KANLIDIVANE’DE MÜZİĞİN EVRENSEL ÇAÄžRISI – Abdulkadir KAÇAR
Çiçeğin arıyı,
Denizin yaÄŸmuru,
Toprağın insanı çağırdığı gibi, nedensiz, niçin siz, sorular sormadan katıldım Kanlıdivane ‘deki MüziÄŸin evrensel davetine… Mersin Opera ve Bale Orkestrası Klasik Müzikten özgün örnekler sunacaklar, sanatçılar aryalar seslendireceklerdi. Seçilen yer ise Kanlıdivane, yani antik bir kentti… Zamanlama güzel, çaÄŸrı yerinde, organizasyon belki de bölgemizdeki tek örnekti…
Mersin’den bindiÄŸimiz İçel Sanat Kulübü’nün organizesindeki otobüsler bizi bir dönem uygarlığına damgasını basmış bu antik kente götürürken, herkes bunun kusursuz ve yüce bir müzik ziyafeti olduÄŸunu biliyor, o lezzetten herkes daha büyük ölçüde payına düşeni almanın plan-programını yapıyordu.
16.30’daki konser öncesi Kanlıdivane antik kentini tanımamız için otobüsler bizi 13.40’ta oraya indirmiÅŸlerdi bile… O da ne, Kanlıdivane sanki aÄŸlıyordu, bizi hüzünlü, bir yaÄŸmurla karşılamıştı. Dünya adı verilen bu yıldızda çeÅŸitli uygarlıklar yaÅŸayan Kanlıdivane bugün terk edilmiÅŸliÄŸine, yıkılmışlığına, yalnızlığına aÄŸlıyordu… Özel otomobillerinden ve otobüslerden inen binlerce kiÅŸi, onu yalnızlığından kurtarmak için gelmiÅŸ, ama belki o bunun farkında deÄŸildi… Gün döndü bulutlar dağılmak bilmedi… Binlerce insan, Kanlıdivane’nin eski günlerinde olduÄŸu gibi, cadde cadde, sokak sokak, ev ev, içme suyu kuyularını bir bir dolaşıp, yaÄŸmura aldırış etmeden onu yalnızlığından çekip kurtarmanın yollarını anıyorlardı.. Ama, yalnızlığı öyle derin, öyle büyük, öyle sınırsızdı ki, kolay kolay gökyüzünden inen gözyaÅŸları dinecek gibi deÄŸildi… Bu eski zaman güzelinin yalnızlığı konser baÅŸlamadan 30 dakika önce sona ermiÅŸti… Gökyüzündeki bir avuç mavi, bütün bulutlan kovarak Evrene hakim olmuÅŸ, GüneÅŸ sarı saçlarını müziÄŸin evrensel sesine kulak vererek gelen insanların Üstüne dağıtmıştı.. Kanlıdivane yalnızlığından kurtulmuÅŸ, konsere 30 dakika kala, evrensel çaÄŸrı hedefine ulaÅŸmıştı… Orkestranın birbirinden deÄŸerli elemanları, Sanatçılar, Åžef büyük bir sevinç içinde, görevlerini yerine getirmenin yoÄŸun çabasıyla çalışmalarına baÅŸlamış, müziÄŸin evrensel boyutlarından girerek, kendilerini dinleyenleri alıp, çaÄŸ çaÄŸ, yıldız yıldız, galaksi galaksi bir zamansızlık ve mekânsızlık boyutlarında geziye çıkartmışlardı… Kanlıdivane’nin 100, 150 metre derinliÄŸine düşen, müziÄŸin tınıları, orada dönüp, dolanıp, daha da güçlenerek, daha da yakıcı biçimde obruÄŸun karşısına ulaÅŸtığında insanlar bu doyumsuzluk karşısında, tesadüfen bulundukları bu yıldızdaki, yaÅŸam çizgilerini düşünüyorlar, evreni, çiçeÄŸin taç yapraklarındaki rengin derinliklerini, doÄŸanın suskunluÄŸunu, yalnızlığı sona eren Kanlıdivane’nin yazgısını düşünüyorlardı… Tabii obruktaki krallar kraliçeler, din adamları, dev savaşçılar, yüzyıllardır tutuklu kaldıkları taÅŸ kalelerden fırlayıp, kalkıyorlar, günümüz insanlarına, “HoÅŸ geldiniz” diyorlardı sanki… YaÅŸadıkları dönemin giysileri, örf – adetleri, zenginlikleri, yoksullukları, belki evrensel kültürün bir parçası olduklarını anlatıyorlardı… Akdeniz bir baÅŸka lacivertti, mor çiçek baÅŸka bir mor, yeÅŸilin yedi tonu, gökyüzüne karışıyor, onlar da müziÄŸin evrenselliÄŸinde, ölümsüzlüğün peÅŸine düşüyorlardı.. Kendilerinden önce burada yaÅŸayan canlıların son örnekleri olan diÄŸer canlıların tamamı, evrensel bir ilahi çaÄŸrı olan müzikle bütünleÅŸip, anlar, kelebekler, fır fır böcekleri, talih böcekleri, milyonlarca canlı hep birlikte dans ediyorlar, bu evrendeki yalnızlıklarını milyarlarca ışık yılı uzakta, kim bilir hangi galaksinin hangi yıldızındaki hemcinslerine mesajlar gönderiyorlardı… İnsanlar sessizliÄŸe kenetlenmiÅŸ, müziÄŸin ilahi akustiÄŸi içinde büyülenmiÅŸler, bu güzelliÄŸin hiç bitmemesi için tanrıya yalvarıyorlardı… Kayalardaki kabartmalar, heykeller, milyonlarca çiçekler, canlılar, insanlar evrensel bir dil olan müziÄŸin ritmiyle bütünleÅŸip-birleÅŸip, birbirinden güzel duygularla Akdeniz’in lacivert sularında bilinmeyen yöne yelken açan, beyaz kuÄŸu gibi süzülen gemilerde olmayı hayal ediyorlar, sonsuzluÄŸa giden yolu, ilahi yolu arıyorlardı…
18.00’e kadar süren bu evrensel kültür şöleninden her canlı, her cansız hissesine düşeni almanın yoÄŸun ve akıcı sıcaklığında sonsuzlukla bütünleÅŸip, Evren’in diÄŸer köşelerindeki yıldızlarda yaÅŸayan hemcinslerine mesajlar gönderip, yaÅŸam çizgileri üzerinde yoÄŸun ve sonsuz düşüncelere daldılar…
Sanatseverlerin, ÅŸairlerin, sanatçıların, gerçekten seçkin bir davetli topluluÄŸunun oluÅŸturduÄŸu bu kitlenin her geçen gün büyümesini, dünyanın diÄŸer beldelerinden gelen insanların da bu toplulukta yer almasını diliyorum… Bu organizeyi yapan herkesi yürekten kutluyorum. Böyle eÅŸsiz bir mekânda doÄŸayla, müziÄŸin ilahi güzelliÄŸiyle bizleri bir araya getirdiÄŸiniz için teÅŸekkür ediyorum.
Bin yıl dünyada yaÅŸasam, bin yıl bu konser düzenlense, bin kez orada olmayı, Kanlıdivane’nin hüzünlü gözyaÅŸlarında ıslanmayı, evrensel bir çaÄŸrı ve sanat olan müziÄŸin çaÄŸrısında sonsuzluÄŸa açılan kapıdan sonsuzluÄŸu izlemeyi arzu ederim. İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni 1995/38. Sayısından alınmıştır.