Sükran Emrealp Hanimefendi’ye Saygıyla
Osman Efendi Mersin’e geldiğinde 17 yaşındaydı. Hareketli ve gelişmekte olan bu kent Osman Efendinin çok hoşuna gitmişti. Akdeniz’in mavi suları çocukluğunu geçirdiği Selanik’i hatırlatıyordu. Osman Efendi burada yerleşmeye karar verdi. Bir süre sonra posta idaresinde iş buldu, Mersin telgrafhanesinde çalışmaya başladı. Kendisine yeni bir çevre edinmekte gecikmedi. Lamas yöresinin köklü bir ailesine mensup Şıhmanzade Şükrü Efendi ile yakın arkadaş oldular.
Mersin güzel olmasına güzeldi ama Cihan Harbinin kara bulutları giderek yaklaşıyordu. Her yerde olduğu gibi Mersin’de de yokluk ve sıkıntı baş göstermişti. Ardından savaş tüm acımasızlığıyla başladı. Osman Efendi, Şıhman ailesiyle de tanışmıştı. Bir süre sonra Şükrü Efendinin kardeşi Münevver Hanım ile yaşamını birleştirdi. Bu mutlu evliliğin ilk meyvası 1916’da dünyaya geldi. Adını Nevzat (Kelime Anlamı: Yeni Kişi) koydular.
Savaşın sonucu belli olunca farklı bir hareketlilik başladı. Mağlup Osmanlı ordusunun Filistin cephesinden dönen askerleri perişan bir halde Mersin’e geliyor, burada soluklandıktan sonra köylerine, Anadolu’nun içlerine doğru yollarına devam ediyorlardı. Bu yürek acıtıcı durum giderek kötüleşti. Mersin’e çıkan Fransız birlikleri ve Ermeni gönüllüleri Çukurova’yı işgal ettiler. Kara günler gelip çatmıştı.
İşgali ve işgalcilerin tutumlarını kabul edemeyen vatanseverler direniş için örgütlenmeye başladılar. Silifke, Elvanlı, Mersin, Tarsus, Adana’da Kuvayı Milliye teşkilatı kurulmaya başlandı. Gelişmeler Mustafa Kemal Paşa’ya, Ankara’ya sürekli rapor ediliyor, alınan talimat da yöredeki direnişçi çetelere iletiliyordu. Bu işte önemli rol oynayan kişiler arasında Osman Efendi de vardı. Kurtuluş savaşımızın güney cephesine ait belgelerde “Telgrafçı Osman Efendi”nin fedakâr çalışmaları yer almaktadır. Şükrü Şıhman da milli mücadelede görev alanlar arasındaydı. Bu çalışmalar işgal kuvvetlerinin dikkatini çekmekte gecikmedi. Yapılan ihbar üzerine Osman Efendi tutuklandı. Göstermelik bir şekilde yargılandı ve idamına karar verildi. Durumu öğrenen milli güçler acilen bir şeyler yapmaları gerektiğini anlamışlardı. Vakit yoktu, saatler sayılıydı. Şükrü Efendi, komutasındaki gönüllülerle hapishaneyi basmaya karar verdi. Sabaha karşı gerçekleşen baskın başarılı oldu ve Osman Efendi kurtarıldı.
Milli direniş, çekilen acılar nihayet bitmiş, mücadele zaferle sonuçlanmıştı. İşgalciler yurdumuzu terk etmek zorunda kalmıştı. Artık yaralar sarılıyor, yeni bir düzen kurulmaya çalışılıyordu. Osman Efendi Mersin Emniyet teşkilatında çalışmaya başladı, soyadı yasası çıkınca Emrealp soyadını aldı.
Nevzat ilkokulu Mersin’de okudu. 1920’li yıllarda Tarsus’taki Amerikan Koleji öğrenci bulmakta sıkıntı çekiyordu. Kurtuluş savaşı sonrasında güçlenen milli şuur, yabancılara olan mesafeli bakış, okulun geçmişte farklı emellere hizmet ettiği kanaati bunda etkili oluyordu. Ancak ileri görüşlü bir kişi olan Osman Emrealp yabancı dil öğrenmenin öneminin farkındaydı. 1929 senesinin Eylül ayında Nevzat, Tarsus Amerikan Kolejine kayıt oldu. 7 sene su gibi aktı geçti. 1936’da TAC’nden mezun olan topu topu 13 kişi arasında Nevzat da vardı (1). Başarılı bir öğrenci olan Nevzat Emrealp Tarsus Kolejinden sonra Mülkiye Mektebine girdi. Hiç sene kaybetmeden 1940 yılında Mülkiyeden mezun oldu. Hemen ardından askere gitti. O dönem İkinci Dünya Savaşının kan ve ateş yıllarıydı.
Bu hareketli günlerde Osman Emrealp Mersin Emniyet Müdürlüğündeki görevine devam ediyordu. Alman orduları Trakya’da sınırımıza dayandığında Mersin’de hummalı bir faaliyet vardı. Almanların Trakya’dan Türkiye’ye saldırması halinde müttefik güçlerinin Mersin-İskenderun bölgesine asker çıkarması ve Almanları Anadolu içinde karşılaması konusunda çalışmalar yapılıyordu. Türkiye’nin “tarafsızlığı” nedeniyle, bölgeye gelen yabancı istihkâm subayları kendilerini inşaat firmalarının elemanları olarak tanıtıyor, hava meydanı olabilecek yerler belirleniyor, yöredeki önemli köprüler takviye ediliyordu. Bu amaçla Mersin’e gelen İngiliz ve Fransızlar, onları izleyen Alman istihbarat elemanları; bu ülkelerle iş yapan Çukurova’lı iş adamları ve mahalli konsolosların bilgi aktarma çalışmaları ile Mersin neredeyse doğu Akdeniz’in Kazablanka’sına dönüşmüştü. Hatta Mersin’in ileri gelen iki işadamı, narenciye ticareti için gittikleri Filistin’de Alman casusu oldukları gerekçesiyle İngilizlerce tutuklanıp harp sonuna kadar hapis kaldılar (2).
Osman Emrealp bu çalışmaların içindeydi. Aslında sıradan bir polis memuru değil, Milli Emniyetin kilit elemanıydı. Mersin’e gelecek yabancıların vize alabilmesi, yurtdışına çıkacak vatandaşların pasaport izinleri Osman Beyin kararına bağlıydı. Kurtuluş Savaşının “telgrafçı Osman”ı, İkinci Dünya Savaşı yıllarında “pasaportçu Osman” lakabıyla anılıyordu. Bu hareketli ortamda üniversite mezunu, yabancı dil bilen Nevzat’a şüphesiz çok ihtiyaç vardı. O da iş hayatına 1944 senesinde Milli Emniyet Teşkilatına müfettiş olarak girerek başladı. Aynı sene, Çankırı’da askerlik yaparken tanıdığı Öğüt ailesinin güzel ve zarif kızı Şükran ile yaşamını birleştirdi. Nikâh şahitleri TAC’nden Nevzat Beyin sınıf arkadaşı Osman Güzel’di. Osman Güzel o yıllarda Philips’in Türkiye acentası olarak İstanbul’da ticaretle uğraşıyordu.
1946’da ilk çocukları Feridun dünyaya geldi. Onu 1950’de Haldun ve 1954’te Sadun izledi. Nevzat Bey ayni teşkilatta “başmüfettiş”liğe terfi etmişti. 1955 senesinde bu görevde iken Emniyet Müdürlüğüne geçti. Birinci Şube Müdürü olarak görevini sürdürdü. Kısa bir süre Sivas Emniyet Müdürü olarak çalıştı. Ardından İzmir Emniyet Müdürü oldu (3). İzmir’de görev yaparken kararlı ve gözüpek tavırları ile dikkatleri çekti. 27 Mayıs’ın ayak sesleri yaklaşırken İzmir’de ciddi olaylar yaşandı. Bunlar arasında en önemlisi muhalif tavrı nedeniyle iktidarın tepkisini çeken Demokrat İzmir gazetesi ve matbaasına düzenlenen saldırı idi. Emniyet müdürü Emrealp 29 veya 30 Nisan günü Demokrat İzmir matbaasına tecavüz edileceğini haber almış, durumu vali Kemal Hadımlı’ya iletmişti. Vali beyin cevabı “Evet nümayiş yapılacak, Demokratlar yapacak, biraz yumuşak davranın” oldu. Buna karşılık Nevzat Bey görüşünü “Ortalık heyecanlı, müsaade etmeyin” şeklinde bildirdi. Vali bey “bu kadar sentimental olmayın” diyerek görüşmeyi bitirdi. DP İl Başkanının saldırganları teşvik ettiği, olaylar çıkınca polisin suçluları tutukladığı ancak savcının müdahalesi üzerine tahkikatı derinleştiremediği Yassıada yargılamalarında mahkemenin gerekçeli kararında yer aldı. Nevzat Emrealp ayni dönemde İsmet İnönü’ye karşı tertiplenen bir tecavüzü de kararlı tutumu ile önledi (4).
1959 Ağustos ayında İzmir NATO Karagahında görevli 4 Amerikalı çavuşun karaborsada dolar bozdurmak suçundan gözaltına alınmaları Türkiye – ABD ilişkilerine bomba gibi düştü. Olay 24 Ağustos tarihli Time dergisinde “İşkence Gören Çavuşlar” başlığıyla yer aldı (5). Yazıda “Tough Cop Emrealp” (Sert Polis Emrealp) ve benzeri sert ifadeler dikkat çekiyordu. Time dergisi Eylül 1959 sayısında yine aynı olaya yer verdi. Davanın duruşmaları devam ediyordu (6). Diplomatik kriz güç bela kapatıldı. Amerika’da Mayıs 2011’de yayınlanan bir doktora tezinde Türkiye’deki Amerikan karşıtı eylemlerin başlangıcı bölümünde bu olay anlatılıyordu (7).
İzmir’de başka bir ilginç hadise CHP milletvekili Bülent Ecevit ve arkadaşlarının 19 Mayıs günü Atatürk Heykeline çelenk bırakmak ve saygı duruşunda bulunmak üzere gelmelerinde çıktı. Vali Kemal Hadımlı gelenleri polis zoruyla engellemek istedi. Tartışmaların büyümesi yine emniyet müdürü Nevzat Beyin sağduyulu yaklaşımı ile önlendi. Bu olay bir başka TAC mezunu, gazeteci Kayhan Sağlamer’in “Ecevit Olayı – Bir Başbakan’ın Doğuşu” kitabında detaylı şekilde yer aldı (8).
27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından tüm Türkiye’de emniyet müdürleri değişirken, sivil olarak görevine devam eden sadece İzmir’de Nevzat Emrealp’ti. Kısa süre sonra Nevzat Bey İstanbul Emniyet Müdürlüğüne atandı. Yaklaşık bir sene bu görevi sürdürdü. Ancak 30 Temmuz 1961’de istifa etti ve görevi Kurmay Yarbay Necati İşcan’a devretti (9). Ardından doğduğu kente, hep özlediği Mersin’e döndü. ATAŞ Rafinerisinde güvenlik müdürü olarak çalışmaya başladı. Bu çalışmasını emekli olana kadar sürdürdü.
Nevzat Bey yaşamı boyunca sporla iç içeydi. TAC’nde futbol, basketbol ve voleybol oynadı. Spora ilgisini daha sonraki yıllarda da sürdüren Nevzat Bey Çukurova İdman Yurdunun 15.6.1966’daki genel kurulunda yönetim kuruluna seçildi. Alınan kararla kulübün adı Mersin İdman Yurdu olarak değiştirildi. TAC sevgisini her zaman sıcak tutan Nevzat Beyin üç oğlu da TAC’de okudu ve buradan mezun oldular; Feridun ’64, Haldun ’69, Sadun ’74. 1967 sonbaharında okul yönetiminin kravat zorunluluğu getiren kararını protesto eden, aralarinda benim de yer aldigim son sınıf öğrencileri bir hafta okuldan uzaklaştırıldı. Nevzat Bey okul idaresi, veliler ve öğrencilerle görüşüp konunun halline yardımcı oldu.
Nevzat Emrealp genç yaşta, 1982 senesinde yaşama veda etti. Günümüzün toz duman ortamında bu ilkeli, aydın ağabeyimizi saygıyla anıyoruz.
(1) Nevzat Emrealp’le birlikte 1936’da mezun olanlar: Hüseyin Fehmi Abacı, Ali Fikri Alnıaçık, Feridun Ataizi, Necmettin Çetinsoy, Abdülkadir Gürpınar, İbrahim Gürsel, Osman Güzel, Cezmi Kıralp, Hamit Menemencioğlu, İhsan Oğuz, Ertuğrul Tımar, Hasan Topçuoğlu.
(2) Blood-Dark Track: A Family History, Joseph O’Neill, Granta Books, 2001.
(3)TARSUS AMERİKAN KOLEJİ MEZUNLAR CEMİYETİ ADRES KİTABI’nda (Yeni Mersin Matbaası, 1959) Nevzat Emrealp’in görevi İzmir Emniyet Müdürü olarak verilmektedir
(4) Şeref BAKŞIK, CHP İle Bir Ömür, Cumhuriyet Kitapları, 1. Baskı Şubat 2009
(5) Tortured American Sergeants, TIME Magazine 24.8.1959
(6) Sergeants on Trial, Cont’d, TIME Magazine 14.9.1959
(7)“A Correct and Progressive Road” U.S. – Turkish Relations, 1945–1964. Michael M. Carver. Ph. D. Dissertation, Graduate College of Bowling Green University, May 2011 (sayfa 288–294).
(8) Ecevit Olayı – Bir Başbakanın Doğuşu – 2. Cilt, Kayhan SAĞLAMER, Belge Yayınları.
(9) Milliyet Arşiv 30.7.1961