,

Antik Kilikya Öyküleri (1. Bölüm)

Kapak.jpg

MERSİN / Antik Kilikia Öyküleri
Semihi Vural

Editör / İhsan Toksöz
Kapak ve Tablolar / Asuman Bozkurtoğlu
Fotoğraflar / Mustafa Eser
Eski Fotoğraflar / Bülent Akbaş, Semihi Vural
Koordinatör / Arife Ünüvar
Kitap Dosyası / Tuncer Özmen
Yayın Kurulu
Bedrettin Gündeş, Arife Ünüvar, İhsan Toksöz, Tuncer Özmen, Semihi Vural, Asuman Bozkurtoğlu
Baskıya Hazırlık
Gradi Reklam Tasarım İletişim Tanıtım ve Organizasyon Barbaros Mh. A. Menderes Bul. 2172 Sk. No:96 Marina Sitesi D Blok Zemin Kat 33150 Yenişehir / Mersin
Tel: 0324 327 01 30 – 40 Faks: 0324 327 01 50
Grafik Tasarım / Ahu Özgen
Yayın Tarihi / Mart, 2018 (1000 Adet)
ISBN: 978-605-67066-1-5
Bu kitabın her türlü yayın hakları Semihi Vural’a aittir.
Bu kitabın hazırlanmasında değerli katkılarını esirgemeyen
Sayın Bedrettin Gündeş, Ayşe ve Ali Gök’e şükranlarımızı sunarız.

İÇİNDEKİLER 

Kiliks, Kilikia ve Kilikyalılar
Kilikia’da Antik Kentler
MERSİN (Merkez)
Balıkçı Köyünden Kent Merkezine
Yoğurt Pazarı
Huğ
Yumuktepe
Pitura
Zephyrium
Kiliks ve Kilikia’nın Öyküsü
Zeus – Europa
Mirna – Adonis
TARSUS
Eski Kilikia’nın Merkezi: Tarsus
Dikilitaş – Bekirde
Perseus
Mitras
Eshabı Kehf
Şahmeran
Antiya ile Hobrokoms
Kraliçe Puduhepa
Donuktaş – Dönüktaş
Kilikia’nın Kapısı, Gülek Boğazı
MERSİN (Mezitli)
Solili Aratos
ERDEMLİ
Aias ve Triskeles
Kharitler
Kızkalesi Prensesi
Typhon (Tayfun)
Akkale
SİLİFKE
Kraliçe Aba ve Kleopatra
Selefkos Nikator
Uzuncaburç / Olba
Olba
Antiokhos ve Stratonike
Azize Tekla
Aya Tekla
Aşağı Dünya
Kahraman Sarpedon
Adamkayalar
Kilikia Aphrodisiası
Andromakhe
MUT
Alahan Manastırı
GÜLNAR
Kirşu
Şeyh Ali Semerkandi
Şeyh Ömer Yatırı
KAYNAKÇA

Herşey bir hayalle başlar.
Mersin’in antik öykülerini derleme girişimi de böyle başladı. Mersin Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştığım yıllarda, Yeni bir bölüm kuruluyordu. Kurucu Rektör Prof. Dr. Vural Ülkü üniversitede ağırlıklı olarak Güzel Sanatlar, Felsefe gibi bölümlerin güçlenmesini arzu ediyor, bu nedenle Sanat Tarihi ve Arkeoloji yanında Tiyatro bölümünü de örgütlemeye çalışıyordu. Bu aşamada Tiyatro bölümünü kurmakla görevlendirilen Prof. Dr. Sevinç Sokullu ile tanıştık. Sayın Sokullu, İçel Sanat Kulübü etkinliklerinden, özellikle de o sırada gerçekleştirilen Mitoloji Günleri’nden çok etkilenmişti. Yeni kurulan Tiyatro bölümüne mitoloji derslerini de ekledi. Beni de bu dersi verecek kişi olarak önerdi. Kısa sürede resim, heykel bölüm başkanları da mitoloji derslerini müfredata eklediler. Böylece öğrencilerimle birlikte mitoloji derslerine çalışmaya başladık. Zaman içinde İçel Sanat Kulübü gezilerinden öğrendiğimiz antik kentlerin öykülerini yerel mitologya odaklarıyla bütünleştirmeye çalıştık. Böylece dönem ödevlerinde yerel mitoloji ile ilişki kurulabilecek kişiler, kutsal yerler ve objeler konusunda bilgi derlemeyi gerçekleştirdik.
Kısa bir süre sonra mitoloji dosyaları klasörlere taşındı. Böylece geçmişten günümüze büyük bir kültürel zenginliğin içinde yaşadığımızın bilincine vardık.
On yıla yakın süre içinde oluşan belgeler, okul sonrası emeklilik yaşamımda da ayrıntılı biçimde düzenlenip Mersin’e dair mitologya arşivi konumuna ulaştı. Bu dosyaların karmaşık kâğıtlarının bir düzene konulması işini dostum Tuncer Özmen (zorunlu) üstlendi. Mersinli yazar Osman Şahin bu dosyaları alıp inceledi. Konularına uygun fotoğraflama işini Bülent Akbaş ve Mustafa Eser sağladılar.
Sıra öykülerin özgün resim ve tablolarının yapılmasına gelmişti. Bu işin en zor tarafıydı. Mitoloji zaten kavranması, anlaşılması oldukça zor ve netameli konulardı. Destek istediğim sanatçılar, beni kırmamak için olumlu yaklaştılarsa da uygun adım atamadık. Ta ki, Asuman Bozkurtoğlu’nun 2009 yılında İçel Sanat Kulübü’nde açtığı sergisinde tanışma fırsatını yakalayana kadar…
Onun parlak renklerle yaptığı doğayı yansıtan tablolar, içimde bir sevinç Işığı yaktı. Her zaman yaptığım gibi “Mersin Antik Kilikya Öyküleri” kitap dosyasının bir kopyasını kendisine armağan ettim. Eğer bu öykülerin betimleneceği (elde olan desen, resim ve objelerden yararlanarak) yeni bir tarz yaratılabilirse, kitap okunup hayal edilebilecek bir kimliğe kavuşacaktı. Asuman Hanım, yumuşak bir gülümseme ile denemek istediğini, ancak bunu içine sindirmesinin kolay olmayıp zaman alabileceğini söyledi.
Asuman Bozkurtoğlu yaklaşık üç yıl süresince üzerinde çalıştığı 25 tabloyu bitirdiğinde kızı Esin Bozkurtoğlu bu çalışmaları bir kitapçıkta buluşturup tanıtıma sundu. Kitapçığın giriş yazısından bir alıntı vererek özetleyelim:
“Asuman Bozkurtoğlu için uzun soluklu olacak bu serüven yeni başlamıştır. Asuman Bozkurtoğlu kitap dosyasını tekrar tekrar okuyup neler yapabileceğini düşünerek işe başlar. Şimdiye kadar yaptığı çiçek resimlerinde, yaşadığımız tüketim toplumunda göremediğimiz, hatta ismini bile bilmediğimiz çiçeklerin doğal güzelliklerinin gerçekliğine ve her ayrıntısına dikkat çekmektir amacı.
Bu yeni çalışmada, topraklarımız üzerindeki yaşanmışlıklara, tarihimize, elimizdeki kıymetli hazineye dikkat çekmek çok güzel olacaktır. Günlerce düşünüp yaptığı araştırmalardan sonra, Muğla Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi öğretim görevlisi Ayla Eriş ‘ten teknik destek alır. Yöremizdeki kalıntılardan, fotoğraflardan, öykülerden yola çıkarak bu tabloları Semihi Vural’ın da desteğiyle, üç yıl gibi bir zamanda ortaya çıkarmıştır.
Binlerce yıldan beri süregelen mitoloji bilimi, gelişen zaman içinde her çağda sanatçıların ilgi odağı olmayı sürdürmektedir. Asuman Bozkurtoğlu, eldeki verileri yeniden yorumlamış, kolaj, transfer baskı gibi çağdaş tekniklerden de yararlanarak tuvalinde kendine has bir kurgu sağlamıştır.
Bu çalışmalar Mersin’in sahip olduğu evrensel kültür değerlerini ortaya koyması bakımından da önemlidir.”
Mersin Kilikya Antik Öyküleri sıradan insanlar için fazla bir şey ifade etmeyebilir. Ama Mersinli sanatçıların bu çalışmaya katkıları bu kitabımı çok zenginleştirdi.
Evrensel anlamda düşünürsek onlar zaten dünyanın ortak mirası…
Semihi Vural, 2015

Önsöz
1920 yılında Paris’te planı çizilen, Anadolu’nun bir düş ülkesiydi Mersin. Mersin denilince eskiden Akdeniz gelirdi akla. Mersin “Akdeniz’in İncisi” denirdi. Üstüne şiirler, şarkılar yazılmıştı. 1960’lı yıllarda yayımlanan bir broşürden Mersin’in yüzülebilir kumsalının uzunluğunun 260 kilometre olduğunu öğrenmiştik. Mersin denince havada narenciye kokularının solunduğu, portakal, limon çiçeklerinin açtığı, Mart-Nisan ayları akla gelirdi. Bir kentin simgesi böylesi bir parfüm kokusu olabilir mi?
Toroslar denince pek çok yaylası ve renkli Türkmen-Yörük yaşantısıyla – Sarıkeçililer gibi, göçerler akla gelirdi. Son göçten sonra onlar da yerleşik düzene geçtiler. Şimdi turistik amaçlı Türkmen çadırlarında yapılan sıkma-ayran ziyafetleri kaldı günümüze. Renkli dokumalar, oyalar, İçel çulları, savanlar yine üretiliyor, seyrek de olsa…
Bölgeye beş bin yıldan bu yana kimlik veren “Ormanlı Güzel Geçit Ülkesi”, kadim Kilikia’dan bizlere kalan sadece bir soyadı mı? “Gilik” Osman, “Kilik” Ali gibi; öyküsünü bile kaptırdığımız “Kızkalesi” gibi; “Soli, Kanlıdivane, Uzuncaburç…” gibi. Toroslar’daki yüzlerce ören yeri, antik kent, kilise yıkığı birer dünya mirası değil mi günümüze kalan?
Mersin’in coğrafi yerini anlatırken, “Tarsuslu Aziz Pavlus’un yakınında” dediğimizde dünyanın öbür ucundaki insanlar bile Mersin’in coğrafyadaki yerini anlayabiliyorlar.
Yöreyi özgün ve uygar bir kent yapan, portakal çiçeği kokulu sokaklardaki eski kesme taş duvarlı Mersin evlerinde oturup, eski Halkevi’nde 1947’de opera izleyen insanlar, bu müzik tutkunu, çalışkan ve çok kültürlü halkımız, geçmiş günlerin özlemini çekse de, bugün Mersin’de Türkiye’nin dördüncü Devlet Opera Balesi ile iftihar ediyorlar. Kaldırımlarda sıralanan turunç, iğde çiçeklerinin kokuladığı sokaklarda sarı sıcak güneş altında, başka kentlerde pek görülmeyen bir devinim içinde koşuşturup duruyor Mersinliler…
Anadolu’nun her yanında yaşanmış olaylar zaman içinde çeşitli öykülere dönüşmüştür. Araştırmacı yazarlar tarafından derlenen öyküler bölge bölge yayınlanmış, ilginç görülenler yazarları sayesinde oyunlaşmış, şiir haline gelmiş ya da adına beste yapılmış, şarkı olmuş, türkü olmuştur. Bunların arasında Çukurova ezgileri de elbette bir yer kaplar. Mersin’in kültürel mirasının envanteri ise henüz tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. Özellikle antik dönemin kadim Kilikia’sı için yeterli belge derlemesi ve eser yazılması için kaynak taraması da yapılmamıştır. İşte elinizdeki bu derleme ile tarih ve arkeoloji çalışmalarında satır aralarında kalmış öyküler bir araya getirilmeye çalışıldı.
Adanalı şair Adnan Yücel yazılarında ve şiirlerinde mitolojinin kaynaklarını ararken aramızdan çok erken ayrıldı. Özellikle Kilikia mitolojilerine yeni yorumlar getirmeye çalışır, kolay anlaşılması için çaba gösterirdi. Işık içinde yatsın. Zamansız yitirdiğimiz araştırmacı-şair Adnan Yücel, yıllar önce Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan makalesinde şöyle yazmıştı: “Genelde Anadolu’nun her yeri, özelde ise, deniz ve nehir kıyıları, mitolojinin, tarihin, efsanenin en yoğun olduğu yerler; turistik amaçlı bir gezide insan bir adımda tarihin en yüksek doruklarına çıkarken, diğer adımda mitolojinin sonsuz sularına dalabiliyor.”
Mersin Uluslararası Müzik Festivallerinden birinde Mersin’de bir söyleşi yapan, müzik yazarı-eleştirmen Evin İlyasoğlu, bölgemiz için: “Kilikia çok zengin arkeolojik potansiyeli olan bir bölge. Gönül ister ki arkeolojik siteler, tarihsel ve mitolojik kaynakları adına müzikler yazılabilse. O zaman Mersin’in dünyaya müzikle tanıtımı daha kolay olur” demişti.
Bu araştırma, çeşitli yer ve zamanda yazılmış veya derlenmiş olan öyküleri bir dizin içinde vermeye çalışıyor. Kaynaklar taranırken görsel malzemeler de arkadaşlarımız tarafından sağlandı. Görsel malzemelerin bu dosyada birikmesi hayal gücü için, işin olmazsa olmazıydı. Bülent Akbaş’ın fotoğraf arşivleri dosyaları zenginleştirdi. Asuman Bozkurtoğlu öyküleri resimledi.
Mersin yöresinde adı geçen ünlü kadınlar, kahramanlar ve kutsal yerler için derlenen bilgileri sevenlerine sunmaktan mutluluk duymaktayım. Semihi VURAL – Mersin, 2015 Kitabı okumaya devam etmek için bu satırı tıklayınız.

Biyografik Bilgi

scroll to top