,

DOĞAN AKÇA RESİM SERÜVENİ 4/18

Doğan-Akça-5.jpg

KİTABIN BAŞINA DÖNMEK İÇİN BURAYI TIKLAYINIZ.

KENDİ KALEMİNDEN
1936 yılında Mersin’in Mahmudiye Mahallesi 159 sokağında, fakir bir marangozun oğlu olarak doğdum. Bütün evleri bahçeli; bahçesinde portakal, erik, yenidünya ağaçları olan, bahçe duvarlarından sokağa hanımelleri, kon¬solos çiçekleri sarkan bu sokakta büyüdüm.
Sen Antuan Kilisesi’nin karşısındaki sokaktan deniz kenarına inip giysilerimi, orada istiflenmiş kerestelerin arasına saklayarak denize girdim.
Atatürk Heykeli’nin önündeki Belediye Gazinosu’nda ayağım denize değerek çay içtim. Hüseyin Sevim, Ethem Aydın hocalarımdan resim yapmayı, Aytekin Yakar hocam¬dan okumanın erdemini ve şiirin güzelliğini öğrendim.
Akkahve’de Nuri Abaç hocamın, ünlü hikâyeci İlyas Halil’in, büyük Ressam Haşmet Akal’ın, değerli Şair Celâl Çumralı’nın, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın oturdukları masanın bitişiğindeki masada oturup biraz ürkerek, ama büyük bir coşkuyla gazoz içtim. Teoman Karahun, Ergun Evren, Ercan Belen, Özdemir İnce gibi usta şairlerle birlikte büyüyüp delikanlı oldum. Halkevi’nin o güzel salonunda tiyatro, sinema seyrettim. Halkevi kütüphanesinde yüzlerce kitap okudum.
… Mersin Lisesi’nden mezun olduktan sonra çalışmaya başladım. 1962’de evlendim. İki oğlum var. Ailemi insan gibi yaşatmak için 31 Aralık 1993’e kadar tam 37 yıl deli gibi çalıştım. Mahmudiye Mahallesi’nin 159 sokağındaki o küçücük evden Atatürk Caddesi’nde güzel bir apartmana gelmeyi başardım.
Ama bütün bu uğraş sırasında hep sanatın bir koluyla uğraşamamanın eksikliğini hissettim… ” (Mersin Ekonomi-Politika Haftalık Gazete, 1994)
1987 yılına geldiğinde emekli olmak korkusu kaplamıştır içini. Bu olasılığın üzerinde yaptığı baskıyı “Kendi Masalımı Boyuyorum” adlı yazısında şöyle anlatır: “Bu, 37 yılı aşkın süredir günde en az 10 saat çalışan bir insan için korkunç bir şeydi. İşte tam bu sırada, kendimi bildim bileli içgüdüyle yaptığım, 1980’den sonra bürolara çok güzel renkli kalemler girince boyamaya başladığım ‘karalamalar’ geldi aklıma. Eş-dost bunları alıyor, çerçeveleyip evine asıyordu. Ama bir süre sonra soluyor ve atılıyordu. Acaba resim boyaları alıp bunları doğru dürüst boyasam ne olurdu? Böylece, suluboya, pastel, guvaj gibi boyalarla yapmaya başladım bu karalamaları.
O günlerde arkadaşım Ressam Tuncay Özgenel, Kadıköy Belediyesi’nin sanat danışmanı olmuş ve Belediye’nin sanat galerisinde sergi düzenlemeye başlamıştı. Bir karma sergiye beni de çağırdı ve ilk defa resimlerim ciddi bir sergi salonunda sergilendi. Bu büyük mutluluktu. …”
(Doğan Akça, Altamira Yayını, 1999 )

Doğan Akça 76

İLK SERGİLERİ
Doğan Akça’nın lise yıllarından sonra katıldığı bu ilk karma serginin davetiyesini de Tuncay Özgenel hazırlamıştır:
23 Ağustos – 3 Eylül 1989
Doğan Akça – Tuncay Özgenel ve Arkadaşları ile Karma Resim Sergisi
Merkez Sanat Galerisi – Kadıköy Belediyesi Başkanlık Binası – İstanbul
Sergiye katılan diğer sanatçılardan bazıları da daha sonra resim yapmayı sürdürürler. Bu sergiyi açma fikrini ortaya atan kişileri kutlamak gerekir.
Doğan Akça, serginin ardından gelen gelişmeleri de aynı yazıda şöyle dile getirir:
“…Oysa yaptığım işlerin de resim olduğu çok şüpheliydi. Ama içime bir yıldız düşmüş, acaba çok çalışırsam iyi resim yapabilir miyim diye heveslenmeye başlamıştım. Çünkü çok sevdiğim resim yapma işi de insanın eli kalem tuttukça yapabileceği, emekli olunmayan bir işti.
Artık bir yandan çalışıp para kazanırken bir yandan da neredeyse bütün boş zamanlarımda resim yapıyordum. Yaptıklarımı Mersin Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürü İlhan Çevik’e, Mersin’e sık sık gelen Nuri Abaç’a, değerli ressam ve hattat Etem Çalışkan’a, velhasıl tanıdığım bütün hocalara gösteriyor; eleştirmelerini, bir şeyler öğretmelerini istiyordum. Ama herkes benim bir yönetici olduğumu, bu işleri hobi olarak yaptığımı düşünüyor, önemsemiyordu.
1989 yılı sonuna doğru çocukluk arkadaşım Şair Ergun Evren bir fikir attı ortaya: Acaba onun şiirlerini resimlesem ve Ankara’da bir şiir/resim sergisi açsak nasıl olurdu?….”
(Sergiye varan süreci Ergun Evren de “Bu Kitaba Armağan Yazılar” bölümündeki yazısında anlatacaktır.)

12 Şubat – 2 Mart 1990
Ergun Evren – Doğan Akça’nın Resim/ Şiir Sergisi
“Susmak Tüm Zamanı En Sana”
Taa içime çektim seni saklar gibi
Özsular yürüdü damarlarıma
Seni gül yaprağında anladım küçük
Uzak baharlardan geldin yanıma

Türk İngiliz Kültür Derneği Sanat Galerisi – Ankara

Doğan Akça’nın heyecanı sergi boyunca sürer:
“Büyük ilgi vardı sergiye, ama ben asıl, değerli ressamlar gelecek mi, gelirlerse ne diyecekler diye meraktan çatlayarak bekliyordum…”
Sonunda Kaya Özsezgin gelir ve yaptıklarının resim değil de illüstrasyon olduğunu söyler. Doğan Akça buna bozulmaz, tersine mutlu olur. Çünkü birileri yaptığı işlerin ne olduğunu ona ciddi ciddi söylemiştir. Demek ki daha çok okuması, öğrenmesi, çalışması gerek…
Bir başka gün de Ressam Habip Aydoğdu gelir:
“Gezdi, gezdi, bana dönüp; ‘Abi, sen naif resim yap!’ dedi. Hoppala! ‘Naif’ ne demek? Acaba dilimizdeki ‘zayıf, naif’ sözcüğündeki ‘naif’ mi? Ne yapacağım ki resmim naif olacak? Bunları sorsam, cahilliğim iyice ortaya çıkacak… Habip Aydoğdu sergiden ayrıldı, ben doğru kitapçılara koştum. Fakat naif resmi anlatan bir kitap, hatta bir kitapta bir satır bile yok.…”
Başarıyla gerçekleştirilen bu sergi hakkında iki eski Mersinli sanatçı, şunları yazarlar:
“İki güzel güneylinin güzelliklerine bizleri de ortak etmesi, ne güzel. Mersin’in 50’li yıllarını anımsattılar bana. Sağ olsunlar. Şiirle resmin kardeş kardeş, kol kola yürüyüşü de anlamlı. İkinize de sevgiler, teşekkürler.” (Ali Püsküllüoğlu)
“Bu akşam, Mersin hemşehrisi olmanın onuru ve bütünlüğü içinde Ergun Evren ve Doğan Akça’nın içtenlik dolu, beraberlik ve dostluk dolu bir gösterisini izliyoruz. Bu olayın mutluluğunu yaşıyorum. Sanatsal beraberliğin en güzel örneğini, sanatsal imecenin en anlamlı örneğini veriyorlar bizlere. Şair Evren ve Ressam Akça’ya, bu projelerinden ötürü binlerce teşekkür ve tebrikler.” (Nuri Abaç)
Ankara sergisi, Doğan Akça’yı ressamlığa ısıtır. Birkaç yıl sonraki bir yazısında bu başlangıç için şöyle bir değerlendirme yapacaktır:
“…yazdık, çizdik, boyadık zaman buldukça. Ama kendi kendimize, ama sessizce. Fakat 1990 yılında hiç akılda olmayan bir şey gerçekleşti. Resimlerle süslediğim Ergun’un şiirleriyle bir şiir-resim sergisi açtık. Ankara’da, Türk-İngiliz Kültür Derneği’nde…O kadar beğenilip, övüleceğini, bize bu kadar büyük bir mutluluk ve güç vereceğini ikimiz de düşünmemiştik.
İşte bu sergi galiba Ergun’un da benim de yaşamımızda dönüm noktası oldu. Ben deli gibi resim yapmaya ve ‘ressam’ sıfatı kazanmak için bütün benliğimle çalışmaya başlarken, Ergun da şiir, radyo oyunu, anı kitaplarını arka arkaya yayımlamaya ve yeni şiirleriyle güçlü sesler vermeye başladı.” (Doğan Akça, Akkahve’nin Sanatçıları:3-Ergun Evren, İçel Sanat Kulübü Bülteni, Mayıs 1995)

Eşi Ayfer Akça da bu sergilerden epeyce gerilere giderek şunları anlatır:
“Doğan’la lise ikinci sınıftayken tanıştık. O yıl, sanıyorum Nisan ayıydı; resmi iyi olan birkaç arkadaşıyla birlikte sergi açtılar. Arkadaşları kimlerdi şu an hatırlamıyorum. Şimdi Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın bulunduğu binanın yerinde Tüccar Kulübü vardı. Kulübün alt katında, arka tarafta Öğretmenler Derneği bulunuyordu. Sergiyi orada açmışlardı. Ben de arkadaşlarımla sergiye gittim. Doğan o zaman sulu boya çalışıyordu. Sergide beğendiğim resimlerden birini, daha sonra bana hediye etti. Doğan’ın ilk sergisidir bu.
Liseyi bitirdikten sonra Doğan resim yapmadı (iş hayatında masasında otururken yaptığı karalamaları saymazsak, ki bunlardan bazen çok iyi şeyler çıkıyordu); ciddi olarak resim yapmadı. Ama resimden de hiç kopmadı.
Evlendikten sonra gittiğimiz yerlerde sergi ve müzeleri gezerdik. Opera, tiyatro ve konserlere giderdik. Resimle ilgili kitaplar ansiklopediler alır, onları okur, inceler, tartışır, konuşurduk.”
Doğan Akça, Ankara sergisinden birkaç ay sonra, Mersin Belediyesi’nin Sanat ve Kültür Festivali kapsamında, İçel Sanat Kulübü tarafından düzenlenecek olan karma resim ve heykel sergisine katılacaktır:
Eylül 1990
Mersin Belediyesi Sanat ve Kültür Festivali Karma Sergisi
İçel Sanat Kulübü

Ekim ayında da Mersin Liselileri Derneği’nin etkinlikleri kapsamında açılan “Mersinli Ressamlar Karma Sergisi”ne katılır.

İLK RESİM GALERİSİ GİRİŞİMİ 
Doğan Akça resimle uğraşma isteğinin yanısıra galeri özlemini İstanbul’da yaşayan arkadaşı Tuncay Özgenel’e yazdığı bir mektupta şu sözlerle dile getirir: …”Şimdi bütün beynimle tam olarak resme yönelik bir çalışmanın yollarını arıyorum. Bunun için en makul yol da bir ‘sanat galerisi’ni üç-beş kuruş maaşla yönetmek. Bunu sağlamak için bir yığın yerle temas halindeyim. İnşallah birini gerçekleştirirsem sonsuz mutlu olacak ve hemen de size haber vereceğim ve yardımınızı isteyeceğim”…
Sözünü ettiği temaslardan sonuç alır ve eşi Ayfer Hanımla birlikte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın salonunu bir sanat galerisi olarak düzenlerler. Dileği gerçekleşmiştir, kısa süre için olsa da… Ayfer Akça bu serüveni şöyle anlatıyor: “Yıllar sonra Mersin Liselileri Derneği kuruldu İstanbul’da. O zamanlar her yıl Mersin’e gelir, etkinlikler yaparlardı. Bunlardan biri de rahmetli Gazanfer Uğural’ın desteğiyle 1990 yılında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın ikinci katında açılan “VAN GOGH /Paul Huf Göz Göze” adlı sergiydi. Sergiden çok etkilenmiştik. Doğan salonu da çok beğenmişti. İyi bir galeri olabileceğini düşünmüştü. Bu düşüncesini gerçekleştirmek için çok çaba harcadı. Önce Ticaret Odası yetkilileriyle anlaştı. Onlar sadece salonu veriyorlardı. Boş salonu galeriye dönüştürmek için epey uğraştı. Bir yerlerden biraz destek bulup diğer şeyleri kendi çabalarıyla yaptı. Doğan o zaman Tekfen Dış Ticaret Şirketi’nin yöneticisiydi; boş zamanı yoktu. Galerinin yönetimini ben üstlendim. Elif Çukurova da bize yardımcı oldu. Hep beraber galeriyi yürütmeye başladık. İyi bir galeri olmuştu, bir çok kişi hatırlar. Rahmetli Nuri Abaç‘ın yardımıyla iyi sergiler getiriyorduk. Amacımız Türkiye’nin önemli ressamlarını Mersin’e getirmek, sergilerini açmak, resim söyleşileri düzenlemek, Mersin’in sanat hayatına bir şeyler kazandırmaktı.”

İlk sergi, GESAM kısa adını kullanan dört sanatçının sergisidir.
30 Mart – 30 Nisan 1991
Ankaralı Ressamlar Sergisi
MTSO Galerisi – Mersin
Bu galeride Doğan Akça’nın kendi resimlerinin de sergilendiği bir bölüm vardır. İlk yağlı boya tablolarından birisi burada, bir İngiliz aile, Prof. Dr. A.F. Gaines ve eşi tarafından satın alınır. (Tablonun adı: Bitlis Diyarbakır arası).

Ayfer Akça galerinin çalışabilmesi için çok çaba harcar:
“Galeriyi devam ettirebilmek için bir takım ek işler düşünüyorduk. Az da olsa resim satılıyordu, ama bu satışlar masraflarımızı karşılamıyordu. Resim-heykel kursları açtık. Resimle ilgili kitaplar getirtip satışa sunduk.”
Ancak önce resim kurslarıyla ilgili sorunlar yaşanır; kurslardan vazgeçilir. Sonra başka sorunlarla karşılaşırlar. Maddi sıkıntının üzerine üzüntüler de eklenince galeriyi bırakırlar. Beş ayda sekiz sergi açılmasına rağmen, ne yazık ki bu özverili girişimin ömrü uzun olmaz. Bir fotoğraf sergisi ile son bulur.
(Doğan Akça yıllar sonra, 2006’da, aynı kurumun çatısı altında yine bir Sanat Galerisi açılmasına önayak olacaktır.)

KİTABIN DEVAMI İÇİN BU SATIRI TIKLAYINIZ

Biyografik Bilgi

scroll to top