,

AKKAHVE ‘nin SANATÇILARI : CELAL ÇUMRALI – (Doğan AKÇA – 6/16 )

İstanbul’daki Mersin Liselileri Derneği’nin bütün A Takımı Mersin’de. Tevfik Sırrı Gür Lisesi’nin salonunda anılar anlatılıyor, şiirler     okunuyor. Ben de Cahit Sıtkı Tarancı’nın;
“Sen petekte bir gömeç bal gibisin
Renksin yazdan, tazeliksin bahardan
Yapraklarda dolaşan serin bir rüzgarsın ki
Hergün eser durursun hafızamdan”
Diye başlayan şiirini okuyup yerime gidiyorum. “O” sıranın başında ta gözünün bebeğinden gülerek oturuyor. Göz göze geldik. “Ben senin iyi şiir okuduğunu ta ne zamandan bilirim” dedi. Yerime oturduğumda anılar üşüşmüştü başıma. Ta ne zaman… Ta ne zaman. Tamam buldum 1959’un sonları veya 1960’ın başları. Yani otuz yıl önce ha. Peki niye o zaman. Tamam, onu da buldum. Biz, yani en büyükleri ben, yirmi dört yaşında, diğerleri onsekiz-yirmi arası beş altı çocuk sanat dergisi çıkaracağız. Adı “Düşünde, Dövütte ELEK”, gündüzleri Akkahve’de, geceleri baba evindeki küçücük odamda toplanıyoruz. Ben, Zihni Balım, Haluk Aker, Kemal Sümen, Rahmetli Güven Oğuzbaş ve Hilmi Turan devamlı kadro. İçlerinde bir ben çalışıyor, para kazanıyorum. Diğerleri öğrenci. Lisede. Bir de arada sırada O, yani Celal Çumralı geliyor. Geldi mi hepimiz çeki düzen veriyoruz üstümüze. Çünkü koskoca bir hakim o. Asliye Hukuk veya Ceza. Üstelik biz o zamanlar daha İlyas Halil’in Theodor Katz’ını okumamışız ve Celal Çumralı’nın Haşmet Akal “nasıl yargıçlık yapıyorsun sen” dediğinde “Şair gibi! Şair gözüyle gerçekler daha açık seçik görülür” dediğini bilmiyoruz.
O nedenle biraz ürkeğiz. Ama o dünya kadar işinin arasında bize yani ELEK dergisine büyük yardımlar yapıyor. Kolaya kaçıp hazır yazılmış şiirlerinden vereceğine Elek için özel söyleşiler, deneme yazıları hazırlıyor.
İşte böylece O’nun “ta ne zaman” sözü beni nerelere ne büyük güzelliklere götürüyor. Eğilip bakıyorum O’na. Yine o güzel gülüşüyle sahnedeki konuşmayı dinliyor.
Galiba bu son görüşüm oluyor O’nu. Kısa bir süre sonra bir eylül ayında Adliye’nin oralarda geçirdiği trafik kazasında öldüğünü öğreniyoruz. Daha kim bilir ne güzel şiirler,     yazılar yazacakken…
Yıl 1990 yani beş yıl olmuş.
Belki bu ay başka bir Akkahve sanatçısını yazacaktım. Çünkü Celal Çumralı arkadaşım değil saygı duyduğum bir büyüğümdü. İyi inceleyip daha bilgi yüklü bir yazı yazmak isterdim. Fakat Gündüz Artan hocamız “Eylül ayı Celal Çumralı’nın ölümünün beşinci yılı     deyince…
Sanki şairler ölürmüş gibi.
Evet, Celal Çumralı Konya doğumlu ama 1954’ten ölümüne kadar tam otuz altı yıl Mersin’de yaşamış. En güzel şiirlerini Akkahve’de yazmış. En sağlam dostluklarını Akkahve’de yaşamış. Şiirleri Varlık, Türkdili, Yeditepe gibi birçok dergide ve antolojilerde yayınlanmış.
Büyü (1945), Dost (1957), Mavi Dünya (1959), Evren (1959), Postacı ve Aşk (1965) Ağıt (1970) adlı şiir kitapları, Kırk Dalganın Suyu ve Kırk Çakıl (1946), Şiir Geleceği (1965) adlı öykü ve deneme kitapları yayınlanmış.

BAĞIŞ
Celal ÇUMRALI
Uzakta yaşanmış bir körpe ışıktan geliyorum
Beni darağacının altında unutan
Sevgisindeyim
Yabancı korkuların ayrıntısız güzelliğinde
Can çekişmesini görmüşüm güneşlerin
Yaşadığımı bilmişim
Susmanın günahsız topraklarında
Yaprağın yeşil elmanın kırmızı oluşu
Büyüsüz gürültüsünde şaşırmışım
Bir güneş altında
Bir çekişmeler düğümüdür hep
Gece yansından sonra
Bir gün çürümüş bir gün kopmuş
Sapsan taş üstünde
Görülmemiş rüzgarlarda açılmış pencereler
Çıplak sevinçsiz
İliklerimde sıcaklığı daha dün
Nerdesin gene gel diyen dost
Göster bir parçasını kırılmış aynaların
Utancını özlüyorum gülüşlerin
Darağacının altında
Hızdır bu bir
Güzelliğinde iç aydınlığın
Susamış bütün doğrular adına
Gelemez biliyorum
Övgüsündedir yalancı aklığın
Sığınmış koltuğuna kancık gülüşlerin
Kapkaradır bilirim
Düşünde uçuşan martılar bile
Unutma dostum
Parçalanmış güneş acısı
Benimdir

Celal ÇUMRALI

*Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Eylül 1995 – 39. Sayı” sından alınmıştır

 

Biyografik Bilgi

scroll to top