,

AKKAHVE ‘nin SANATÇILARI : TURHAN OÄžUZBAÅž – (DoÄŸan AKÇA – 14/16 )

Göçer bir başka dünyaya göçmez bildiklerimiz
Küser dünyaya bir gün küsmez bildiklerimiz
Öyle ani uçar ki bir bilinmez aleme
Kaybolur gider bir gün ölmez bildiklerimiz.
Turhan OÄžUZBAÅž
Ä°stanbul, BeyoÄŸlu 1. Baro Han’da bir avukatlık bürosu. Ama kağıdan girer girmez sizi etkileyen, ÅŸaşırtan bildiÄŸimiz avukatlık bürolarına hiç benzemeyen bir mekan. Gözleriniz büronun sahibinden kaçıp duvarlara, masanın üstündekilere gidiyor hep. Gözleriniz büronun sahibinden kaçıp duvarlara, masanın üstündekilere gidiyor hep. Mani olamıyorsunuz. Ä°smet Ä°nönü’nün bu güne kadar hiç görmediÄŸim güzel bir fotoÄŸrafının altına çerçevelenip asılmış bir telgraf. Ä°yice dikkat edince okuyabiliyorsunuz. Ä°nönü teÅŸekkür ediyor. Tarih 30/ 09/1950. Ä°nönü 15-16 yaşında bir çocuÄŸa niye teÅŸekkür etsin. Merakınızı hissediyor ve anlatıyor. 1950 seçimlerinde CHP seçimi kaybetmiÅŸ. Ä°ktidara büyük bir çoÄŸunlukla Demokrat Parti gelmiÅŸ. Zuhuri Danışman adında birisi bir tarih kitabı yazmış, okullarda okutulmak üzere. Ama kitapta 1. ve 2. Ä°nönü savaÅŸları yok. Tabii ki kıyamet kopmuÅŸ. Basının ünlü yazarları ateÅŸ püskürürken, halk da Ä°nönü’ye ve Hükümete telgraf yaÄŸdırmaya baÅŸlamış. iÅŸte Turhan OÄŸuzbaÅŸ Ä°nönü’ye bu nedenle “Sizi hiçbir kuvvet tarihten ve gönlümüzden silemez” diye telgraf çekmiÅŸ. Tabii lise adresiyle ve cevap da lise’ye gelmiÅŸ. Müdüriyetteki ÅŸaÅŸkınlığı düşünün. Ä°nönü’den bir lise öğrencisine teÅŸekkür telgrafı. Nasıl olur, Ä°nönü seni nereden tanıyor ÅŸeklinde bir yığın soru.
Oysa Turhan OÄŸuzbaÅŸ’ı tam anlamıyla tanısalar böyle ÅŸeyler sormayacaklar. Daha orta okulun başında ÅŸiirleri “Yeni Mersin” gazetesi’nde yayınlanmaya baÅŸlayan, 1950’de “Koca Türk” adında bir radyofonik piyes yazıp bunu ÅŸimdi Ä°zmir savcısı olan Åževki Levent, Ä°zmir’de doktorluk yapan Nejat Aktolga, Nermin (Tok) Kakınç, Yıldız Carudi gibi arkadaÅŸlarına oynatan, edebiyat öğretmeni Gündüz (YoldaÅŸ) Göktürk bir divan ÅŸiirinde geçen kamet (uzun) sözcüğünü bilemediÄŸi için iyi açıklayamayınca azarladığı zaman kızıp “peki sen bunu açıkla” diyerek Fuzuli’nin ünlü “su” kasidesini ezbere okuyan, daha lisenin ilk yıllarından itibaren ÅŸiirleri ülkenin en ünlü edebiyat dergilerinde yayınlanan, okuldaki duvar gazetesinin yayınlanma sorumluluÄŸunu yüklenen, 15 dakikalık teneffüslerde bahçede gezmek yerine mikrofon başına koÅŸup Suna (Merze) Tanaltay ile birlikte bütün okulda dinlenen ÅŸiirler okuyan, renkli, kiÅŸilik sahibi, herkese gösterdiÄŸi saygının kendisine de gösterilmesi gerektiÄŸine inanan ve bunu isteyen bir çocuÄŸun elbette Ä°nönü’ye ve tarihe yapılan haksızlığa da tahammül etmeyeceÄŸini ve tepki vereceÄŸini bileceklerdi.
Ben Turhan Abiyi dinlerken yine gözüme mani olamıyorum. Odada gezinen gözüm Sudi Abaç’ın yaptığı bir Turhan OÄŸuzbaÅŸ karikatüründen çerçevelenmiÅŸ bir el yazısına gidiyor. Okumak için yaklaşıyorum. Çok güzel bir dörtlük, altında “Özdemir Asaf – 1975 Kulis” yazıyor. Turhan Abi o muhteÅŸem ses ve tekniÄŸiyle ÅŸiiri okuyor. Oradan aklıma Turhan OÄŸuzbaÅŸ’ın lise biter bitmez Hukuk tahsili için gittiÄŸi Ä°stanbul’da radyodan sunduÄŸu ÅŸiir saatleri geliyor. Bakın Ergün Evren bunun için ne diyor. “Ve Ä°stanbul Radyosu’ndan bir ses.. ÅŸair TURHAN OÄžUZBAŞ    Tanrım ne büyük heyecandı… Ne büyük olaydı. Ben de bir gün sesimi bir radyo mikrofonundan, önünden geçerken bile bakamadığım sevgilimin evine ulaÅŸtırabilecek miydim?” Bu olayı mantar gibi türeyen yüzlerce radyonun olduÄŸu bu günlere bakarak düşününce belki küçük görebilirsiniz. Oysa olay sadece Ankara, Ä°stanbul ve belki Ä°zmir’de sadece devletin bir radyosunun olduÄŸu günlerde yani 1950’li yıllarda geçiyor.
Heyecanla gezinen gözüm bu kez yuvarlak, ortasında Atatürk kabartması olan bir plakete iliÅŸiyor. Sevgili Valimiz Çetin Birmek 40. Sanat Yılı dolayısıyla Turhan OÄŸuzbaÅŸ’ı kutluyor. Birden Kültür Merkezi’nde yapılan o muhteÅŸem 40. Sanat Yılı kutlamasını ve Valimiz Çetin Birmek’in o sevgi dolu gözlerini hatırlıyorum.
Gözüm bu defa masaya kayıyor. Masanın üstü hukuk kitap ve dosyalarından çok sanatla ilgili kitap ve dergiyle dolu. En güzeli İçel Sanat Kulübü Dergisi’nin son üç – dört sayısı da masanın üstünde. Duygulanıyorum. Birden bir çekmeceyi açıp bir zarf ve zarftan iki küçük fotoÄŸraf çıkarıyor. Bu fotoÄŸraflardan birini, Pera Palas’ın balkonunda Ãœmit YaÅŸar OÄŸuzcan, Yahya Kemal ve Turhan OÄŸuzbaÅŸ’ın göründüğü fotoÄŸrafı bu yazının içinde yayınlamaya çalışacağız. Tabii söz hemen o büyük ÅŸaire, Yahya Kemal’e geliyor. Yahya Kemal’le sohbetlerini anlatan Turhan Abi’yi hayranlıkla dinliyorum. Ama ben burada onları anlatmak istemiyorum. Çünkü bu güzel anıları Turhan Abi’nin yazıp yollamasını bekliyorum.
Ve bütün bu sohbet sırasında bir yığın klasik müzik bant ve CD’lerinin yanındaki teypte A. Vivaldi’nin muhteÅŸem eseri “Dört Mevsim” ikimizi ve bütün odayı sararak, okÅŸayarak çalıyor.
Galiba ikimiz de acıktık ki kalkıp yemeÄŸe gidiyoruz. Turhan OÄŸuzbaÅŸ beni yine ÅŸaşırtıyor, hayran bırakıyor. Çünkü yemeÄŸi REJANS’ta yiyoruz. En az yüz yıllık, yakın bir tarihe kadar yaÅŸlı, pırıl pırıl Beyaz Rus hanımların servis yaptığı o dünya güzeli mekanda. Masamızın üzerine bir plaket çakılmış “Turhan OÄŸuzbaÅŸ” yazıyor. Bakıyorum birkaç masada daha plaket var. Birinde de “Bedri Baykam” yazılı. Velhasıl Rejans’taki Turhan Abinin özel masasında enfes bir bıldırcın yiyor ve özel hazırlanmış Rus usulü votka içiyoruz.
Ä°ÅŸte ÅŸiirlerde, lisede, Akkahve’de, Ä°stanbul Hukuk Fakültesi’nde, radyo mikrofonlarında, Ä°spanyol Meyhanesi’nde, aÅŸklarda, sevgilerde, ÅŸarkılarda gezen, hep saygılı ama hep kendisine de saygı duyurtan altmış yılı aÅŸmış bir yaÅŸamın ünlü ÅŸairiyle geçen bir kaç saatlik keyfin öyküsü.

SALKIM SÖĞÜT VE GÜL

Ne zaman seni düşünsem
Önce kitaplar, resim galerileri, resitaller
İnsan olmanın erdemi geçer aklımdan
Sonra bir salkım söğüt
İncecik yapraklarıyla savrulur içimde
Gün boyu
Tel tel sırılsıklam deli sıcak
Yüzümü sürerim incecik yapraklarına söğüdün
Aklım çıktı çıkacak.

Sonra dudaklarım
Yeni ay kadar ince yaprak içinde
Bir ateş rengi gülü öper
Deli olurum geceler boyu
Ne ki bu ateşten sıcak ateş rengi gül
Hiç aklıma getirmez uyku.

Turhan OGUZBAÅž

Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Mayıs 1996 – 47. Sayı” sından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top