Akkahve’de bir gurup daha vardı, siz bilmezsiniz. Onlar belki de Akkahve’yi ilk keÅŸfedenler, o müthiÅŸ keyfi ilk tadanlardı. Liseyi 1953/54 yıllarında bitiren, isimlerini sanat dünyasına daha lise sıralarında iken duyuran seçkin insanlar.
O dönemi yaÅŸayan kime sorsanız önce üçünün adını sayacaklardır size. Teoman Karahun, Ziya Arman, Ercan Belen. Biri daha vardır bu üçlüden hiç ayrılmayan. Ama o ÅŸiirden çok düz yazıya, özellikle gazeteciliÄŸe meraklıdır. Nitekim Güngör YerdeÅŸ ileride önemli bir gazeteci olacaktır. Bu guruba zaman zaman Ali PüsküllüoÄŸlu, Abidin Subaşı, Turhan OÄŸuzbaÅŸ’ta katılır ve yer gök ÅŸiir olur, Akkahve kahvelikten çıkar bir sanat mabedine dönüşürdü. (Zaman içinde bu güzel insanların hepsini gücüm yettiÄŸince anlatacağım size.)
Mersin Lisesinde ÅŸiir gecelerini baÅŸlatanlar, ÅŸimdiki Devlet Opera ve Balesi’nin görkemli salonunda ÅŸiir akÅŸamları düzenleyip salonu ÅŸiir severlerle dolduranlar, ilk kostümlü ÅŸiir gecesini düzenleyenler (Hocaları Ziya Arıkan’ın yönetiminde) yine onlardı. Ve iÅŸte o gece Åžair Nedim’i bir Lale Devri dekorunda canlandıran Teoman Karahun.
Teoman Karahun AkÅŸehir’de doÄŸmuÅŸ, fakat daha üç yaşında iken Mersin’e gelmiÅŸ. Teoman yaklaşık 19 yıl Mersin’de yaÅŸamış. Lise yıllarında ÅŸiirleri Varlık, Yeditepe, Türkdili, Kaynak gibi önemli dergilerde yayınlanmış ve 2-3 yıl sonra bu güzel ÅŸiirleri Varlık Yayınları kitap haline getirmiÅŸ “Acı Su” adıyla yayınlamıştı.
A.Ä°.T.Ä°.A. Gazetecilik ve Halkla iliÅŸkiler Yüksek Okulu Radyo ve Televizyon bölümünden mezun olan Teoman da bir çok arkadaşımız gibi 1960’lardan sonra ÅŸiiri gerilere itti yaÅŸamındaki yerinden, gazetecilik öne çıktı. Ve bu macera onu ta TRT Haber Dairesi BaÅŸkanlığına kadar götürdü. Gazeteciler Cemiyeti’nin “röportaj’ ve “seri röportaj'” dallarında verdiÄŸi “Altın Kalem” ödüllerini aldı.
Ama ÅŸiir hiçbir zaman yaÅŸamından tamamıyla çıkmadı. Belki yayınlamadı ama hep yazdı. Bazan Ankara’da, çok seyrek olarak Mersin’de buluÅŸtuÄŸumuzda bu 40-45 yıllık anılar üşüşür tepemize ve o güzel günleri damla damla yaÅŸarız. Mersin’e her geliÅŸinde Teoman’ı birkaç saat kaybederiz. Artık o kayıp saatlerde Teoman’ın ne yaptığını biliyoruz.
“Sonra anılar sökün eder uzaktan
Bir başıma dolaşırken caddeleri
Mersin, deniz kenarı, Akkahve
Bir ev, şöyle inik perdeleri”
diyen Teoman’ın yine içini yıldız basmış, yine Mersin’in sokaklarında, yine bir başına o perdeleri inik evi aramaktadır.
SEVGÄ°
Şu Ankara şehrinin sokaklarında
Dolaşırken bir kız yanıma gelse
Ben senin yıllardır beklediğin
Aradığınım dese.
Nasıl şaşırırım bilemezsiniz
Yok canım derim, içimde
Kıvanç başaklar gibi biter
Umut yeşerir gözlerimde.
Sonra anılar sökün eder uzaktan
Bir başıma dolaşırken caddeleri
Mersin, deniz kenarı, Akkahve
Bir ev, şöyle inik perdeleri
Bu annem işte bana gülen
Gözlerinde telaşların en güzeli
Geç kalma diyor, yorgunsun
-Üstümde geziniyor eli-
Şu sevdiğim kız sarı saçlı
Çok sigara içme diyen
Eli elimde akÅŸamlan
Sımsıcak türküler söyleyen.
Ben Külebi gibi değilim
Karanlıklar içinde bazen
Umudumu yitiriyorum.
Korkuyorum yalnızlıktan.
Hani onun soğuk günleri vardı ya
Diyordu ki, böyle havalar üşütmez beni
Varın bir de bana sorun siz
Bir hançer ki yüreğimde yepyeni
N’olursa olsun diyorum kendi kendime
Bu benim yalnızlığım tükenmeyecek
Zehir gibi rüzgarlar yöremde
Gün günden daha kötü esecek.
Çiçekler açacak bahçelerde
Birbirinden güzel kadınlar, kızlar
Yollarda çocuklar, caddelerde
Gökyüzünden kopup gelen yıldızlar.
Sonra bizim yaşamımız sürünürcesine
Biber gibi, kahr gibi zehirzemberek
Bir bıçak gibidir açlık biliyorum
Şu ense köküme ansızın
Bir gün nasıl olsa inecek.
Åžimdi halimi bilemezsiniz
Güçsüz ırmaklara döndüm, acı sulara
Bir büyük şehirde yapayalnız,
Gömüldüm karanlıklara…
Teoman KARAHUN
Bu yazı “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Temmuz 1995 – 38. Sayı” sından alınmıştır.