Halk öyküsündeki Sürmeli Bey’e benzer Durali Ahmet.Kara kaş, kara göz,uzun boy uyumlu bir yüz…Yürüdüğü zaman arkasından uzun uzun bakmayan kız bulunmaz köyde.Ayrıca güldürülü konuşmaları büyükler arasında bile ilgi uyandırır.Mehmet Kiya’nın Elif de tam Ahmet için biçilmiş kaftan.Boyu boyuna,huyu huyuna uygun.Güzelliği ise dillere destan Elif’in.O herhangi bir yerden geçerken çoluk çocuk, büyük küçük herkes seyrine çıkar.Gençler bir birini bulmakta gecikmezler.Gem vurulamaz bir sevda kaplar benliklerini.Çok geçmez Ahmet istedir Elif’i.Kızın babası vermemekte direnir.Konu komşunun yalvarıp yakarmaları hiç yarar sağlamaz.
Bir gece sabaha karşı kaçırır sevgilisini Ahmet.Muhtar,karakol, jandarmalar, çok karışır ortalık.Sorunun çözümü döner dolaşır en sonunda kıza dayanır.Güzel Elif pencereden babasına ve resmi makamlara görünür.Dileğini sorarlar.Geldiği oğlanı diler.On sekiz yaşını doldurmuştur; yapılacak bir şey kalmaz.
Çok görkemli bir düğün yapılır.Tüm köylü oluşan mutluluktan,az çok, payını alır.Yerler, içerler,oynarlar,doyasıya eğlenirler.Çocuklar bile oyunlara doyarlar.Düğünden aylar sonra bile dillere destan düğün köylüler arasında anlatımını sürdürür.
Unutulan acı bir gerçek bu doyumu olmayan mutluluğu bozar.Ahmet’in askere istem kâğıdı çıkar gelir.Gençler bir birine doyamadan damat askerin yolunu tutar.Ahmet askerde, Elif köyde dayanılmaz bir özlemle yanar tutuşurlar.Kara tasaların içine gömülürler. Ahmet’in onulmaz derdine bir de gurbet acısı eklenir.İnsan bedeni böylesi yaşantıya ne kadar dayanabilir!
Altı ay geçmede çıkar gelir Ahmet köye. “Hava değişimi verdiler.” der. “Ne kadar? “ diye sorar Elif sevinçle.”Dört ay.” Buruk bir sevinç yaşarlar. Ne de olsa dört ay birlikte olacaklardır. Amma Ahmet’in o görkemli yüzü solmuştur.Biraz zayıflamış, eski canlılığını yitirmiştir.Veremdir hastalığı. Halk arasında buna “ince hastalık” denir. Derdi veren de dermanı verecek olan da Allah’tır.Zaten de yol yoktur, araba yoktur,doktor yoktur,hepsi olsa para yoktur, o da olsa bilinç yoktur. Sizin anlayacağınız Ören Köy’ün Sürmeli Beyi kendini kadere bırakıvermiştir.
Dalyan gibi Duali Ahmet’e bir haller olmaktadır.Günden güne eriyip solmakta, dermandan kesilmektedir.Yere göğe sığamazken duvar diplerinde güneşe karşı oturup akşamın olmasını bekliyordu bu bıçkın delikanlı.Sofrada ne var ne yoksa silip süpürürken lokmalar ağzından zor geçmekte, yavaş yavaş tükenmektedir.Ceylan gibi, keklik gibi taştan taşa atlayıveren Sürmeli giderek yatakta doğrulmakta, oturduğu yerden kalkmakta zorlanır olmaktadır. Bahardan yaza giderken krtlar kuşlar, yılanlar çayanlar, otlar ağaçlar coşkuya doğru koşarken Durali Ahmet’te geri sayım başlar. Yaz ortasında bu yakışıklı delikanlı beklenmedik bir anda dünyaya “allaha ısmarladık” deyiverir.
Elif Gelin’in hiç beklemediği bir sonuçtur bu. Çılgına döner. Akşamdan sabaha dek ağıtlar söyler.Yanar tutuşur. Sanki dağlar taşlar da katılır onun çığlığına.
Aşağıda o geceki ağıtlardan unutulmayan birkaçını bulacaksınız; yalnız burada Türkmenler arasında sıkça kullanılan, alışılmışın dışında bir söyleyiş özelliği çıkacak karşımıza. Şyle ki bazı sözcüklerde “n” sesi genizden söyleniyor. Türkçemizde böyle bir harf yok. Bu soruna büyük dil ustamız Nurullah Ataç da değinmişti.O bu sesi “n” harfinin üstüne benzer imi koyarak göstermişti.
İşte Elif Gelin’in aklımızda kalan ağıtları :
Kara ceketi dalında
Asartepe’nin yolunda
Sarı Memmet var yanında
Sürmeli’mi bilirmin sen?
Kır eşşeğini eştirir
Dınnağıynan kum deştirir
Kırgın gönülü coşturur
Sürmeli’mi bilirmin sen ?
Ak elleri ağır işli
Al benizi kalem kaşlı
Kursta çavış işi başlı
Sürmeli’mi bilirmin sen ?
İmir uyanık yattığım
Kolu sıvalı kalktığım
Her saatlarda baktığım
Sürmeli’mi bilirmin sen ?
Usul boyu şam alalı
İnce beli şal dolalı
Deli gönlü çok belalı
Sürmeli’mi bilirmin sen?
Kara çiftesi sıkılı
Atar bükülü bükülü
Yorganı gelin kokulu
Sürmeli’mi bilirmin sen?