Endülüste kısa süren aşk “La Vida Breve”
Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı…
Şevk akşamında Endülüs üç def’a kırmızı…
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.
Ah keşke oyundaki atmosfer de büyük şair Y.Kemal’in bu güzel şiiri gibi olsaydı.
Oysa elemli bir son ile biten bu opera eseri, seyri hoş ama katlanılması zor bir son ile bitiyor.
Olaylar Granada kırsalında 1900’lü yılların başlarında geçiyor.
Granada İspanya’nın güney batısındadır. Denizden 65 km içeride,734 rakımda kurulmuştur. Emevilerin İspanya’da kurdukları Endülüs medeniyetinin merkezlerinden birisidir. El Hamra (Kırmızı) sarayı bu kenttedir.
Cadiz’li, Manuel de Falla (Faya), 1904’te bestelediği “KISA HAYAT” La Vida Breve lirik bir drama operadır.
Kızımızın adı Salud (Çingene), ve oğlumuzun adı Paco’dur (Burjuva,Komprador), Carmela ise Paconun kendi sosyal sınıfından olan nişanlısıdır. Salud’un anneannesi Abuela, Sarvoar ise amcasıdır.
Salud, Paco’yu tutkulu hatta hastalıklı bir şekilde sevmektedir. Beni terk edersen ölürüm psikolojisi Salud’un ruhunu tutsak etmiştir. Oysa Paco gönül eğlendirmekte Carmela ile Salud arasında gidip gelmektedir.
Carmela’nın abisi, Paco ve Salud’un gölgesi gibidir ve bu beraberliği ticari çıkarlarının düzeleceği beklentisi ile desteklemektedir. Romantik atmosferde akan olaylar, sınıfsal farkın zirve yaptığı düğünle devam eder.
İlk sahnede izlediğimiz gibi De Falla, bir İspanyol müziğini klasik tınılarla zenginleştirerek izleyiciye sunmuştur. Düğün sahnesinde ise besteci Flamenko müziği besteleri ile seyircinin beklentisini neredeyse karşılamış ve seyirci coşkusunu zirveye taşımıştır. Ancak beste bu haline gelinceye kadar dört kez gözden geçirilerek baştan yazılmıştır.
Rejisörümüz, genç ve yetenekli Cenk BIYIK, sahne tasarımında yaratıcılığı ile izleyicilerden iyi puanlar almayı başarıyor. Perde açılmadan duyulan “kalkışa hazır” vapur düdüğü izleyiciyi hazırlıyor ve perde açıldığında neyle karşılaşacağının ipucunu veriyor.
Harika ışık oyunları, kostümler, aria ve düetler, üç katmanlı yolcu gemisinin makine dairesindeki işçi sınıfının emeğini, terini ve toplumdaki yerini bir çırpıda izleyiciye aktarıyor. Bu sınıf, kendi arasından çıkmış Salud’a sahip çıkmak için düğünü basarak emekçi dayanışmasının değerini sergiliyor.
Salud’un düğünden kovulması, haçı Paco’nun eline vererek salonu terk edişi, hazin sahneler temsil sıralamasında yer alacak niteliktedir. Haçın Paconun elinde kanlı bir haça dönüşmesi rejideki keder vurgusunu zirveye taşıyor.
Mersin’in öz kızı, başarılı soprano Selin Saybaşılı, gözleri yaşlı seyirci kitlesini arkasında bırakarak kederle geminin en üst katına çıkıyor; elveda aşk, elveda Paco, elveda yaşam diyerek omuzlarındaki şalını bir kuş kanadı gibi açarak kendini bekleyen ölüme doğru kanat çırpıyor.
Sayın Manuel de Falla, Türk seyircisine uygun bir opera yazmışsınız, bu nedenle 1953’ten beri Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya operaların da on beş kez den fazla sahnelenen bu eserinize, her jenerasyonun katıldığı, çok seyirci topluyorsunuz. Eminim Cordoba kırsalındaki bu hikayeyi operaya çevirerek bestelerken, Anadolu’da buna benzer yüzlerce hikaye olduğunu bilmiyordunuz. Ama önemli değil. Hepimiz “Mare Nostre”nin çocuklarıyız. Elbetteki hikayelerimiz de aynı veya benzer olacak. Çünkü biz kederden, acıdan, tutkudan, ölümden ve kadercilikten beslenen komşu ülkelerin halklarıyız.
Franko’yu protesto ederek Arjantin’e kendinizi gönüllü sürgün etmeniz, gönlümüzdeki yerinizi pekiştiriyor. Bilmenizi isterdik ki bu cesurca tutumunuz, nefret ettiğiniz faşist diktatörü baskı altına almış, böylece naşınızın çok sevdiğiniz İspanya’nıza geri dönmesini sağlamıştır.
Mersin DOB ! sınırlı bütçe ile ne güzel işler yapıyorsunuz. Gönlümüzü, ruhumuzu dinlendiriyorsunuz.
Adana dan gelen opera hayranı dostlarımıza yer bulamadık, salon balkonun son koltuğuna kadar doluydu. Daha büyük kapasiteli bir konser ve temsil salonunu sizce bu kent hak etmiyor mu? Unutmayınız ki nükleer santral devreye girdiğinde 5000 (beş bin) sanat ve kültür alt yapısı kuvvetli, mühendis, yönetici ve teknisyen kentte veya banliyösünde yaşayacak. Onları koltuk yerine tahta sandalyelerde oturtmayı mı düşünüyorsunuz.?
Saygılarımla. Selami Gedik.19.12.2025 Mersin





