,

AYA THEKLA SÖYLENCESİ (2) – Arşt. Şahin ÖZKAN

ayatekla1.png

Aya Thekla söylencesi Aziz Paulus’un yaşam öyküsüyle iç içedir. Thekla Konyalı idi. Hz. İsa’nın havarisi Paulus’un sesinden dinlediği yeni din Hıristiyanlığa daha ilk anda adamıştı kendini. Tüm yasaklara işkencelere direnip, Konya’dan Isparta, Karaman ve Silifke’ye uzanan yolda 90 yıllık yaşamını tüketti.
Gerçek bir azize ya da yalnızca bir efsaneydi.
Thekla mağarası, Silifke’de Meryemlik denilen yerdedir. Thekla bu mağarada yaklaşık 70 yıl yaşadı. Burada hem yeni dini tanıttı, hem de mucizeleriyle yöre halkına şifa dağıttı.Paulus Hıristiyanlığı yaymak için gittiği Yalvaç’ta ateşli konuşmaları nedeni ile Yahudiler ve putperestler tarafından şehirden kovulunca Konya’ya doğru çıkar. Konya’da inananlar Paulus’u karşılayıp onu Konya Hıristiyanlarının toplanma yeri olan bir eve götürdüler. Yemek sonunda Paulus vaaza başladı.       Evin penceresinden dar sokağa taşan söylevin çekiciliği evin karşı komşusu Bakire Thekla’yı etkilemişti. Pencerenin önünden üç gün üç gece ayrılmadı. Bu durum Thekla’nın annesini ve nişanlısını endişelendirdi. Sonunda Thekla’nın nişanlısının sabrı tükendi.       Nişanlısı: “Sen Konya şehrini ve nişanlımı iğfal ettin” diyerek Paulus’u ihbar edip yakalatır. Paulus, vali huzurunda savunmasını yaptı. Ne var ki daha sonra ikinci kez ifadesi alınmak üzere zindana atıldı. Thekla, bileziklerini verdiği hizmetkâra evin kapılarını açtırıp zindana gitti, zindancıyı da bir gümüş ayna ile ikna eden Thekla, Paulus’un yanına girdi. Bağlandığı zincirleri öptü. Thekla’nın Paulus’un yanına gittiği ortaya çıktı, durum valiye bildirildi.       Paulus ile Thekla valinin huzuruna çıkarıldı. Thekla kendisine sorulan soruları yanıtsız bıraktı. Gözleri Paulus’tan başkasını görmüyordu. Kulaklarında ilahi sözler çınlıyordu.         Annesi öfkelendi: “Bu ahlaksızı yakın. Bu adam tarafından iğfal edilen bütün kadınların dehşet duyması için bu kızı sirkin ortasında yakın “. Thekla sirkin ortasına getirilince değnekle dövülüp bırakılan Paulus’u gördü. Kentin genç kız ve erkekleri tarafından getirilen çalılar istif edilirken aslında yumuşak bir insan olan vali, Thekla’nın güçlülüğü karşısında gözyaşlarını tutamadı. Thekla çırılçıplak soyulup çalı yığınının üzerine çıkarıldı. Şaşırtıcı bir güzelliği vardı. Yığın ateşe verildiği sırada Tanrı’nın mucizesi gerçekleşti. Gün ortasında hava karardı. Korkunç şimşek ve gök gürültüleriyle yer sarsıldı. Aniden başlayan sağanak ve dolu ateşi söndürdü. Sel suları sirki bastı. Boğulanlar oldu. Thekla kurtulmuştu. Bu olaydan sonra Paulus Thekla’yı da yanına alarak Konya’dan Yalvaç’a gitti. Dönemin önemli kentlerinden Yalvaç’ın girişinde, ileri gelenlerden bir Suriyeli adı taşıyan Alexandros, Thekla’yı görür görmez âşık olur. Çeşitli hediyeler ve para vermek  suretiyle onu Paulus’tan istedi. Havari: “O bana ait değildir” deyince Alexandros, sahipsiz bir fahişe sandığı genç kıza sarıldı ve öptü.Thekla buna şiddetle tepki gösterdi: “Bir kadına zor kullanma, Tanrı’nın hizmetkârına karşı zor kullanma. Ben de Konya’nın ileri gelenlerindenim. Fakat evlenmek istemediğim için kentten kovuldum”. Bu sözleri söylerken, gözyaşları yanaklarını ıslatıyor, adamın kollarından kurtulmaya çalışıyordu. Bu sırada onun pelerinini kopardı, tacını yere düşürdü. Alexandros, yolun ortasında herkese karşı gülünç duruma düşmüştü.       Thekla’nın cezası bu kez hayvanlara atılarak öldürülmekti. Yalvaçlı kadınlar bu ağır ceza karşısında valiliğin önünde toplanıp, kararı protesto ettilerse de bir sonuç alamadılar. Genç kızın bir tek isteği vardı: İnfaza kadar temiz kalmasının sağlanmasını istiyordu.       Vali, Thekla’nın isteğini uygun gördü ve onu soylu ve zengin bir kadın olan Tryphaina’ya emanet etti. Yakın bir zamanda kızını kaybetmiş olan bu kadın Thekla’ya kızı gibi sahiplendi ne var ki Tryphaina, Roma imparatorunun sülalesinden olmasına karşın cezanın affedilmesini sağlayamadı. İnfaz günü Thekla bağlanarak amfi tiyatronun sahnesine bırakıldı. Aslan genç kıza saldırmak şöyle dursun, tersine ayakucuna uzanıp, onun ayaklarını yaladı. Halk galeyana gelmişti. Thekla’nın bırakılmasını istiyorlardı. Tepkiler karşısında vali infazı erteleyerek genç kızı tekrar soylu kadının himayesine bıraktı.Çok geçmeden Alexandros, soylu kadının kapısına dayandı. Halen genç kadının vahşi hayvanlara atılmasını istediğini söyleyerek onu almak istedi. Soylu kadın acı ve öfkeyle Alexandros’u engellemeye çalıştı: “Yavrumun matemi ikinci defa mı kaplayacak evi mi? Bana yardım edecek kimse yok mu? Yavrum Thekla’nın inandığı Tanrı kurtar onu”. Bu kez askerler eve geldi. Kurtuluş yolunun olmadığını anlayan soylu kadın, Thekla’nın elinden tutarak onunla beraber amfi tiyatroya gitti. Halk ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı genç kızın cezalandırılmasını diğer bir kısmı ise cezayı haksız bulduklarını söylüyorlardı. Thekla Roma kanunlarının belirttiği gibi çırılçıplak soyuldu, beline bir kuşak bağlandı. Meydanın ortasına vahşi hayvanlar arasına bırakıldı.         Bu kez genç kızın yardımına bir dişi aslan koştu. Diğer aslanları ve vahşi hayvanları, ayıları hayatı pahasına Thekla’dan uzak tuttu. Tümünü öldürdü. Bu sırada Thekla kendini canavarlarla dolu bir su birikintisine bıraktı. Halkın şaşkın bakışları arasında kendi kendini vaftiz etti. Alexandros telaşlanmıştı. Valiye son bir teklifte bulundu. Kızı iki azgın boğanın arasına bağlayıp ateşle hayvanları ürkütecekler, Thekla’da orada parçalanacaktı. Vali: “Ne istersen yap” diyerek sıkıntıyla kestirip attı. Ayak bileklerinden iki boğa arasına bağlanan genç kız ölümü metanetle beklerken, ateş birdenbire ipleri sardı. Thekla yine kurtulmuştu. Akıl almaz işkence sahnelerine dayanamayıp bayılan soylu kadının  öldüğü söylentisi Alexandros’u telaşa düşürdü. Korkuyla valinin ayaklarına kapandı: “Bana ve şehre acı, mahkûmu affet. Sezar, akrabasının ölümüne neden olduğumuzu duyarsa bizi ve şehri yok eder”. dedi.       Bunun üzerine Thekla valinin emri ile meydandan alınıp giydirildi ve serbest bırakıldı. Thekla Paulus’u aramaya başladı. Paulus’la Derbe’de buluştu. Thekla başından geçenleri tek tek anlattı.      Genç kız Konya’ya döndü, orada fazla kalmadı. Silifke’ye doğru yola çıktı. Halk arasında Meryemlik olarak bilinen bu yöredeki mağaraya yerleşti. Uzun yıllar yöre insanına şifa dağıttı. Çoktanrılı Silifkelilerin çoğunu yeni dinin üyesi haline getirdi. Thekla’nın mucizeleri, bir yandan Yahudileri bir yandan da Silifke çevresindeki hekimleri rahatsız ediyordu.Paulus’un düşüncelerine sadık kalarak sürdürdüğü 90 yıllık dünya yaşamı, kimlikleri konusunda çelişkili düşünceler üretilen iki saldırganın mağaraya gelmeleri ile son buldu. Söylentilere göre Thekla mağaranın derinliklerindeki kayaların yarılmasıyla saldırganların elinden kurtuldu. Fakat onu bir daha kimse göremedi. Geriye Silifke’de uzun zaman kıymetli bir hatıra olarak saklanan şalı kalmıştı. Thekla’nın kaybolmasından sonra mağarası kilise olarak kullanılmaya başlandı. Duvarlar mermerlerle kaplandı. Yerler ve kimi bölgeler cam fresklerle bezendi.

Hıristiyanlık yasak olmaktan çıkarılıp İ.S. 312′de imparator Konstantin döneminde serbest bırakılınca mağaranın hemen üzerine Thekla adına bir bazilika inşa edildi.5. yüzyılın ortasında bu kilisenin yerine ihtişamlı bir kilise yapıldı. Uzun yıllar boyunca Hıristiyan âleminin hac yeri olarak kullanıldı.

Kemerlerle civardaki çok sayıda sarnıca aktarılan su, burayı cennete çevirmişti. Günümüzde 23–24 Eylül tarihlerinde dünyanın dört bir yanından gelen Hıristiyanlar, hem Katolik hem de Ortodoks Kilisesi tarafından resmen azize olarak tanınmış Thekla’nın yaşadığı mağarayı ve kilise kalıntılarını ziyaret ederek hacı oluyorlar. Araştırmacı Şahin ÖZKAN

Öğretmen. Mitoloji konusunda bir çok makalesi var, Belgesel araştırmacısı. Amatör olarak gezi rehberliği yapıyor.

scroll to top