Anadolu’nun KapısI TARSUS GÜLEK BOĞAZI
SEMİHİ VURAL
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI
Anadolu’nun Kapısı
TARSUS
Gülek Boğazı
Semihi Vural
Şubat 2016
Kitap Dosyası:
Meriç Alkan
Fotograflar:
Mustafa Eser, Yusuf Ekiz, Bülent Akbaş, Mustafa Tor, Uğur Pişmanlık
Dijital Taramalar:
Eren Kaplancık
Editör:
İhsan Toksöz
Kapak:
Kurgulama: Sinan Vural.
Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları
© Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır.
Telif sahibinin yazılı izni olmadan kısmen veya tamamen çoğaltılamaz.
Anadolu’nun Kapısı TARSUS – Gülek Boğazı
TAKDİM
1976 yılında yerleştiği Mersin bölgesindeki zengin kültür varlıklarının korunmasına yönelik birçok çalışmada aktif rol alarak adından söz ettiren İç Mimar Semihi Vural’ın son çalışması “Anadolu’nun Kapısı Tarsus – Gülek Boğazı” adını
taşıyor. Emsalsiz bir gözlem kabiliyeti, harika bir üslup ve samimi bir çalışmanın ürünü olan eserde; Kilikya ve Gülek Boğazı’nın tarihî, kültürel ve doğal yapısı, Anadolu medeniyetleriyle bağlantıları da ortaya konularak detaylı bir şekilde anlatılıyor…
Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak bu kapsamlı çalışmayı yayınlamakla; kitabın Önsöz’ünde dile getirilen “sahip olduğumuz değerlerin korunması ve tanıtılmasına” yönelik çalışmalara önemli bir katkı sağladığımızı düşünüyoruz.
Bir değerin korunabilmesi için her şeyden önce onun anlaşılması gerekir. Anlamayanlar değerlendiremez, yönetemez ve üretemezler… Doğa, toplum ya da coğrafya, kafa tutularak yönetilemez. Bu yapılmak istenirse alınacak karşılık umulandan da sert olur. Küresel ısınma dediğimiz şey, aslında doğanın sorumsuz insandan intikam alması değil midir?
Bir toprak parçasını yurt edinenler, doğal olarak onun altında ve üstünde bulunan değerleri kullanma hakkına da sahiptirler. Ancak bu sahiplik, tahakküm etmek ve sömürmek olarak algılanırsa tehlike çanları çalmaya başlar. Zira sahiplik, kullanma hakkından çok koruma sorumluluğu demektir. Bu bağlamda Kilikya’ya sahip çıkmak, onun kadim geçmişine ve biriktirdiği hatıralara saygı duymak, bugünlere ulaşan eserlerini özenle koruyabilmek demektir…
“Tarih, coğrafyayla insanın izdivacıdır” diyor Cemil Meriç. Yaşadığımız topraklardan kimlerin gelip geçtiğini bilmeden, onların arkalarında bıraktıkları değerleri tam manasıyla anlamadan Mersin’de barış içinde, hür ve müreffeh yaşamamızın imkânı yoktur. “Anadolu’nun Kapısı Tarsus – Gülek Boğazı” kitabında
anlatılanlar bize bu noktada önemli fırsatlar sunuyor…
Grek, Hitit, Asur, Pers, Makedon, Roma, Memlûk, Bizans yönetimlerinin ardından 11. yüzyılda Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Selçuklu topraklarına katılan, Ramazanoğlu ve Dulkadiroğlu dönemlerini yaşadıktan sonra Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi ile birlikte Osmanlı idaresine geçen Kilikya, Neolitik döneme
dayanan 8000 yıllık tarihi boyunca verimli bir kültür havzasına dönüştü.
Her karış toprağında köklü medeniyetlerin yediveren tohumlarını barındıran Kilikya, MÖ 2000’lerde açılan Gülek Boğazı ile Anadolu’ya bağlandı… Saçlarını Torosların serin rüzgârıyla tarayan, ayaklarını Akdeniz’in sıcak sularında yıkayan Kilikya’nın nefes borusu Gülek Boğazı, Anadolu’nun kadim medeniyetlerini Çukurova’ya bağlayan kapı eşiği oldu.
Ulukışla’dan Çukurova’ya uzanan, Bolkar Dağları ile Aladağlar’ı birbirinden ayıran boğaz sayesinde Tarsus, Kilikya’nın başkenti kimliğine ek olarak etkin ve tarihî bir rol daha üstlendi.
Genelde Kilikya, özelde Tarsus, biz Türkler ve bütün insanlık âlemi için bambaşka
anlamlar taşır…
Beyaz bir boğa kılığına giren Zeus’un Girit’e kaçırdığı Fenike Kralı Agenor’un kızı Europa’dır Tarsus…
Altın pupalı, erguvan yelkenli muhteşem saltanat gemisiyle Berdan ırmağının içlerine doğru yelken açan Kleopatra’dır Tarsus…
Görkemli imparator Marcus Antonius’un Kleopatra ile buluştuğu, Roma’nın övüncü Sezar’ın gururla gezindiği, ünlü filozof ve devlet adamı Çiçero’nun valilik yaptığı müjde yurdudur Tarsus…
Heredot, Amasya’lı Strabon, Evliya Çelebi ve daha nice seyyah ve tarihçinin ayak bastığı, Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde övgüyle bahsettiği güzellikler diyarıdır Tarsus…
Adını taşıyan mührü, Dağ Tanrısı Heykelciği, ören yerleri, surları, tapınak ve duvar kalıntıları, ıssız kayalıklardaki boğa, aslan, çift başlı kartal, koç ve geyik desenli kabartmaları ile zamana açılan kapıdır Tarsus…
Görkemli bir tarihi bugünlere bağlayan Kral Yolu, Zafer Takı, Kleopatra Kapısı’dır Tarsus…
Yedi uyurlar mekânı Ashab-ı Kehf, Danyal Peygamber’in yattığı Makam-ı Şerif, Bilal-i Habeşi’nin ezan okuduğu mescittir Tarsus…
Ramazanoğulları yadigârı Eski Cami, Ulu Cami, Kubatpaşa Medresesi, Kırkkaşık Bedestenidir Tarsus…
Zirvelerden bir fısıltı gibi süzülerek Gülek boğazına inen, orada birleştiği Kadıncık Deresi, İnköy Deresi, Körkün ırmağı, Çakıt Suyu ile söyleşerek Akdeniz’e dökülen Berdan Çayıdır Tarsus…
Teketaşı’nın gururla seyrettiği Hüyükdüzü, karlı Bolkarlar, seyri doyumsuz Akdeniz’dir Tarsus…
Atdağı Yaylasında Elmalı Çam, Arslanköy’de İkiz ardıç, Cocakdere Vadisi’nde Koca Katran, Bolkar Dağlarında asırlık Ana Ardıç’tır Tarsus…
Toros eteklerinde maki, daha yükseklerde meşe ve kızılçam, ondan da yüksekte sedir, karaçam, sarıçam, ardıç, kayındır Tarsus…
Bereketli Çukurova’da alın teri, Namrun Yaylasında seher yelidir Tarsus…
İstiklal Harbi’nde Fransız’a geçit vermeyen Karboğazı, Çamalan’da şehitlik, Yanıkkışla’da kale, Tekir’de dört tabyadır; Molla Kerim’dir, Kara Fatma’dır Tarsus…
Ve bizler… Bin yıl önce bu toprakları yurt tutan Selçuk oğullarının, Ramazan oğullarının, Dulkadir oğullarının ve nihayet Osman oğullarının varisi olan bizler…
100 yıl önce işgal kuvvetlerine karşı canını ortaya koyarak Kilikya’nın ebedî Türk vatanı kalmasını sağlayan Kuvayı Milliyecilerin torunları olarak, “Anadolu’nun Kapısı Tarsus – Gülek Boğazı” kitabından öğreneceğimiz çok şeyler var…
Yaklaşık 2 milyon hemşehrimizle birlikte kader birliği ettiğimiz güzel Mersinimizi hep birlikte daha yaşanabilir ve sürdürülebilir bir kent haline getirme hedefine önemli katkılar yapacağını düşündüğümüz çalışmasından dolayı değerli kültür insanı Semihi Vural’ı tebrik ediyor, benzer çalışmalarının artarak devamını diliyorum.
Yaşadığımız toprakların kadim geçmişinden haberler veren, bugün bizleri ortak bir kültür mirası etrafında birleştiren ve geleceğin kalkınmış, müreffeh dünya kenti Mersin’i kurmamıza katkı sağlayacak olan “Anadolu’nun Kapısı Tarsus – Gülek Boğazı” kitabının ilimiz, ülkemiz ve tüm insanlık için sımsıcak bir barış ve kardeşlik iklimi oluşturmasını temenni ediyorum.
Burhanettin KOCAMAZ
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı
İÇİNDEKİLER
TAKDİM
Önsöz.
Giriş
I. Bölüm
Toroslar’ın Eteği: Kilikya Bölgesi
Anadolu’ya Sırtını Dönmüş Bir Anadolu Parçası: Kilikya
Adının Kaynağı
Anadolu ile İlişkiler
Kilikya’nın Başkenti: Tarsus
Tarsus’ta Bulunan Özgürlük Yazıtı
Kilikya’nın Kapıları: Gülek Boğazı ve Yakın Yöresinin Oluşumu
Anayollar Kavşağı – Kral Yolu
Gülek Boğazı’nda Yolculuk.
Karayolunun Denizle Bağlantı Merkezi.
Toroslar’daki Geçitler
Yüce Dağlar: Orta Toroslar.
Medetsiz.
Orta Toroslar / Doğu Akdeniz .
Kilikia’dan Kapadokya’ya Uzanan Tarihi Yol.
Orta Toroslar’da İklim ve Bitki Örtüsü
Saklı Adlar Doruğu Toroslar’ın Anlamı
Çukurova Ödülü’nün Anlamı, Öyküsü
Gümüş ve Toroslar
Gümüş Dağları
Boğa Betimlemeleri
Muhtelif Boğa Betimlemeleri.
II. Bölüm
Zamana Açılan Kapılar: Kilikia Kapıları.
Kilikya’nın Kapısı: Gülek Boğazı
Toroslar’ı Yaran Sular ve Gülek Boğazı
Öğretmen / Yazar Hüseyin Saraçoğlu’nun
1950’li Yıllara Ait Gözlemleri .
Tarsus Çayı / Berdan – Kydnos:
Çakıt Suyu
Tarihsel Bir Bakış.
Pers Kralı Genç Kyros .
Kapılar Kapatılıyor.
İlk savaş muhabiri Ksenophon’un “Anabasis”.
Onbinlerin Dönüşü Kitabından Alıntılar:
Büyük İskender
Seton Lloyd, Gülek Boğazı’na yeni bir terim ekliyor:
Tecim Yolu
Jül Sezar.
Gaius Iulius Caesar ( Jül Sezar)
Aziz Pavlus (St. Paulus).
Aziz Pavlus Yılı.
Yolun 1000 Yıl Öncesini Hatırlatan Satırlar
Karçınzade Süleyman Şükrü:
Büyük Seyahat..
Yöreye Adını Veren Kale: Gülek Kalesi.
Kaledeki “Kasım Gülek” Evi.
Kilikya’nın Sınırı
V. Bölge Karayolları.
Çukurova’nın, Akdeniz’in Bekleme Odası
III. Bölüm
Kilikya’nın Kapısı – Gülek Boğazı
Hititler’in Armağanı
Efsaneden Gerçeğe – Mitolojiden Avrupa Parlamentosu’na
Europa ile Zeus.
Kız Kaçırma ve Kız Vererek Akrabalık Kurma.
Boğaz Efsanelerinde “Boğa” Öğesi .
Efsaneden Gerçeğe.
Feniks, Kiliks ve Kadmos
Sanata Yansıyan Europa.
Paralarda ve Pullarda Yansımalar:.
“Boğa” Üzerine Seçilmiş Yorumlar
Hitit Metinleri
“Bolkar Madeni” Kaya Yazıtı
Şimşek Kayası
Tarihte Fenike
IV. Bölüm
Ulukışla’dan Gülek’e Tarihi Çevre ve Kültür Mirası
Anadolu Uygarlıklarının mihenk taşı
İvriz Kaya Kabartması
Ulukışla İlçesi
Yörenin Yeraltı Zenginlikleri
Anıtsal Yapılar ve Çevre Mirası
Öküz Mehmet Paşa Menzil Külliyesi
Koca Mehmet Paşa Camii
Darboğaz Beldesi
Porsuk Höyük / Zeyve Höyük
Çiftehan Kaplıcaları
Anadolu’nun Kapısı TARSUS – Gülek Boğazı –
Atatürk Çiftehan’da
Toros Kurbağası
Yayla Turizmi
Pozantı İlçesi
Yaylacılık – Yaşam
Akköprü
Demiryolcu, fotoğraf sanatçısı Mustafa Tor anlatıyor
Belemedik ve Alman Mezarlığı
Kurtuluş Savaşı’nda Gülek Boğazı
Kadir Hanı Karakolu’nun Yakılması
Karboğazı Yakınındaki Gülek Yerleşimi
Efsaneleşen Karboğazı Savaşı
Türkiye’nin saklı cenneti Karboğazı
Karboğazı’nda Serüven
Çamalan
1. Dünya Savaşı Şehitliği
İbrahim Paşa Tabyaları
Armutlu Tabya
Ak Tabya / Küçük Tabya / Beyaz Tabya
Kızıl Tabya / Büyük Tabya / Fenerli Tabya / Tekir Tabyası
Tekir Tabyası
Önemli bir proje
Anahşa Kalesi
Çavuşlu Köyü / Kızkalesi Gözetleme Kulesi
Anıt Ağaçlar
Ana Ardıç
Koca Katran
Elmalı Çam
İkiz Ardıç
Diğer Anıt Ağaçlar
Gülek Boğazı ve İskender Kitabesi
Büyük İskender
Zafer Takı ve Quadriga
Hattat-Ressam Etem Çalışkan’dan Yeni Bir Söylem – Üç Önemli Proje
Kum Saatinin Ümüğü: Gülek Boğazı /Etem Çalışkan
Gülek Boğazı Efsanesi / Abdullah Toroslu
Ejderha Kayalığı/Abdullah Toroslu
V. Bölüm
Yumuktepe
Dokuzbin Yıllık Yolculuk
Yumuktepe Mühür Vurdu
Mersin’in Atası Yumuktepe
Kültürlerin Buluşma Noktası / Kemalettin Köroğlu
Tarsus / Gözlükule – Mersin / Yumuktepe Koleksiyonu
Yumuktepe Arkeoloji Parkı Projesi
Avrupa Yumuktepe’den İhraç Edildi / Özdemir İnce
EKLER
EK: 1 – Barışın Kaynağı Topraklar:
Yörede “Barış” Hareketleri
EK: 2 – Gülek Boğazı ve Yakın Yöresinin Oluşumu
Gülek Kronolojisi
SEMİHİ VURAL ÖZGEÇMİŞ
Anadolu’nun Kapısı TARSUS – Gülek Boğazı –
Önsöz
Amaç
8000 yıllık kesintisiz yaşamıyla Tarsus dünyanın en eski kentlerinden birisi. Bu kadim kent içinde pek çok gizi barındırıyor, ancak bu kitapta üç noktaya dikkat çekilmesi amaçlanıyor:
I. Sırtımızdaki Boğalar
Bugün Avrupa Parlamentosu’nun önünde “boğa üzerinde bir kız” heykeli var. Mitolojinin bilim haline gelmesini sağlayanlar, eski dünyanın tüm öykülerini toplayıp Yunan Mitolojisi’ne katmışlar, buradan hareketle Yunanistan ve Avrupa’yı “uygarlığın beşiği” olarak sunulan bir sistemin parçası haline getirmişlerdir. Buna gösterilecek en güzel örneklerden birisi, bir Asya prensesinin kaçırılış öyküsünün “Fenike Kralı Agenor’un kızı Europa’nın beyaz bir boğa sırtında Girit’e kaçırılma” mitosuna dönüştürülmesidir. Bir Yunan efsanesi olarak anlatılan, Europa’yı boğa sırtında tasvir eden ve Avrupa Parlamentosu’nun önüne yerleştirilen bir heykel, bugün, Türkiye’yi Avrupa’ya almayan Avrupa Birliği’nin sembolü durumundadır ve aslında öyküsü tamamen Anadolu kaynaklıdır. Bu öykü, Toroslar’ın, Gülek Boğazı’nın, Tarsus’un, Hitit döneminin efsanesidir.
II. Gülek Boğazı Çevresindeki Doğal ve Kültürel Zenginlik
Yaşadığımız tarihi coğrafya ve onun üzerindeki dünya mirası, bu küçük çalışmaya sığmayacak boyutlardadır. Toroslar üzerinde yer alan Gülek Boğazı, Ulukışla’dan Gülek’e ve Tarsus’a uzanan, Bolkar Dağları ile Aladağlar’ı birbirinden ayıran bir yırtıktır. Bir nokta değil, bir çizgidir. Bu kitapta 110 kilometrelik bu hat üzerinde sadece envanterde bilinenler bir araya getirilmeye çalışıldı.
III. Kültür Köy Projesi: Etem Çalışkan Hoca’nın Hayali
Tarsus’un Göçük köyünde doğan Etem Çalışkan Hoca’nın bir hayali var. Gülek Boğazı üzerinde, yörenin arkeolojik, tarihi ve doğal zenginliğini yansıtacak uluslararası bir proje oluşturularak yatırımlar yapılması, böylece Ulukışla’dan Gülek Boğazı’na ve Tarsus’a kadar, bu “kapı”nın eşiğindekiler dahil, 5000 yıllık Kilikia Bölgesi’nin bölge turizmine kazandırılması. Örneğin: Tarsus, Mersin, Adana, Hatay ve hatta Niğde ekonomisine katkı
sağlayacak, Türkiye’de olmayan bir “Kültür Köy” turizm merkezi projesi. Bu konuyu kitabımızın içinde detaylandıracağız.
Yukarıdaki üç nokta, verilen bilgilerden elek altına düşerek, okur tarafından bu kitabın içeriğinden kolaylıkla çekip çıkarılacaktır.
Sonuçta;
* Bu kitap, her şeyi Yunan Mitolojisi’ne ve Avrupa’ya yamayan zihniyete dur diyebilecekse,
* Bu kitap, Anadolu’nun binlerce yıllık kültür birikimi konusunda hiçbir ilgisi ve bilgisi olmayan insanlarımıza, sahip olduğumuz ve korunması gereken değerleri tanıtabilecekse,
* Bu kitap, Etem Çalışkan Hoca’nın düşünün geçekleştirilmesi için kamu ve kent kurum ve kuruluşları ile Mersin’e her zaman sahip çıkan kent önderlerinin zihinlerinde çakmak taşı misali bir kıvılcım yaratabilecekse, amacına ulaşmış olacaktır.
Bu kitap için bir diyeceğim daha var.
İlkokul yıllarımdan beri Gülek Boğazı beni hep meraklandırmıştır. İlk kez 1965 yılında görme şansım oldu. Bu eşsiz doğa oluşumuna hep saygı duydum. Buranın bir kapı olduğunu, Kilikya’nın Kapısı’nı çok sonraları öğrendim. Kilikya’ya yerleşme düşüncemizin üzerinden de kırk yıl geçti. İşte bu kitap 40 yıllık ağabeyim ressam, hattat, yazar, çizer ve proje ortağım Etem Çalışkan’ın fikir babalığıyla başladı. Eşsiz enerjisiyle ilk belge ve bilgiler yumağını o serdi, o açtı, o dizdi, o çözdü.
Bu kitabın hazırlanmasında pek çok arkadaşım destek verdi. Fotoğraflardan pek çoğu yeniden yerinde çekildi. Bunun için özellikle kadim dostlarım Mustafa Eser ve Bülent Akbaş’a, bu proje nedeniyle tanıştığım sevgili Mustafa Tor’a teşekkür ederim.
Karmaşık yazı, kâğıt, internet belgesi, fotoğraf ve ıvır-zıvır içinden bir kitap dosyasını yine sevgili Meriç Alkan oluşturdu. Titiz okumalarla beni zorlayan dostum İhsan Toksöz’e teşekkür ederim.
Semihi VURAL
GİRİŞ
Anadolu’nun Kapısı TARSUS – Gülek Boğazı
Tarsuslu Ressam / Hattat Etem Çalışkan, Gülek Boğazı’na 25-30
kilometre uzaklıktaki Göçük Köyü’nde doğmuş. Çocukluğunda yazın, köyden daha yukarılardaki yaylaya göçerlermiş. Böyle söylüyor Etem Çalışkan. Orta Anadolu’yu Güney’e bağlayan, üzerinden birkaç saatte bir otomobilin geçtiği ham bir toprak yol iken, bu “Ulu Yol”dan davar sürüleriyle Darboğaz’ı geçip, Toros yaylalarına gittiklerini anlatıyor. O günlere ait sakladığı bir fotoğrafta Darboğaz yolunun 70-80 yıl öncesine ait anıları canlanıyor. Keçilerin arasında bir çoban ve birkaç çocuk var. “İşte,”
diyor, “o çocuklardan biri ben olabilirim…” 1930’lu yıllardaki Gülek Boğazı fotoğrafına daha dikkatli bakıyoruz…
Kitabın bir sonraki bölümüne geçmek için bu satırı tıklayınız. ……..