,

ATATÜRK’ÜN MERSİNLİLERE VE BELEDİYE BAŞKANINA SON İKAZLARI – Hamdi GÖZNELİ

Atatürk-solda-Vali-Rüknettin.jpg

Atatürk 1937 yılının Kasım ayında Mersin’e gelmişti. Kışı burada geçiriyor ve tedavisine de burada devam ediliyordu.
1938 yılı sömestr tatilimi geçirmek üzere ocak ayının sonlarında Mersin’e gelmiştim. Mersin’deki hava değişiminin Atatürk’e yaradığı ve sağlık durumunun da iyi olduğu söyleniyordu.
Mersin’e gelişimden bir süre sonra Atatürk’ün trenle Ankara’ya döneceği haberi yayıldı. Gideceği günün sabahı Mersin tren İstasyonuna gittim. Mersinliler Atatürk’ ü uğurlamak için istasyon meydanını tamamen doldurmuşlardı. Düzeni emniyet güçleri sağlıyordu. Kendime İyi bir yer ararken, Mersinlilerin sevdiği Komiser Emin Bey beni gördü. Yanıma gelerek hatırımı sordu. Bir süre ayaküstü görüştük. Defterdar Bey ahbabı İmiş. Beni bulunduğu yere götürüp tanıştırdı. Yanında kalmamı sağladı. Bulunduğumuz yer Atatürk için hazırlanan kürsüye çok yakındı. Bir müddet sonra halkın büyük sevgi tezahüratı başladı. Ve… Atatürk göründü! Kürsüye çıkarak halkı selamladı. Sol elinde bir baston vardı. Sağlıklı görünüyordu. ATA’nın bu durumu Mersinlileri çok sevindirmiş olmalı ki, meydan uzun süre alkışlardan İnlemişti!..
Atatürklün sağında Vali Bey, solunda İse Belediye Başkanı Mithat Bey vardı. Kürsüye yakın olduğum İçin konuşmalarını işitebiliyordum. Öğrenciler resmi geçide henüz başlamamışlardı. Atatürk yüzünü Mithat Beye çevirip, sağ eli ile de kuzey tarafını göstererek: “ Kuzeye doğru beş geniş cadde açılmasını bildirmiştim. Neden bugüne kadar başlamadınız?” diye sordu. Belediye Başkanı işitemediğim bir sesle Atatürk’e bir şeyler söyledi. Başkanın fısıltı şeklindeki konuşması Atatürk’ü biraz hiddetlendirdi. Yüksek bir sesle: “Olmaz öyle şey. Bu caddeler açılmalıdır. Güneyden kuzeye doğru olmasına dikkat ediniz. İskân sahası o tarafa kaysın.” dedi. Sesinin tonunu biraz, daha yükselterek: “Reis Bey (Bay Başkan) tekraren söylüyorum ve şahsınızla Mersinlilere hitap ediyorum. MERSİNE SAHİP ÇIKIN. Yakın bir zamanda burası bir Nice (Nis), bir Cote D’Azure olacak!” demişlerdi.
“Tekraren söylüyorum” şeklindeki konuşmasından, Mithat Beyle bir kez daha mı söylemiş olduğunu, yoksa Mersin’e İlk gelişlerindeki söylediğini mi kastediyordu bilemiyorum. 1 7. 3. 1923 tarihindeki İlk konuşmasında: “Mersin’e sahip çıkın” demişler, bunun “Mersinle İktisaden sahip çıkın” şeklinde anlaşılması gerektiğini de ayrıca bildirmişlerdi. Son konuşmasında İse Mersin’e her yönü İle sahip çıkılması gerektiğini İkaz ediyordu.
Öğrencilerin geçit merasimi başladı. Atatürk önünden geçen öğrencileri güleryüzle selâmlarken, sol elindeki bastona zaman zaman yaslanıyordu. Öğrencilerin üçte biri merasimi tamamladığında, Atatürk’ün yorulmaya başladığı halinden belli oluyordu. Bir ara eliyle de İşaret ederek: “MARŞ, MARŞ!” komutunu verdi. Öğrenciler koşarak önünden geçtiler ve merasim tamamlandı.
O sıralarda Mersin-Adana karayolunun genişletilmesi veya yeni bir yol yapma kararı alınmıştı. Tren hattına paralel olarak yapılması tezi savunuluyordu.
Okuduğumuz İktisat tarihi, iktisadi coğrafya kitapları ve hocalarımızın verdiği bilgilerden ziraat yapılan yerlere sabit tesis kurulmaması, iskan İçin kullanılmaması gerektiğini ve sakıncalarını da detaylı olarak öğrenmiştik.
Ayrıca, Karslı bir arkadaşım; o tarihlerde nüfusu 5000 civarında olan Kars’taki caddelerin 40-50 metre genişliğinde olduğunu söylemiş, resimlerini de göstermişti.
Yapılacak karayolunun, Buluklu köyü sırtlarından başlayarak ve hep sırtlardan geçilmek suretiyle (Amerika’lıların yol yapımındaki “çukuru doldur, çıkıntıları kazı veya del” tarzlarını uygulayarak) Tarsus’un Berdan Çayı’na kadar devam ettirilmesinin uygun olacağı fikri oluştu.
Atatürk’ün Mithat Bey’e, geniş caddelerin açılması ve şehrin kuzeye kaydırılması için vermiş olduğu talimatından etkilendim ve cesaret aldım. Düşüncelerimi Belediye Başkanına söylemeye karar verdim.
Belediye muhasebe müdürü Hasan Beyin yardımı İle görüşmemiz mümkün oldu. Mithat Bey, Mersin’in Fransızlardan kurtarılması İçin çarpışan kahraman bir müfreze komutanı idi. Küçük İken kendisinden birçok kez Kuvay-i Milliyecilerden ve yaptıkları savaşlardan bilgi almıştım. Beni tanıdı, İltifat etti. Yapılacak karayolu hakkındaki görüşlerimi söyledim… “Sen rüya görüyorsun delikanlı. Maliyetini hesapladın mı?” diye sordu. “Maliyeti çok yüksek olacak ama, buna karşılık Mersin’in ziraat alanları kurtarılmış olunacak” dedim. Ayrıca Mersin’deki cadde ve sokakların dar olduğundan, Kars’taki caddelerin genişlik durumundan bahsettim. Atatürk’ün açılmasını istediği beş caddeye değinmem üzerine, saygıdeğer ve sakin bir kimse olan Mithat Bey çok kızdı.
1957 yılının Temmuz ayında geçici bir görevle Mersin’e geldim. Bir taş yığını haline gelmeye başladığını üzülerek gördüm. Mithat Bey’i sordum. Mihrican Yaylası’nda olduğunu öğrendim. Yaylasına kadar gittim. Beni İyi karşıladı. Bir hayli yaşlanmıştı. Beni hatırlayamadı. Yukarıda belirttiğim son konuşmamızı anlattım. Önce biraz irkildi, düşünmeye başladı… Hafifçe gülümseyerek: “Evet hatırladım evlat, Mersin’in bu hale geleceğini tasavvur dahi etmemiştik’ demekle yetindi.
Atatürk; Mersin caddelerinin genişletilmesini, yerleşim sahasının kuzeye kaydırılmasını, verimli toprakların aynen korunması gerektiğini ve İleride büyük bir turistik bölge olabileceğini ikazen bildirmişlerdi. Büyükşehir Belediye binasının denize bakan cephesinde:
MERSİNLİLER MERSİN’E SAHİP ÇIKIN
K. ATATÜRK
vecizesi yıllardır yazılı bulunmaktadır Atatürk’ün ikazlarına ve işaret ettiğim vecizesine rağmen, Mersin’de, Mersin’e sahip olabilecek nitelikte bir, ADAM çıkmadı. Mersin’i yönetmeye çıkanların büyük çoğunluğu da kifayetsiz çıktı. Mersin’i geliştirmeye çalışan devlet yetkililerine ise Mersinliler sahip çıkmadı.
Büyük Atatürk’ün ömrü biraz daha uzun olsaydı, bugün Mersin Nice (Nis) gibi turistik bir şehir olurdu. Türü ve benzeri kalmayan o güzelim ŞEKERPARE VE MERSİN YAFASI portakal ağaçlarının yetiştirildiği verimli topraklar beton yığınlarının altında kalmazdı.
İşte Atatürk’ün Mersin ve Mersinliler hakkındaki büyük görüş, seziş, anlayış ve ısrarları, uyarıları…
İçel Sanat Kulübü Nisan 1999-80 nolu Bülteninden alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top