,

AYDINCIK NOTLARI – Nurettin ÖZKAN

Aydincik.jpg

Arkeolog, yitirilmiş dünlerin gizini çözerek geleceğe aktarır. Yani yitirilmiş dünlerden kazanılacak yarınlara kopmaz bir zincir çeker. Bu demirin hoyrat soğukluğunu duyamadığınız gibi, dünü yanına aktaran gizemin çözümünde de bir medyum kehaneti göremezsiniz. Metodu bilim olan arkeolojinin sonucu da bir bilimsel gerçektir.

Bu bilimin çalışma alanı dünyada (ne büyük mutluluk) bizim ülkemizde. İşte böylesi verilerle süslü önemli merkezlerden birisi de antik Kelenderis yani AYDINCIK.

Lime lime parsellenip kamp, motel, villa siluetleriyle dikilen beton hayaletlerin uğrayamadığı şirin bir Akdeniz koyu olan Aydıncık, İçel ilimize bağlı, çiçeği burnunda ilçe olmanın torlaklığını özümsüyor. Onun da korkulu rüyası ar damarını çatlatmaya hazırlanan beton hayalet vurguncuları. İlçeye uğrayan yabancı yüzlere karşı takınılan tedirgin tavırlar ihtiyarlarının yüzlerinden okunuyor. Orta kesim ilçe sakinleri esnaf gözlüğü ile bakıyor. Yeni kuşağı ise daha mantıklı ve ufku açık buldum.

Aslında Osmanlı döneminde ilçe merkezi Gilindire olan Aydıncık, I. Dünya Savaşı yıllarında “devletin ali menfaati” için Kaymakamlığı Gülnar’a taşımış, savaÅŸ sonrası da öyle kalmış son yıllara kadar… Münbit, güneÅŸli, denizli, rüzgarlı, hem kıyı ve hem de yayla kenti.

Gelin dilerseniz, benim gibi palmiye yapraklarının gölgelediÄŸi bir çardağın altına oturun. Bu yaprakların poyrazla ortaklaÅŸa sunduÄŸu cilveli ve şıngırtılı konserin eÅŸliÄŸinde, rüzgârın kabarttığı ince ve küçük dalgalarla, nazlı bir gelin edası ile kıyıya vuran Akdeniz’i seyre dalın. Esen poyraz getirdiÄŸi yayla serinliÄŸi ile denizin buÄŸunu açık denizin bilinmezliklerine doÄŸru çevirirken, uçsuz-bucaksız masmavi denizi ve önünde yemyeÅŸil çamlarla donanmış kıyı ÅŸeridinin doyumsuz manzarasını elinizdeki yayık ayranıyla yudumlayın. Bir sinevizyonla da tadabileceÄŸiniz bu zevkte her nefes alışta ciÄŸerlerinize kadar inen incir, yasemin, çam ve kekik kokularını bulamazsınız. Ve hiçbir ÅŸekilde, buradaki kadar denize bir dalga kadar yakın, bir rüzgâr gücünce uzak olamazsınız. Evet, burası ufku alabildiÄŸince deniz olan yayla: Aydıncık.

DoÄŸası bu denli doyumsuz olan Aydıncık’ın yani Gilindire’nin, yani antik Kelenderis’in yazılı belgelerde saptanmış olan yerinin somut kalıntıları ile günümüze yansıtılıp, geleceÄŸe aktarılması için 1989 yılında baÅŸlayan ve tüm hızıyla sürdürülen arkeolojik kazılar meyvesini sunmaya baÅŸlamış bile. Ve otoriteler antik Kelenderis kentini limanı, kalesi ve diÄŸer dini, sosyal yapılan ile gözlerinin önünde canlandırma çabası içerisindeler. Kelenderis limanını betimleyen mozaik, bir sanat ve mimarlık harikası Dörtayak denilen Roma anıtı, liman hamamı, tiyatro, kilise, mezarlar ve yüzlerce taşınır buluntular Aydıncık’ın bir müze kent ilan edilmesini haklı kılıyor.

İlçede ilan edilmiÅŸ sit alanlarına karşı bir sahil yaÄŸmasının ayak sesleri duyuluyor. Belde sakinlerinin pek çoÄŸu, ne yazık ki Anadolu kentlerinde olduÄŸu gibi burada da kültürel miraslarına bir defineci gözü ve insafsızlığı ile bakıyor. YaÄŸmalanan ve izinsiz açılan pek çok yerde talancıların aradığı hep bilinen ÅŸeyler… AsayiÅŸi ve güvenliÄŸi sürdüren Jandarma Komutanlığı’nın özverili ve bilinçli gözetiminin çok sevindirici düzeyde olduÄŸunu gördük.
>Kültür Bakanlığı, mülki ve mahalli yöneticilerin uyumlu desteÄŸi ile Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ekibinin kapasiteli çalışmaları Kelenderis’i ayaÄŸa kaldıracak. Prof. Dr. Levent ZoroÄŸlu baÅŸkanlığında ve AraÅŸtırma Görevlisi Nurettin Arslan’ın yönetiminde öğrenci ve yerli gençlerden kurulu kadro, kalıcı harikalara imza atıyor.

Sunulan bu özveriyi takdir eden belde sakini yok deÄŸil… Bu duygularını en basit bir diyalogda bile göstermenin çabası içindeler. Åžunu bildikleri kesin ki, yapılan bu kültür yatırımı bir tarih potansiyelini bilim dünyasına tanıtmakla kalmayacak, belde turizmi açısından da büyük katkı saÄŸlayacak. DoÄŸa ile tarihin kucaklaÅŸtığı ve fakat modern kentleÅŸmenin alt yapısının hazırlandığı bir belde olan Aydıncık’ta düşülecek küçük hataların, ileride onarımı güç yaralar açacağı tüm belde sakinlerine anlatılması gerekiyor.

Evet, dünümüzde ya da günümüzde yaşanan bazı olaylar yanın unutulmuş gibi görünebilir. Ama unutmak kadar hatırlamak denilen bir yetiyi de Tanrı insana bağışlamıştır. Böylesi iyi ya da kötü hizmet ya da yatırımlar sosyal belleğe yazılırlar. Günü geldiğinde de bir tarihsel gerçek olur, karşımıza çıkarlar.

Ve bizi yaptıklarımızla yargılarlar. Suçlu bulurlarsa affetmezler. Çünkü “tarih affetmez!” Nurettin ÖZKAN (Konya Müzesi) – İçel Sanat Kulübü 1995/40 sayılı aylık bülteninden alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top