. O zaman iki şey var; birisi, sadece perpendiküler (dik indirince) şey yapınca buradan ve buradan, merkez burada oluyor. Bir de bunun kontur içine gidiyor.
E.Ö. – O zaman sizin tespit ettiğiniz sınırlar Garstang’ın tespit ettiği sınırların içine doğru gidiyor?
I.C. – Evet. Demek ki eski höyük böyle değildi. Çok daha küçüktü ve merkezi de farklıydı. Bu taraftaydı.
E.Ö. – Bu tarafa doğru bir yığılma oldu.Yön olarak ne tarafa doğru oldu acaba, yön nasıl?
I.C. – Yön ne demek?
T.Ö. – Doğu batı, kuzey, güney…
I.C. – Ha… Kuzey Doğu.
E.Ö. – Sizin kazı yaptığınız yer burası.
I.C. – Eski höyük böyleydi. Bir de böyle bakınca görüyorum ki burada eski neolitik 7 m. Geç Neolitik 3 m., Kalkolitik 8 m. Toplam 18 m ediyor. 23 metreden 18 metre çıkınca 5 m.kalır. Bu 5 metreden en az 2- 2.5m Bizans için gidiyor. Kiliseler falan. Kalıyor 2.5-3 m. Kalan bu 3 metrede ne eksik ? Çok şey; yani eski tunç, orta tunç, geç tunç, demir çağı, yani 3 metre?
E.Ö. – Bu kadar yere sığmaz, daha kalın bir tabaka olması gerekir.
I.C. – Demek ki başka yerdeydi… Vardı biliyoruz. Çünkü Hitit suru vardı. Çok kocaman bir sur. Stratigrafide yer yok Demek ki ben düşündüm ki; bütün öteki parça onun için oldu. Nasıl oldu? Başka bir şey düşündüm. Kocaman bir höyük nasıl Neolitikten başlıyor? Çok acayip bir şey… Mantıksız… manasız… neolitik zamanında nüfus çok az, küçük gruplar. Köy muhakkak küçüktü ve ondan sonra daha geniş oluyor. Böyle yazarken höyük yükseliyor. Onun içinden her zaman bir stadel gibi oluyor. Yükselirken stadel daha küçük oluyor. En sonunda geç kalkolitik tabaka düşünüyorum. O kadar küçüktü ki yeniden başladılar. Tunç burada başladı, bence. Ve ondan sonra devam etti; Geç Tunç, Hitit, demir çağı ondan sonra Bizans, yeniden tüm yüzeyi kullandı. Bu yüzden step trenç yaptık. Doğru aynı seviyede benim kalkolitik burada. Bu tarafta Hitit buldum. 2000 sene sonra aynı seviyede sonra indik indik şimdi aşağıda tunç, bu çok önemli bir şey; Herkes her zaman Mersin’de en önemli Neolitik var? Tunç çok az. Tarsus’ta Gözlükule’de, eski tunç çok, ama daha önceki devirler çok az, az Neolitik var. En sonunda, açmada bulunmuş ama çok az. Bunun üzerinde çok hikaye, yorum oldu. Nasıl oldu? Ne oldu? Mersin’de büyük bir yangın mı oldu? Şehir bitti mi? Belki de o zaman herkes Tarsus’a gitmişti? veya küçük, minimalize katastrof oldu? Böyle bir şey oldu… Ben şimdi eski kazının bu tarafta olduğunu düşünüyorum. Eğer Garstrang bu tarafta kazı yaparsa bulamayacaktı, eski tunç buldu. Tarsus’ta bu tarafta kazdılar, Mersin’de bu tarafta kazdılar. Şimdi Tarsus’ta eğer başka bir tarafta kazılırsa Neolitik bulunabilir.
E.Ö. – Peki ben bir de şunu soracağım. Müftü Deresi bu taraftan akıyor:
I.C. – Bir de bu var…
E.Ö. – Bana anlatmıştınız; “eskiden buradan akıyordu” demiştiniz. En son selde neresi tahrip olmuş burada?
I.C. – Dere eskiden uzaktaydı. iki tane fosil yatağı var. Bu da çok mantıklı çünkü surun bütün kapıları bu tarafta, dereye doğru olamaz. Ben kazı yaptım yol buldum. Çakıl taş döşeli ve yolda çok çöp atılmış. Çöpler bulunuyor, kemik parçası vb bu yol da dereden geliyor bu imkansız. Demek ki bu zamanda dere burada değildi, ondan sonra buraya geldi…
T.Ö. – Kalkolitik zamana kadar kesinlikle dere bu tarafta değildi.
E.Ö. – Bu taraftaydı..
I.C. – Ondan sonra buraya geldi…Belki Tunç zamanında, belki, bunun içinde belki bir başka dönem arkaya geçti. Ama buradaysa çok daha lojik (mantıklı) çünkü burada sur var. Kapı ve yol ovaya doğru.
E.Ö. – Dere de buradaysa burayı savunmalarına gerek yoktu. Savunma yönünden güvenli. Su var çünkü. Daha güçlü bir savunma var burası karaya doğru.
I.C. – Evet
E.Ö. – Ben şunu söylemek istedim; nehir eğer bu tarafa doğruysa selde nehir mutlaka malzeme getiriyor. Ağaç malzeme, kaya, kum bunu sürekli bu tarafa yığdı nehir, yönünü değiştirinceye kadar buraya yığdı. Bu nedenle höyüğün merkezi yani küçük bir höyük olan bu merkez farklı bir yığılma nedeniyle daha büyük bir merkeze haline gelmiş olabilir mi?
I.C. – Hayır İnsanlar oraya yerleştiği için. Yalnızca insanlar tarafından oluşturuldu. Hiç doğal bir tabaka yok höyükte.
E.Ö. – Peki bu farklı yerleşme tarih olarak nehrin yönünün değişmesinden sonraya mı rastlar tarih olarak?
T.Ö. – Onu daha bilmiyoruz.
E.Ö. – Bilmiyoruz ama varsayım olarak..
I.C. – Daha Uzak…Nehir höyükten bir kilometre uzak olabilir.
E.Ö. – Şu merkeze (höyüğün merkezini gösteriyorum) bir kilometre uzaklıktadır diyorsunuz?
I.C. – Belki…Belki 500 metre ama
T.Ö. – Ama dibinde değil..
I.C. – Höyükten daha çok daha…
E.Ö. – Bu tip merkezler, yerleşimler Anadolu’da ya da dünyanın bir başka yerinde…
I.C. – Her zaman nehir yanında..ama…
E.Ö. – Nehrin ne kadar yakınına kurulur?
I.C. – Zor bir soru… nehir yatak değişiriyor. Nehirden çok geniş… Ben çok gördüm… Kimse o kadar aptal değil… Yerleşme tam nehir kenarında oluyor…Ve her sene sel geliyor…
T.Ö. – Şimdi o aptallık var…
I.C. – Şunu söyleyebiliriz… Höyükte belki şimdiye kadar sanki az iş yaptık ama öyle değil çok çok önemli bilgiler çok şey öğrendik…Garstang’a göre, şimdi çok daha kolay. Kimse bir şey bilmiyordu. Garstang çok hızlı kazı yaptı ve çok küçük bir alanda kazı yaptı…. Mesela bu terasları anlamadı. Mesela Neolitik zamanda seramik ya koyu rengi ya da boya var diyor…
T.Ö. – Hiç öyle şey olmaz…
I.C. – Olmaz… tabi ki eğer teras anlamıyorsan aynı seviyede erken neolitik ve geç neolitik beraber kazıyorsun. Geç neolitikse boyalı seramik erken neolitikse boyasız… Hep karışık, Garstang’ın malzemeleri karışık… Şimdi belli. En büyük parçası… yeni kazıyoruz. Bilmeye başladık… Nasıl olduğu anlaşıldı… O yaptı ama atılacak Kazı sistemi olarak anlamak lazım.
E.Ö. – Yeni kazı döneminde balıkçılığa ait bir şey bulmayı umuyor musunuz?
I.C. – ilginç çünkü höyük deniz kenarında kalıyor balık var… bir de nehir… her yerde kuşlar var adamlar var, balıkçılık ve avcılık olmaması ilginç…
Çatalhöyük Mersin’le çağdaş ama Çatalhöyük’te hep avcılık var… Avcılık çok önemli… Nasıl biliyoruz? Biliyoruz çünkü.. Kemik buluyoruz.. ya da hayvan kemikleri buluyoruz… bir de Avcılık her yerde… Duvarlarda resimlerde…
T.Ö. – Av hayvanlarının resimlerini görüyorsunuz değil mi?
I.C. – Komple (bir bütün) yani hayvan var adamlar var, kayık, yani senaryo olarak resimlerde avcılığı çok iyi biliyorlar ve resim yapıyorlar onun üzerinde, demek ki ideolojik için çok önemli…. Burada hiç yok, hiç yok …bir hayvan kemiği, yabani hayvan kemiği bulamadım. Hiç… çok acayip bir şey… ve hiç resim yok. sembol olarak… Çatalhöyük’te her yerde sembol… yani, resimler duvarlarda, heykeller… figürinler… her şey sembolik gösteriyor. Burada hiç yok… hiç biri, hiç.
T.Ö. – Burada bir ana tanrıça şeysi hiç yok değil mi?
I.C. – Hiç… Bu değişik bir kültür. Bence bunlar yerli değil. Suriye’den geliyorlar. Amik Ovası’ndan. Belli ki Neolitik, daha önceki Neolitik, preseramik, akeramik neolitik orda başlıyor, Levant’te. Yani Suriye, oralarda, Doğu Akdeniz ‘de ve oradan buraya geçiyor ve Avrupa ‘ya gidiyor oradan Afrika’ya geçiyor ve hayvan evcilleştirmek her şey Amik’te, Suriye’de başladı. Oradan buraya geldi. Buraya kadar belki insan geldi bence. Çünkü bunlar Mersin’de, Yumuktepe’deki insanlar sanki yabancı. Avcılık yapmadan nasıl?
Çoktan beri burada yerleşme olsaydı. Yani her şey biliyorsun, Dağlarda bu hayvan Hindistan’da geçiyor, avlular(ağıllar?) var, her şey biliniyor. Ama yabancıysan bilmiyorsun. Gerekli şeyler seninle geliyor. Buğday sende, hayvanlar sende, süt, sığır, peynir, her şey var. Ne lüzum var? Var ama ticaret, çünkü burada şey kullanılıyor; obsidien var Kapadokya’dan gelen. Ama kültür bakımından hiç birisi yok, O sırada Avrupa’da hiç yok, ziraat yok, evcil hayvanlar yok. Bin sene sonra gitti. Tabi ki buradan gidiyorlar, buradan İtalya’ya. Bence Mersin ilk exodus
T.Ö. – Amik Ovası’ndan ilk Yumuktepe’ye geldi.
I.C. – Evet
T.Ö. – İlk göçün yeni yerleşim burası. Amik’den çıktı Yumuktepe’ye yerleşti,
I.C. – Ondan sonra Batı’ya doğru gitti ve belki Anadolu’dan olmadı, denizden gitti.
T.Ö. – Kıbrıs’ın Neolitiği nasıl?
I.C. – Ona bakmak lazım. Kıbrıs çok değişik bir şey. Ceriko’dan gelmişler. Hayvanlar çok erken ve evcil inek var.
T.Ö. – Kıbrıs’ta Neolitik dönemi çalışan kim var? Neresi var?
I.C. – Fransızlar…
E.Ö. – Sohbet için teşekkür ederiz.
İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni Ocak 2003 – 119. Sayısından Alınmıştır.