En büyük zevki Toros Dağları başında kara çalılar arasında dolaşmaktı. Kuşların ötüşü, tavşanların kaçışı, çiçeklerin kokuşu ona sonsuz bir haz verirdi. Kimi zaman bu zevk denizinin içinde saatlerce yüzdüğü olurdu.
Yine bir sabah bu duygularla attı kendini çadırdan dışarı. Amaçsızca yürümeye başladı. Bir koçmar (büyükçe kertenkele) taşın üstüne çıkmış başını sallıyordu. Önünden bir kalle (sincap) fırlayıp tin tin kaçmaya başladı. Bir boz ilan(yılan) su gibi kayarak uzaklaştı yanından. Ardında palazları bir keklik hünerini gösterip yavrularını korudu Karacaoğlandan. Sevgi dolu gözlerle baktı ananın çabalarına. Dallarla didişen tahra sesleri geliyordu. Bu seslere “diiş diiş ünlemeleri karışıyordu. Toros Dağlarının üstünde yaşamak vardı orada.
Birden yeşil başlı bir ördeğin kanat çırparak uzaklara uçup gittiğini gördü. İç dünyası birden değişiverdi. Kuşlar, hele de ördekler, ona hep sevgililerini hatırlatırdı. Genellikle sevgilileri başlarını yeşil bir çalma (bağlak, baş örtüsü)ile örterlerdi. Doğaldır ki eli kendiliğinden sazına gidiverdi. Rahat edebileceği bir yere bakındı. Bu dağların başında yerden çok ne vardı! Bir ağacın dibine çöküverdi. İçindeki olanca duyguları salıverdi doğaya!
Yeşil Başlı Gövel Ördek
Uçar Gider Göle Karşı
EÄŸricesin Tel Tel EtmiÅŸ
Açar Gider Yare Karşı
Telli Turnam Sökün Gelir
İnci Mercan Yükün Gelir
Elvan Elvan Kokun Gelir
Yar Oturmuş Yele Karşı
Şahinim Var Bazlarım Var
Tel Alışkın Sazlarım Var
Yare Gizli Sözlerim Var
Diyemiyom Ele karşı
Hani Karac’oÄŸlan Hani
Veren Alır Tatlı Canı
Yakışmazsa Öldür Beni
Yeşil Bağla Ala Karşı