Zaman, başı ve sonu olmayan bir sonsuzluk. Milyar yıllar öncesinden gelip yine aynı biçimde milyarlarca yıl sonrasına uzanan bir devinimin adı. Geçmişten gelip geleceğe akan bir süreç. Ve takvimler yılı, ayı, haftaları göstererek uzun zaman evrelerini anımsatır bize.
Zamanın günlük ve anlık göstergesi ise bir baÅŸka zaman ölçer olan Nam-ı diÄŸer, saattir. Mekanik anlamda kullanılan modern saatlerin hayatımıza girmesinin geçmiÅŸi birkaç yüz yıllık zamana dayanır. Saat Kuleleri Avrupa’dan baÅŸlayarak ülkemizde yaygınlık kazanmış ve kent mimarisinin önemli unsurları arasında yerini almıştır.
Türkiye’de tarihi nitelikleri olan yaklaşık 100 kadar saat kulesi bulunmaktadır. Bir bölümü birbiriyle benzerlikler taşısa da, bunlar farklı kentlerde ve iklim koÅŸullarında çeÅŸitli tip ve mimari özelliklerde yapılmış saat kuleleridir. Bu saat kulelerinin kimi dairesel formda, kimi kare ya da konik tarzında inÅŸa edilmiÅŸ.
Bu saat kulelerinin önemli bir kısmını, taÅŸ işçiliÄŸinin örnekleri olarak görmek mümkün. Anadolu’nun dört bir köşesinde kentlerin mimarisine ayrı bir güzellik katan saat kulelerinin kimi taÅŸ malzemeden yapılmış, kimi tuÄŸla örgülü, kimi mermer kaplama ya da Bilecik Saat Kulesi örneÄŸinde olduÄŸu gibi bir bölümü ahÅŸaptan yapılmış saat kulesine rastlanmaktadır.
Bir dalga gibi Anadolu’yu saran ve çoÄŸu 19. yüzyıl içinde yapılan inÅŸa edilen saat kulelerinin yine az bir bölümü ise cumhuriyet sonrası yapılar olarak çıkar karşımıza. Her birinin kendince yapılış öyküsü bulunan bu saat kulelerinden biri de Tarsus’tadır. Neredeyse 115 yıllık geçmiÅŸiyle Anadolu’daki en eski saatlerden biri olan Tarsus Saat Kulesi bugün hala çalışmaktadır.
Bir zamanlar Tarsus Saat Kulesi, Ulu Cami, Kırkkaşık Bedesteni, Yeni Hamam, Kubat Paşa Medresesi, Buğday Pazarı, Kasaplar Çarşısı, Şadırvanlı Han, Abacı Han, Hindi Han gibi çok sayıda yapı ile kentin ticari yaşamının nabzının attığı bu bölgede günlük hayatın ve çalışma yaşamın akşını düzenleyen zamanı imlerdi.
Tarsus Saat Kulesi, RamazanoÄŸulları döneminde Piri PaÅŸa’nın oÄŸlu Ä°brahim Bey tarafından eski bir tapınağın temelleri üzerine 1579’da inÅŸa edilmiÅŸ olan Ulu Cami’nin revaklı avlusunun kuzeydoÄŸu köşesinde yer alır. Caminin iki minaresinden birinin yıkılması sonucu Tarsus Kaymakamı Ziya Bey, 1892 yılında eski minare kaidesi üzerine o dönem moda olan Saat Kulesi yaptırma geleneÄŸine uyarak ÅŸimdiki yapıyı inÅŸa ettirir.
Tarsus Saat Kulesi’ne iliÅŸkin en eski fotoÄŸraf 1893 yılında Servet-i Fünun dergisinde yayımlanmış.
Kentin simgelerinden biri olana Tarsus Saat Kulesi çokgen kaideli eski minare üzerinde yerden yaklaşık olarak 10 metre yükseklikte, sekizgen gövdelidir. Saat Kulesi’nin yerden toplam yüksekliÄŸi 30 metredir ve döner bir merdivenle çıkılır. Gövdenin dört yüzü daha geniÅŸtir. Ãœstte demir korkuluklu bir balkon, onun üzerinde geniÅŸ yüzlerde yuvarlak saat kadranları vardır. Saatin makinesi iki ağırlıkla çalışır.
Tarsus Saat Kulesi yapısı içindeki bir ana saat, kulenin dört cephesinde yer alan dört saat kadranına hareket veriyor. Saat iki ağırlıkla çalışan bir mekanizmaya sahip. Saati çalıştıran ağırlık 150 kg. zil ise 250 kg.’lık bir ağırlıkla iÅŸliyor. Kulenin en üst bölümünde çan yer alıyor. Saatin çalışma sistemine göre, yarım saatte zil bir kez, saat başı ise ikiÅŸer kez vuruyor. Saatin bakımı görevlisi tarafından düzenli olarak yapılırken saatin mekanizması/ zembereÄŸi haftada bir kez kuruluyor.
Kent trafiÄŸinin bugünkü kadar yoÄŸun olmadığı eski zamanlarda Saat Kulesi’nin zamanı bildiren çan sesleri kentin diÄŸer ucunda kendini duyururdu. Åžimdi ise insanlar ancak gecenin sessizliÄŸinde bu sesi duyabiliyor.
Çok yüksek yapıların olmadığı zamanlarda da kendini gösteren bir anıt gibiydi saat kulesi. Bugün ise yüksek beton binaların içinde kaybolup gitmiş durumda.
Tarsus’la ilgili anılarda ve gezginlerin anlatılarında ise Tarsus Saat Kulesi’nden sıkça söz edildiÄŸine rastlanır.
Amerikalı Roger P. Matteson o zaman St. Paul Enstitüsü olan ve ÅŸimdiki Tarsus Amerikan Koleji’nde öğretmenlik yaptığı 1923-1927 yılları arasındaki anılarında Tarsus’u anlatırken saat kulesinden şöyle söz ediyor:
“ DiÄŸer taraftan burada, güzellik ve çekicilik büyüsü ile kaplı birçok ÅŸeye de tanıklık ediyordum. Bedestenlin (Kırkkaşık Çarşısı) üzerinden o görkemli yapı Ulu Cami’yi seyredebilmek çok güzel bir hazdı. Çok güzel bir minaresi ve Arapça numaralandırılmış saat haznesine sahip bir Saat Kulesi vardı. Ulu Cami bünyesinde, onun karşı köşesinde eski zamanın varlıklı insanlarına ait birçok etkileyici ve saÄŸlam yapılı malikâne vardı. Ve ÅŸehrin ötesindeki hayranlık uyandırıcı Toros manzarası, ÅŸehir ufuklarının en çarpıcı güzelliÄŸiydi. Upuzun bir yaz sıcağının ardından bile, üzerinde taşıdığı kar elbisesi ile Toros daÄŸları, neredeyse tüm Anadolu’yu çevreleyen daÄŸ sıralarının bir parçasıydı.”
Yine 1900’Iü yılların başında Amerikan Kolejinde öğretmenlik yapan Helen Davinport Gibbons ise annesine gönderdiÄŸi mektubun bir yerinde, saat kulesinin o günlerde bozuk olduÄŸunu ve çalışmadığını hatırlatmak istercesine ÅŸunları yazmaktadır: “Toroslarda haftalarca süren kampımızdan sonra geceleyin Tarsus’a vardık. Yorgun düşen atlarımızı saat 10 gibi kolejin kapısına doÄŸru sürdük. Yakınlarımızdaki Saat Kulesi komik bir ÅŸekilde 4’ü gösteriyor ve çalıyordu.”
Gecenin en sessiz zamanlarında Tarsus Saat Kulesi’nin çanları kentin tüm yapılarını aşıp en uzak yerlerden bile duyulur. Gecenin sessizliÄŸini çınlatan sesi ile biten bir zamanı ve baÅŸlayan yeni bir zamanı hatırlatmaktadır bizlere.
İçel Sanat Kulübü  Aylık Bülteni 2013-198. Sayısından Alınmıştır.