Tarsus’la Silifke arasında,deniz kıyısında hoş bir yerleşim yeri vardı.Balıkçı köyü olarak nitelendirilirdi.Bol güneşi ılıman iklimi,verimli toprakları insanları hep kendine çekerdi.
Balıkçı köyü ve çevresindeki ova kendini alıştıra alıştıra Toros Dağlarına tırmanırdı.Ova tırmandıkça ovalıktan uzaklaşır,dağlık bir özelliğe yaklaşırdı.Sonunda görkemli Toros Dağları her yöne dal budak salar,her yanda boy gösterirdi.
Bu dağlar üzerinde pınarlara çok rastlanırdı.Pınarların buz gibi suları cana can katardı.Çoğu kez pınarların ağzına bir çeşme yapılırdı.Halk bu çeşmelere genelde “çoban çeşmesi” adını verirdi.Uçsuz bucaksız dağların üstünde “çoban çeşmelerinin “ görevi önemliydi.Şöyle bir görev üstlensin çeşme, konu daha açık anlaşılır sanıyorum:
–Komşu bizim sürünün bir bölüğü yitik.Gözüne ilişti mi buralarda?
–Kuşluk vakti çoban çeşmesinin guz yanında gördüm.
Görüldüğü gibi yer ve yön tanımında çoban çeşmeleri çok işe yaramakta.Kurumaktan çatlayan dudakları ıslatan da o.
Karacaoğlan için pınarların,çeşmelerin bir başka anlamı vardı: Kızlar toplanırdı oralarda.Bir birinden güzel kızlar.Oğlak sularlar,evleri için su alırlar,kimilerini kovlaşırlar.
Yine bir kuşluk zamanı sazı elinde,sözü dilinde kara çalılar arasında dolaşırken bir pınarın yanında buluverdi kendini.Ne rastlantı.Kızlar da geliyordu teker teker.
Altı Yörük kızı bir araya toplanıverdi.Karacaoğlan da katılıverdi aralarına.Hoş bir söyleşi oldu.Yörük kızları çok rahat olurlar.Halk kültürünün verdiği bir serbestlik.
Ne var ki her şeyin bir sonu var.Kızların gitme zamanı geldi.Her zaman ozandan türkü isterlerdi;bu kez istemediler.
Şimdi yapayalnızdı Karacaoğlan.Fakat o da ne! Yasa bürün dağlar taşlar!Kuşlar yaslı yaslı uçmaya,sular yaslı yaslı akmaya başladı.Sebep nedir buna!
Can yoldaşı sazını eline alıp okşadı.Gövdesine bir öpücük kondurdu.”Can yoldaşım” diye mırıldandı.Sazın ezgisiyle sözün ezgisi kucaklaşıverdi.
Dağlar taşlar dinledi bu büyüleyici olguyu!
Akça kızlar göç eyledi yurdundan
Koç yiğitler deli oldu derdinden
Gün öğle sonu da belin ardından
Saydım altı güzel indi pınara
Üçü uzun boylu, kaşların süzer
Üçü orta boylu, zülfünü dizer
Sanki akça ceylan bir çölde gezer
Sarı kınalı keklik indi pınara
El atıp dericek Hatce’ nin gülü
Can için sarıcak Ayşe’ nin beli
İkisi hampalı biri döndeli
Eminem çok içti kandı pınara
Karac’oğlan bunu böyle söyledi
İndi aşkın deryasını boyladı
Kızlar gitti diye pınar ağladı
Acıştı yüreğim yandı pınara