,

This Day in History: 1936-12-27

İstiklal Marşı’nın şairi,  Mehmet Akif Ersoy, yoksulluk içinde öldü.  “Vatan Şairi” ve “Milli Şair” unvanları ile anılır. İstiklal Marşı’nın yanı sıra Çanakkale Destanı, Bülbül ve 1911-1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren Safahat en önemli eserlerindendir. (D:20 Aralık 1873)  (Ö: 27-12-1936)

(D. 1873)  /// /// ///  Bülbül /// /// ///

/// ///
— Basri Bey oğlumuza —

/// /// Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
/// Nihâyet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
/// Şehirden kaçmak isterken sular zâten kararmıştı;
/// Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.
/// Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl…
/// Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.
/// Muhîtin hâli «insâniyyet»in timsâlidir, sandım;
/// Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!
/// Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
/// Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
/// O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
/// Ki vâdîden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.
/// Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:
/// Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ Sûr-i Mahşer’di!

/// /// ///  Eşin var, âşiyânın var, bahârın var, ki beklerdin;
/// Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
/// O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
/// Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.
/// Bugün bir yemyeşil vâdî, yarın bir kıpkızıl gülşen,
/// Gezersin, hânümânın şen, için şen, kâinâtın şen.
/// Hazansız bir zemîn isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,
/// Ufuklar, bu’d-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.
/// Değil bir kayda, sığmazsın -kanatlandın mı- eb’âda;
/// Hayâtın en muhayyel gâyedir ahrâra dünyâda.
/// Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
/// Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
/// Hayır, mâtem senin hakkın değil… Mâtem benim hakkım:
/// Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
/// Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;

/// /// /// Bugün bir hânümansız serserîyim öz diyârımda!
/// Ne hüsrandır ki: Şark’ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
/// Serâpâ Garb’a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
/// Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,
/// Salâhaddîn-i Eyyûbî’lerin, Fâtih’lerin yurdu.
/// Ne zillettir ki: Nâkùs inlesin beyninde Osmân’ın;
/// Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın!
/// Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzî serâb olsun;
/// O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
/// Çökük bir kubbe kalsın ma’bedinden Yıldırım Hân’ın;
/// Şenâ’atlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan’ın!
/// Ne haybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
/// Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!
/// Yıkılmış hânümanlar yerde işkenceyle kıvransın;
/// Serilmiş gövdeler, binlerce, yüzbinlerce doğransın!
/// Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem…
/// Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

/// /// — /// Ankara – Tâceddin Dergâhı –
7 Mayıs 1337 (1921)

scroll to top