,

AKKAHVE ‘nin SANATÇILARI : ÃœMÄ°T YAÅžAR OÄžUZCAN – (DoÄŸan AKÇA – 8/16 )

Aslında Ãœmit YaÅŸar tam bir Akkahve sanatçısı mıydı diye düşünüyordum, uzun zamandır. Çünkü Akkahve gerçek kimliÄŸini kazanıp bir sanat evi gibi kullanılmaya baÅŸlandığında Ãœmit YaÅŸar Mersin’de deÄŸildi. Ama Mersin’e geldiÄŸinde neredeyse bütün zamanlarını Akkahve’de geçirirdi. Hatta bir veya iki defa biz de Åžair Vedat Fuat Belli abimizin torpiliyle masasında oturmuÅŸ, yeni ÅŸiirlerini ve ÅŸiir üzerine yorumlarını kendisinden dinlemiÅŸtik.
Ama en önemlisi Ãœmit YaÅŸar’ın ÅŸiirleri. Åžiirle ilgisi olan olmayan herkesin dilindeydi, o yıllarda. Yani kendisi olmasa da ÅŸiirleri hep Akkahve’deydi.
Bütün bunları düşünüp, Ãœmit YaÅŸar’ı ben yazacağıma Elek Dergisinin Eylül 1960 ta çıkan 4. sayısında yayınlanan iki büyük Akkahve sanatçısının, HaÅŸmet Akal ile Ãœmit YaÅŸar’ın, mutlaka Akkahve’nin bir masasında yaptıkları söyleÅŸiyi aynen yayınlayarak anlatmayı tercih ettim.
Böylece bu iki büyük sanatçının 1960 yılında şiir hakkında ne düşündüklerini de öğreneceksiniz.
H.A. – Ãœmit, Akıllı Maymunları okudum. Sevdim. Vardığım sonuç; yeni Türk yırında  (ÅŸiirinde) az önem verilen taÅŸlama ve yergi türünde bir boÅŸluÄŸu dolduruyorsun. Yalnız; aklımı çelen bir ÅŸey var: Bazan ayıp sözcükler kullanıyorsun, bunu yadırgıyorum, ne dersin?
Ãœ.Y. – Resimde nü ayıp deÄŸil de ÅŸiirde neden ayıp olsun? Åžiir bir kelime ve söyleyiÅŸ sanatı olduÄŸuna göre, önemli olan hangi kelimeyi kullandığım deÄŸil, o kelimeyi yerinde kullanıp kullanmamamdır.
H.A. – Ä°nsan bütün çıplaklığı ile estetik ölçüleri kurmakta en güzel bir araçtır. Aynı zamanda çıplak insan karşısında varılan formel hazlanma sonucu eÄŸitsel bir fayda taşır. Gerçekten, resim sanatında hiciv ustaları içinde, senin ÅŸiirlerinde geçen bazı sözcüklerin de resimlerini yapanlar var. ÖrneÄŸin; Breuguel. Ancak, ÅŸekilde olduÄŸu gibi özde de kullandıkları ölçü, insan sözü ve kafasını en büyük huzur içinde estetik bir duyguya ulaÅŸtırma dozunu iyi ölçebilmeleridir. Sende bazen bunlar birinci planda deÄŸerleniyor.
Ãœ.Y. – Öyleyse, (ayıp sözcükler) deyimini geri alıyorsun. Åžiir de bir sanat türü olduÄŸuna göre, resim veya heykelde olduÄŸu gibi onda da ayıp olamaz.
H.A. – Bak bütün sanatlar kendi olanakları içinde progografik oyunlar yapabilir. Nitekim, Fransız ÅŸiirinden, Ä°talyan sanatından, ÅŸarkılardan birçok örnekler verilebilir. Ama bunlar çoÄŸunlukla özel toplantılarda ve bir fantezi olarak eÄŸlence vasıtası ÅŸeklinde kullanılır. Bunları arkaik devirlerde bir inanç vasıtası, Hıristiyanlıkta  Adem ile Havva öyküsü, modern çaÄŸlarda çıplak resimle karıştırmamak gerekir.
Ãœ.Y. – Kaçak güreÅŸiyorsun, minder dışına çıkıyorsun. Ben resimde nü ayıp deÄŸil de ÅŸiirde neden ayıp olsun demiÅŸtim. Åžimdi de hiciv ÅŸiirini, hatta hiciv sanatını bir fantezi, bir eÄŸlence vasıtası olarak isimlendirdin.
H.A. – Tamam. Yalnız kafama takılan ÅŸu noktayı da bana açıkla, içim tam rahat etsin. ÖrneÄŸin “Tekerleme” ÅŸiirinde “Lağımcının kokusu boktan, sidikten” mısrası pudra, kan, tuz, balık, köpük, rakı, tütün kokularını bastırıyor. Åžiir önümüzden kalkınca burnumuzda yalnız bu koku kalıyor. Bunun nedenini açıklar mısın?
Ãœ.Y. – Söz konusu ettiÄŸin ÅŸiirin tamamını alalım önce.

“Kasabın kokusu      : kandan / kemikten
Balıkçının kokusu : tuzdan / balıktan
Hamamcının kokusu : sudan / köpükten
Lağımcının kokusu : boktan / sidikten
Senin kokun       : pudra, sabun
Benim kokum       : rakı, tütün
Ne ben yerineyim, ne sen yerin
Cümlemiz bir kokarız
Öldüğümüz gün. ”

Bu şiirde belirtilen kokular arasında, yalnız bok ve sidik kokusu sende kalmışsa, bunun nedenini burnunda aramalısın. Bende değil.
H.A. – Desene bu ÅŸiir yarı belden aÅŸağı yerden uzak, yarı belden yukarı burna yakın.
Ãœ.Y. – Hah şöyle hizaya gel de bana bu ikinci yeni dalgasından bir ressam olarak ne anladığını açıkla.
H.A. – Bunu savunanlar, çoÄŸunlukla sürrealizmden gelen bir anlayışı yeni gibi karşımıza çıkartmak çabasındalar bence. Ä°kinci yeniciler bir anlamsızlık davası tutturmuÅŸ gidiyorlar. Kimi çaÄŸrışımı, kimi de etkiyi ÅŸiirin amacı olarak savunuyorlar. çaÄŸrışım veya etki sembolizm veya sürrealizmin eksimiÅŸ iddialarına  paraleldir. Bunu bir yeni gibi vermeÄŸe çalışmak bence sakat. Kaldı ki bunlar anlamsız ÅŸiir demek deÄŸildir. Anlamsız ÅŸiir letrizm hareketiyle kendini göstermiÅŸ ve kısa ömürlü olmuÅŸtur. Resimde non fügüratife paraleldir. Ä°kinci yeni ise bal gibi anlamlıdır. Anlamlı sayılmak gerekir ve abstredir. Bu çeliÅŸme halledilmedikçe bu harekete ciddi bir gözle bakamayız. Benim anladığım bu. Sen bir ÅŸair olarak ne düşünüyorsun.
Ãœ.Y. – Ben sorunu kestirmeden cevaplayacağım. Ä°kinci yeni bana daima zurna hikayesiyle, meÅŸhur Münasebetsiz Mehmet     Efendiyi hatırlatmıştır.
H.A. – Peki kazandırdığı hiç bir ÅŸey yok mu?
Ãœ.Y. – Ä°kinci yeni dalgası içinde iyi ÅŸairler, iyi ÅŸiirler de var şüphesiz. ÖrneÄŸin; Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Ä°lhan Berk bu ikinci yeni dalgası içinde, ikinci yeni dedikleri hilkat garibesiyle ilgisi olmayan iyi ÅŸiirler, iyi mısralar kazandırmışlardır ÅŸiirimize.
H.A. – Dilimizi özleÅŸtirme yolundaki çabalarını  yabana mı atıyorsun?
Ãœ.Y. – Ä°yi ÅŸiir deyince; dil de dahil ÅŸiiri iyi yapan, güzel yapan bütün unsurları kastediyorum. Dilsiz ÅŸiir olur mu, ya da dili bozuk bir ÅŸiire nasıl iyi ÅŸiir diyebiliriz?
Ben dil davasında ortayı seçtim. Ne muhafazakârım, ne de aşırı derecede öz veya uydurma Türkçeciyim.
H.A. – Sanatçı gerek ÅŸekil, gerek öz bakımından cemiyete bazen paralel, bazen öncü durumundadır. Hiç deÄŸilse bugüne kadar en büyük olarak bildiÄŸimiz sanatçılar böyle olmuÅŸtur. Sen dil savında, sanatının  ÅŸekil yönünde ve memleketine faydalı olmak iÅŸinde nasıl ve neler yapmak amacındasın?
Ãœ.Y. – Åžiirlerimin önce çağımın insanı tarafından anlaşılmasını istiyorum. Çünkü ben de çaresiz, kararsız yirminci yüzyıl insanlarından biriyim. Kendimi hem ÅŸair, hem insan olarak çağımdan ayrı düşünemiyorum. Åžiirde belli baÅŸlı
iki yönüm var: Aşk ve hiciv. Hemen hemen birbirine tamamen zıt iki yön. insan olarak ikisinin ortasında, şair olarak ikisinin de içindeyim. Çağımın Türkiyesinde, yani vatanımda sevilen, aranan, okunan ve biraz anlaşılan bir şairim. Şiirde en büyük gayem, kendimi geçebilmektir. Yarına yalnız iyi bir aşk şairi olarak değil, iyi bir hiciv şairi olarak da kalmak istiyorum. Faydam bu davamın içindedir.
Sen de resimde aynı meselelerle karşı karşıya değil misin? Çağının insanı seni de etkilemiyor mu?
H.A. – Sanatçı eÄŸer peÅŸin hükümlerle hareket etmiyorsa istese de istemese de çağının etkisi altındadır. Ä°ddialarıyla, fikriyle bütün hudutları aÅŸmaya bile kalksa sanatıyla içinde yetiÅŸtiÄŸi toplumsal çevrenin adamıdır. Yaptığı her ÅŸey -tekrar ediyorum – eÄŸer iyi niyetli ise insanları seviyorsa, insanların iyiliÄŸi için konuÅŸmak iticiliÄŸini iç dünyasından alıyorsa yaptığı iÅŸlerin varacağı sonuç ÅŸekil bakımından devrinin etkisinde, öz bakımdan memleketinin fayda¬sınadır. Ben, pazarlıksız olarak duygu ve anlayışlarımı çevre etkilerine açmış bulunuyorum.
Ãœ.Y. – Anlaşıldığına inanıyor musun?
H.A. – Ãœmit ediyorum.
Ãœ.Y. – Ya yarına kalacağına.
H.A. – Sanatımla bugüne ulaÅŸmak, gelenek araÅŸtırmalarımı moda unsurlara kapılmadan adım adım kovalamamdan doÄŸmuÅŸtur. Bugünkü durumum ancak kendimi bulmama vardı. Yine ümit ediyorum ki kendi kendimin çırağı olarak çalışmak yolu beni yarına götürecektir. Ya sen bugün anlaşıldığına inanıyor musun?
Ãœ.Y. – Sevilmek, aranmak, okunmak ayrı ÅŸey, anlaşılmak ayrı ÅŸey. Biliyorsun “iki KiÅŸiye Bir Dünya” adında uzun bir ÅŸiirim var. Ä°kinci baskısı da bitti. Bu ÅŸiirin dilediÄŸim gibi veya yeteri kadar anlaşıldığına kani deÄŸilim. Çünkü bizde okur var, fakat eleÅŸtirmeci yoktur. EleÅŸtirmecilerimiz yazardırlar, fakat okur deÄŸillerdir. Bir eleÅŸtirmeci çıkıp da iki KiÅŸiye Bir Dünya’nın lehinde veya aleyhinde ciddi bir eleÅŸtirmesini yapmamıştır, yapmak iÅŸine gelmemiÅŸtir. Bu bakımdan ve bu vesileyle bütün eleÅŸtirmeci geçinenlerimizi sanata saygı duymamakla, ilgisizlikle ve tesir altında kalmakla itham ediyorum.
H.A. – Hele hele yine kavga mı. Haydi hoşça kal Ãœmit YaÅŸar.
Ãœ.Y. – Güle güle HaÅŸmet Akal.

Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Kasım 1995 – 41. Sayı” sından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top