Tevrat ve eski geleneklere göre, Arâmîler Sami halklarından kabul edilir. M.Ö. XIV. yüzyılın sonları veya XV. yüzyılın başlarında, Suriye’den ya da Sinear tabletlerinde “Dağlılar” olarak anılmaları dolayısıyla Arabistan’ın kumlu çöllerinden geldikleri düşünülmektedir (Çoban, 2011, s. 92). Arâmîlerin Arabistan çöllerinden üç dalga halinde kuzeye göç ettikleri, bu göçlerden üçüncüsünün de Suriye’nin kuzeyine kadar ulaştıkları ve Sam’al ülkesini istila eden Arâmîlerin de bu dalgayla geldikleri değerlendirilmektedir. Onlara “Arâmî” adı verilse de “Akhlamular” olarak da bilinirler (Kınal, 1949). Bölgeye yerleşmeden önce, burada bir Hitit ve Hurri nüfusu olabileceği (Landsberger, 1948), ayrıca Arâmîlerle rekabet edebilecek yoğunlukta bir Luwi nüfusunun bulunabileceği öne sürülmektedir. Bu teoriyi destekleyen unsurlardan biri, Samal krallarından bazılarının Luwice isimlere sahip olmasıdır (akt. Himmetoğlu, 2015, s. 9).
(Himmetoğlu, 2015, s. 25)’nun belirttiği gibi Arâmîler, Mezopotamya ve Kuzey Suriye’ye yerleştiklerinde mevcut kültürü benimsemiş ve dini inanca da yansıtmışlardır. Yerli halkların (Hurri, Hitit, Kenanlı) dinlerini ve ilahlarını kabul etmiş, ayrıca Fenike’den gelen ilahlara da taparak çoktanrılı bir sistemi benimsemişlerdir.
Arâmîlerin kökenine dair bir diğer önemli anlatı ise “Türk Süryani Tarihi’ne” dayanmaktadır. Horepiskopos (Günel, 1970, s. 29)’a göre, Süryanîlere Aramîler de denir, dillerine ise Süryanî Aramî adı verilir. Aramîler, Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın, onun da oğlu Aram’ın soyundandır. Milâttan 2347 yıl önce Hz. Nuh’un Gemisi (Kardo) [(Süryanî Tevrat- Tekvîn, Bap 8-4)] Cudi Dağı’na oturduktan sonra Nuh ve ailesi gemiden inerek Temnet adlı bir köy kurmuştur. Nuh, dünyayı üç oğlu arasında paylaştırmış, Filistin, Şam, Mezopotamya, Asur ve Hicaz gibi bölgeler Sam’ın payına düşmüştür. Burada yaşayanlara Samî denilmiş ve bu topluluklar üç gruba ayrılmıştır: Amurîler, Kenanîler ve Aramîler. Tevrat’ta Aram adıyla üç bölge anılmaktadır: Aram Soba, Aram Demisk ve Aram Nehbeyin (Mezopotamya). Büyük İskender’in halefleri Slokîler, Aramîlerin yaşadığı bu bölgeleri istila etmiş ve isimlerini değiştirmiştir. Mezopotamya’ya Dış Suriye, Şam’a İç Suriye, Filistin’e Güney Suriye, Halep’e ise Kuzey Suriye adını vermişlerdir. Slokîler, burada yaşayan halkı Süryanî (Suriyeli) olarak adlandırmış ve bu isim günümüze kadar ulaşmıştır. Aramîler başlangıçta yıldızlara ve putlara taparken, İncil’in müjdesini kabul edenler, putperest kalan Aramî kardeşlerinden ayrılmak için Aramî adını bırakıp Süryanî adını benimsemiştir. Böylece Süryanî ismi, bir mezhep kimliği olarak varlığını sürdürmüştür.
Büyük olasılıkla Demir Çağı’ndan çok önce, Arâmî toplulukları Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’de küçük gruplar halinde gelip kırsal kesimlere yerleşmişlerdi. M.Ö. 9. yüzyılda bu bölgelerde etkin bir şekilde yaşamaya başladılar ve deniz kavimlerinin yıkıcı etkilerinden doğan siyasi boşluktan faydalanarak geniş alanlara yayıldılar. Aşiretler veya kabileler olarak yaşayan Arâmî toplulukları, sonunda Arâmîce isimler alan kent devletlerini kurdular (Mieroop, 2018, akt. Bozkurt, 2021, s. 64).
(Hrouda, 2016, akt. Bardakçı, 2020, s. 79-80)’e bakılırsa Arâmî dili, Mezopotamya dil tarihinde yeni bir dönemin başladığını gösterir. Arâmîler, hece yazısı yerine Fenikeliler tarafından icat edilen ve sesli harf karakterleri olmayan bir alfabe kullanmışlardır. Yazılarını çoğunlukla papirüs ve parşömene yazmışlar; bu durum, Arâmîce’nin kısa sürede Akadca’nın yerini alarak Mezopotamya’nın ortak dili olmasını sağlamıştır. (Köroğlu, 2006)’nun araştırmasına göre zamanla uluslararası ortak iletişim dili olarak kabul gören Aramca, Eski Ahit’te de kullanılmış, Pers egemenliği döneminde yaygın bir ticaret dili olmuş ve bazı lehçeleri Kuzey Mezopotamya ile Güneydoğu Anadolu’da Süryani ve Keldani gibi topluluklar aracılığıyla günümüze kadar ulaşmıştır (akt. Çoban, 2011, s. 99).
Fiziksel özellikleri açısından Arâmîler, Sami halklarının tipik bir örneği olan Araplardan belirgin şekilde farklıdır. Sami topluluklarının çoğu uzun kafalı (dolikosefal) özellikler gösterirken, Arâmîlere ait heykel, kabartma ve mezar buluntuları onların kısa kafalı (brakisefal) olduklarını ortaya koymaktadır. Bu bulgular, Arâmîlerin fiziksel yapı açısından diğer Sami halklarından farklılaştığını göstermektedir (Özer, 2019, s. 5).
Tankut (1938)’a göre dinarik ve Homo-Tauricus gibi tüm brakisefal gruplar, dağlık bölgelerde ve Alp coğrafyasında yaygındır. Bu gruplar, Orta Asya’dan sonra Ön Asya’yı ve özellikle Anadolu’yu ikinci yurt olarak seçmiştir (s. 16). Anadolu’da kurulan Arâmî krallıkları, Luwili kralların ardından ortaya çıkmıştır. Arâmî beyleri tarafından yönetilen bu krallıklar, Erken Arâmîce ve Fenikece yazıtlar bırakmış ve zamanla Asur İmparatorluğu’nun etki alanına girmiştir. Bazıları Asur’un vassali olmuş, bazıları ise tamamen Asur’a bağlı kalmıştır. Bu krallıklar, Antik Yakın Doğu’da siyasi ve kültürel çeşitliliği yansıtan önemli bir örnektir (Yıldırım, 2019, s. 132).
Netice:
Mersin ilimizin Gözne mahallesindeki Şıh Bağı mevkiinde “üç beş sözcükten oluşan Arâmî yazıtı bulunmuştur” (Özkan, 2007, s. 25). Değerlendirmelere göre, bu yazıtın varlığı Arâmîlerin eski İçel Bölgesi’ne kadar ulaştığını göstermektedir (Çoban, 2011, s. 96). Yazıtın bulunduğu yer ve mevkiini tespit için yöre araştırmacısı Sn. Av. İrfan Tümer ile 07.07.2024 günü adı geçen mevkiye gidilmiş, yazıt görülmüş, fotoğrafı alınmıştır.
Son not: Yazıtın bulunduğu yer, vahşi taş kırma ve pazarlama sahası içerisindedir. Bu önemli tarihi mirasın korunması için ilgili mercilerin tedbir alması önem arz etmektedir. İmkân dahilinde yazıtın Mersin Müzesi’ne taşınarak korunması tarihi mirasın geleceği için elzemdir.
Kaynakça
Bardakçı, K. (2020). İki Dil, İki Halk, Tek Coğrafya: Luvi-Arami İlişkileri. Universal Journal of History and Culture, 2(1). 07 04, 2024 tarihinde https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1068565 adresinden alındı.
Bloch, Y. (2018). Anadolu’da Aramiler ve Yeni Assur-Arami Ilişkileri. Taurus Anadolu Uygarlıkları Serisi, 7(7).
Bozkurt, İ. E. (2021). Yakın Doğu’yu Demir Çağı’nda Yeniden Şekillendiren Halk: Aramiler. Gorgon, Kültür, Tarih ve Araştırma Dergisi(14). www.gorgondergisi.com adresinden alındı.
Çoban, H. (2011, Bahar). Arami göçleri. TÜBAR, XXIX, s. 91-102. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/157055#:~:text=Arami%20kelimesi%20kuzey%20Mezopotamya’n%C4%B1n,(Albayrak%201997%3A%2038). adresinden alındı.
Günel, A. (1970). Türk Süryaniler Tarihi (Oya Matbaası b.). Diyarbakır.
Himmetoğlu, M. F. (2015). Güney Anadolu’da Arami Bir Devlet Olarak Sa’mal ve Kralı Kilamuwa’nın Dış Politikası. Çukurova Araştırmaları Dergisi, 1(1), s. 8-15. https://doi.org/http://dx.doi.org./10.18560/Çukurova.15
Kınal, F. (1954, Nisan). Eski Önasya Dinlerinde Monoteist Temayüller. Belleten, 18(70), s. 115-130. Ocak 27.01.2025 tarihinde https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3083722 adresinden alındı.
Özer, R. (2019). Aramiler ve Süryaniler. [Yayınlanmamış Bitirme Tezi]. Denizli: Pamukkale Üniversitesi.
Özkan, Ş. (2007). Gözne Şıhbağı’ndaki Arami Yazıtı ve Aramiler. İçel Sanat Kulübü, 17(150), s. 25-26. http://www.icelsanatkulubu.com adresinden alındı.
Tankut, H. R. (1938). Nusayriler ve Nusayrilik Hakkında (Ulus Basımevi b.). Ankara.
Ülkü, H. (2016). İslam tarihi (Cilt I). (Z. Çelik, Dü.) Çelik yayınevi. http://celikyayinevi.com.tr/Content/bookSummaryFiles/Islam-Tarihi—2-cilt-1272016-131543-817.pdf adresinden alındı
Yıldırım, N. (2019). Demir Çağında Anadoludaki Aramilerin Politik Coğrafyası. Cappadocia Journal of History and Social Sciences, 1(6).
MERSİN- GÖZNE’DE BİR ÂRAMÎ YAZITI – Hilmi Dulkadir
