,

Antik Kilikya Öyküleri (7. Bölüm)

ahmeran2.jpg

Yılan Başlı İnsan
ŞAHMERAN

Şahmeran Efsanesi Anadolu’nun en ünlü, en yaygınlarından biridir. Ancak Şahmeran Efsanesi çeşitli ağızlarda değişik şekillerde anlatılır. Farklı kavramlar ve değerler karışır efsaneye.

Şahmeran (Asuman Bozkurtoğlu, 40×50 cm tuval üzerine akrilik

Öykü İstanbul’a taşınıp filme çekilir. Türkan Şoray’ın Şahmeran olduğu öyküde eski surların içinde Bizans’tan kalma bir yaratık olarak aktarılır.
Şahmeran Efsanesi, Tarsus ve çevresinde yaşayan insanın, yaşadığı çağın kültürel değerleriyle zaman zaman değiştirdiği, süslediği ve gelecek kuşaklara aktardığı söylencelerin kuşkusuz en uzun ömürlü olanıdır. Ancak çeşitlemeleri halk yapıyor ve söylüyorsa bu önemli görülmelidir.
Bu efsane iki bin yıldan beri anlatılmaktadır. Süreç içinde konu değişmemiş olsa bile, bazı kavramlar ve isimler değiştirilerek anlatılır. Efsanede Şahmeran ile tanışan insanın kişiliği de değişiktir. Kişilikle birlikte isim de değişmektedir. Şahmeran’la tanışan ilk insanın ismi de değişmektedir. Şahmeran’la tanışan ilk insanın ismi bazı kaynaklarda “Belkıya” olarak geçerken, bazı kaynaklarda bu isim “Camsab” olarak değişir. Kimi kaynaklarda ise Şahmeran’la ilk buluşan kişinin Lokman Hekim olduğu anlatılmaktadır.
Yılanların Kralı anlamına gelen “Şahmaran” sözcüğü Farsça bir sözcüktür. “Maran” yılan anlamında olup, “Şah” sözcüğü ise zamanımızda İran’da halen kral anlamında kullanılmaktadır.

Şahmeran ve Lokman Hekim kitap kapağı (Fatma Tokbaş)

Tarsus ve çevresindeki halk Şahmaran sözcüğünü biraz yumuşatarak “Şahmeran” olarak kullanmayı benimsemiştir. Halk arasındaki bu versiyonunda insan başlı bir yılan olup, yılanların kralı olarak anlatılır. Efsaneye göre Şahmeran Misis’te yaşamaktadır. Tarsus kralının kızına aşık olan Şahmeran, Tarsus’a gelir, hamamda yıkanan sevdiğini seyredermiş. Tellaklar tarafından yakalanan Şahmeran sonunda Eski Hamam’da öldürülür.
Efsanenin anlatımlarında Şahmeran’ın Eski Hamam’da öldürüldüğü iddiası genel bir kanı olarak ortaya çıkmakta ise de, efsanelerdeki savların gerçeklerle birebir uyuşmasını beklemek elbette doğru olmaz. Şahmeran çok eski zamanların söylencesidir. Eski Hamam Romalılar’dan kalma eski bir hamamın temelleri üzerine yapılmıştır. 1873 yılında çeşitli onarımlar görmüştür. Şahmeran söylencesindeki yılan olasılıkla Eski Hamam’ın yakınındaki Roma Hamamı’nda öldürülmüş olmalıdır.
Yılanlar krallarının öldüğünü anlarlarsa Tarsus’ta yeryüzüne çıkıp tüm insanları öldüreceklermiş. Bu yüzden Şahmeran, dostu bildiği insanoğlunu hiç ele vermezmiş.
Tarsuslu Camasb (Camsab) ve arkadaşları bir gün ormanda odun keserken yağmura yakalanıp bir mağaraya sığınırlar. Camasb arkadaşlarının ihanetine uğrar. Onu mağarada kapatıp kaçarlar. Buradan çıkmaya çalışırken içinde ırmaklar akan, bin bir çiçekli bir bahçeye varır. Burada yılanlar tarafından, yılanların insan başlı kralı Şahmeran’ın huzuruna çıkarılır.

Hititler zamanından kalan İlluyanka betimli taş kabartma. (Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi)

Camasb ve Şahmeran dost olurlar. Birbirleriyle sohbet edip öyküler anlatırken yıllar hızla geçer. Sonunda ailesini özleyen Camasb, yeryüzüne çıkmak için izin ister. Gördüklerini kimselere söylememek koşuluyla yeryüzüne geri döner. Bir koşul da artık vücuduna hiç su değmemesidir. Yoksa vücudu pullarla kaplanacak ve Şahmeran’ın yerini bildiği ortaya çıkacaktır.
Bir gün Tarsus Sultanı hastalanır. Amansız derdinin çaresi ise Şahmeran’ın etini yemesidir. Bunun üzerine Sultanın askerleri Tarsus halkını hamamlara doldurup yıkanmalarını emreder. Camasb bir süre kaçıp saklansa da sonunda yakalanır, vücuduna su değince de gerçek ortaya çıkar. Şahmeran’ı ele verir. Şahmeran dostu Camasb’a hiç sitem etmez, hiç direnmez. Bugünkü Şahmeran Hamamı’nda kurban edilir. Şifa bulan Sultan Camasb’ı Vezir ilan eder.

Taş üzerine kazıma Şahmeran. Adana Müzesi

Şahmeran Efsanesi’nin sonunda Şahmeran’ın öldürülüş olayı, değişik her söylencede ortak sondur. Bu ortak sonun, yani Şahmeran’ın öldürülüşünün verdiği mesaj, insanın sağlık ve şifa bulmasıdır. Bazı anlatımlarda Lokman Hekim’in Şahmeran ile karşılaşması uzun uzun anlatılmakta, şifa veren otların neler olduğu Lokman Hekim’e Şahmeran tarafından aktarılmaktadır.
Şahmeran’ın Mitolojik Kökeni
Yılanlar kralı olan bu yaratığın kökenini araştıracak olursak, mitolojik söylencelerin birçoğu ile karşılaşılır.
Kilikia’da, bir mağarada yaşadığına inanılan, yarısı kadın yarısı yılan biçiminde efsanevî bir yaratık vardır. Adı Ekhidna’dır. Ekhidna’nın Typhon ile olan evliliğinden Kerberos köpeği, Lerne su yılanı, ağzı alevli Khimaira, Nemea Arslanı ve Sphinx (sfenks) doğmuştur. Şahmeran Efsanesi’nin yaradılış kaynağında Ekhidna’nın da bir rolü olmalıdır.
Efsanenin aslı Hitit metinlerinde geçen İlluyanka mitosuna dayanır.
Hititler zamanından kalan İlluyanka Efsanesi’nde, yılana benzeyen yaratık İlluyanka’nın Fırtına Tanrısı ile olan savaşı anlatılmaktadır. Bu savaşta İlluyanka, Fırtına Tanrısı’nı yenmiş ve bu tanrının kalbi ile gözlerini ele geçirmiştir. Fırtına Tanrısı kalbini ve gözlerini geri alabilmek için yoksul insanları aracı olarak kullanır. Sonuçta İlluyanka’nın ölümüne neden olan ise, yine insanların ihaneti olmuştur. Hitit metinlerinde geçen İlluyanka mitosu, Şahmeran öyküsünden önce Klasik Yunan Mitolojisine de Typhon olarak aktarılmıştır.
Şahmeran Efsanesi’ne kaynak olabilecek bir diğer mitolojik konu da Medusa’dır. Medusa fiziksel olarak, yılanlar kralı Şahmeran’a benzemektedir. Mitolojide Gorgonların üç çirkin kızından biri olan Medusa, yenilmeyen müthiş bir mahlûktur. Kızdığı zaman etrafa korku ve dehşet saçarmış. Büyük gözleri yıldırımlarla alev saçar, yanık tenli alnının üstünde saç yerine kıvrılmış zehirli yılanlar başlarını kaldırır, korkunç ıslıklar çalarmış. Sesi vahşi hayvanların sesine benzermiş. Onun gözlerine bakan, bakışları ile karşılaşmak bahtsızlığında bulunanlar hemen taş kesilirlermiş.
Mitolojik kahraman Perseus tarafından başı kesilen Medusa’nın yere dökülen kanlarından kanatlı bir atın doğduğunu ve yıldırım gibi gürleyerek göklere doğru uçtuğunu, bu kanatlı at Pegasus’un binicisi Perseus’la birlikte Tarsus’un kuruluş öykülerinde de karşımıza çıktığını önceki sayfalarımızdan anımsayacaksınız. Daha sonra Bellerophon’un da bindiği Pegasus Anadolu antik öykülerinde sıkça anılır.
Perseus kestiği Medusa’nın başını heybesine koyar. Heybeden sızan kan damlaları çevreye düşer; düşen her damla kandan, korkunç, zehirli yılanlar meydan gelir. Efsaneye göre bugün dünyanın her tarafında görülen yılanlar Medusa’nm kanından doğmuştur. Öyküler arasındaki benzerliklere dikkat çekicidir.
Şahmeran Efsanesi’nin anlatımlarında Şahmeran güvensizlik ve ihanet sonucunda öldürülür ve gözleri şifa verebilmek amacıyla alınır. Tarsus’ta Şahmeran öyküsünün halk tarafından, sosyal, kültürel ve dinî değerlerin etkisiyle değiştirilmiş olması düşündürücüdür.
Tarsus ve çevresindeki halkın efsane ile ilgili inandıkları bir başka sonuç vardır: Şahmeran’m öldürüldüğünden yılanların hâlâ haberleri olmamış. Yılanlar, insanoğlunun yanına giden krallarının dönüşünü bekliyorlarmış. Şayet krallarının öldürüldüğünü duyarlarsa tüm yılanlar yeryüzüne, Tarsus’a çıkıp, Tarsus’ta yaşayan tüm insanları sokup öldüreceklermiş. Bu inanç halen Tarsus’ta, Şahmeran Efsanesi’nin sonucu olarak sürüp gitmektedir. Bir halk tekerlemesine göre, Adana selden, Misis yelden, Tarsus yılandan, Mersin yalandan yıkılacaktır.
Şahmeran mitosu geleneksel halk sanatı baskı ya da cam altı resimlerinde olduğu gibi çağdaş sanatçılar tarafından da yeniden yorumlanmaktadır. Ancak bunlardan çok farklı olarak Adana Müzesi’nde bulunan, taş levha üzerine kazıma (incise) tekniği ile oyularak betimlenmiş çok eski bir tabletin bulunması şaşırtıcıdır.
İsmet Zeki Eyüboğlu’dan Osman Şahin’in aktardığı Toroslarda bilinen bir halk söylencesine göre: Dünyanın en eski efsanelerinde, “yerin ve denizlerin hâkimi “Evran” denen yılan, göklerin hâkimi ise “İlluyanka” kuşu, birbirleriyle hep kavga ederlermiş. Toroslarda büyük hortum / fırtına çıktığında, halk “Evran çıktı” dermiş. Mersin’e bağlı Kepirli köyünde bazı tapularda mevki olarak “Evran Çıktığı” yazmaktadır.
Tarsus’a veda etmeden Efesli Zenophon’dan bir aşk öyküsüne yer vermek uygun olur:

 

Çileli Bir Aşk Öyküsü
ANTİYA İLE HOBROKOMS

Efesli Temiste’nin dünya yakışıklısı oğlu Hobrokoms hiçbir kızı beğenmemekte, kendine yakıştırmamakta, Sevgi Tanrısı Eros’u da tanımamaktadır. Bu inkâr ediş Eros’u gücendirmektedir. Hobrokoms’tan öc almayı kafasına koyar… Bir Artemis şenliğinde, kortejin başında Hobrokoms yürümektedir. Genç kızlar grubunda ise dünya güzeli Antiya vardır. Görenler Antiya ile Hobrokoms’u birbirlerine yakıştırmaktadır. Zaten bu şenliklerde gençler, evlenecekleri eşlerini seçmektedirler.
Birbirlerini gördükleri an Antiya ile Hobrokoms’un, ikisinin de yüreğini ateş sarar. Karşılıklı kara sevdaya tutulurlar. Yataklara düşerler. Aileler üzülür, yas tutarlar da sebebini bilemezler. Babaları Apollon tapınağına giderek, kehaneti öğrenmeyi diler. Geleceği gören bilici, Tanrı adına şu kehanette bulunur: “İkisi de aynı akıbete uğrayacaklar. Denizlerde dolanıp, korsanlara tutsak olacaklar. Korsan yatağı sahillerde prangaya vurulacaklardır. Zifaf odaları mezar olacak, Akdeniz’de sellere kapılacaklar, ak günlere kara yazgıları bittiğinde kavuşacaklardır!”

Antiya. (Asuman Bozkurtoğlu)

Ancak bu kehanet gözardı edilir ve Hobrokoms ile Antiya evlenirler. Şimdi sıra balayı için bir gemi yolculuğuna gelmiştir. Uygun rüzgarda süzülen yelkenli kısa sürede Sisam Adası’nı geride bırakır; Artemis’i anıp dua ettikten sonra Kinidos’ta Afrodit’e kurbanlar sunarlar. Derken Rodos görünür. Burada güneş tanrı Helyos’a adaklar verilir. Altın bir zırh hediye edilir. Rodos’tan ayrılırken rüzgâr uygundur. Ancak kısa süre sonra esinti durur. Yelkenli çivilenmiş gibi yerinde kalır. Tayfalar fırsattan istifade eğlenmeye başlar. Kötülüğün gelişinin farkına varılmaz. Hobrokoms ise karamsarlığa düşmüştür. Nitekim haksız da değildir. Bir Fenike korsan gemisi Rodos’un bir koyunda demirlidir. Bizim Efes yelkenlisindeki zenginliği fark etmiş, altın, gümüş yanında paha biçilmez yolcuları taşıdığını öğrenmişlerdir. Korsan kaptan Kirimbos’tur. Güçlü kürekçilerin hızlandırdığı küçük bir tekne ile Hobrokoms’un yelkenlisine yanaşan haydutlar gemiyi yağmalamaya başlarlar. Yükte hafif pahada ağır ne varsa kendi teknelerine aktarırlar. Daha sonra yakışıklı Hobrokoms ile taze gelin güzel Antiya’yı köle pazarına götürmek üzere bağlarlar. Yelkenliyi ateşe veren korsanlar değerli köleleriyle yola koyulurlar.
Korsanların kaptanı Kirimbos güzelliğine kapıldığı Antiya’yı kendine alıkoyar. Korsan gemisinin asıl sahibi ise aslında çetenin başı Aspirtos adında bir adamdır. Ganimetleri teslim aldıktan sonra başka bir iş için kentten ayrılır. Aspirtos’un kızı Manto yakışıklı Hobrokoms’a tutulmuştur. Antiya’ya gönül sözü veren Hobrokoms Manto’yu reddedince; çılgına dönen Manto soyunup, üstünü başını paralayıp, seferden dönen babasına “Hobrokoms bana saldırdı, namusum gitti” diyerek yalan uydurur. Zalim Aspirtos Hobrokoms’a türlü işkenceler yaptırır. Zindana atıp prangaya vurdurur.
Kirimbos, Güzel Antiya’yı Lampo adlı bir dağ adamına köle olarak satmıştır. Ancak Manto’nun kocası Moeris Antiya’ya göz koymuştur.

Dünyada ilk kez bulunan mozaik liman haritası. Aydıncık 1993

Moeris Antiya’ya karşı duygularını çoban Lampo’ya açar. Lampo bu sırrı koruyamaz, şerrinden korktuğu Manto’ya açıklar. Manto intikam almak için Antiya’nın ormanda öldürülmesini buyurur. Lampo ise parasını kurtarmak için Antiya’yı köle pazarında Kilikialı korsanlara satar. Korsanların gemisi limandan ayrılıp, Tarsus’a doğru yelken açar. Ancak aniden çıkan fırtına sonucunda Tarsus’a varamayan korsan gemisi yakın bir köye sığınır. Korsanlar burada beladan kurtulmak için Antiya’yı tanrı Ares’e kurban etmeyi planlarlar. Tam bu sırada Tarsus hâkimi yasa koyucu Perialos imdada yetişir. Kurtardığı kurbana aşık olan Perialos, Antiya’ya evlenme teklif eder. 30 gün kendisine dokunulmaması kaydıyla Antiya razı olur.
Bu arada kurtulmalık vererek kaçmayı başaran Hobrokoms, Tarsus’ta Antiya’yı aramaktadır. Rastladığı bir Tarsuslu olay hakkında bilgi verir. Tarsus’ta Efesli bir doktor hekimlik yapmaktadır. Antiya hasta olduğunu bildirip doktora gider ve başından geçenleri doktora anlatıp yardım ister. Durumu anlayan doktor, Antiya’ya geçici ölüm hali yaratacak bir ilaç verir. Hâkim Perialos Antiya’yı yaptırdığı mezara koyar. Mezar odasında gözünü açan Antiya ölmediğine üzülecektir. Mezarı soymak için gelen hırsızlar Antiya’yı geneleve sermaye yapmak üzere götürürler.

Mozaikten ayrıntı. Antik dönem uzun yol teknesi. Çizim: Semihi Vural 1995

Antiya’yı bulamayan Hobrokoms tapınağa gidip burada bir adak sunar. Bu sırada kutsal bir hastalığı olduğu bahanesiyle genelevden kurtulan Antiya da tapınağa dua etmeye gelir. Bu kutsal mekânda birbirlerine kavuşan sevgililer yaşamlarını Kilikia’da Tarsus yakınlarındaki Zephyrion adlı kasabada sürdürürler.
Antiya mitolojinin tozlu sayfalara sıkışmış kaybolmuştur. Puduhepa’ya ise Adanalılar sahip çıkar. Oysa o bir kentin değil ulu bir ülkenin kutsal kadınıdır.

Biyografik Bilgi

scroll to top